5053873217 [email protected]

YATMADAN ÖNCE SÜT İÇİRMEYİN, ONU KAT KAT GİYDİRMEYİN!

Yatağa girmeden önce süt içirmek… Yüksek ateşte hemen antibiyotiğe başvurmak… Odanın ısısını 24-25 derecelerde tutmak… Hiç kuşkusuz her anne baba üzerine titredikleri çocuklarının hastalanmamaları için ellerinden gelen her türlü önlemi almaya çalışıyor. Ancak ‘doğru’ sanılan ‘yanlış’ bilgiler nedeniyle çocukların bakımında yapılan bu tür hatalar onların gelişimlerini olumsuz yönde etkilediği gibi, sağlıklarını da riske atıyor. Örneğin yükselen ateşte hemen antibiyotiğe başlamak bağışıklık sisteminde çok önemli rol oynayan probiyotik bakterilerin de yok olmasına zemin hazırlıyor. İştahı olmayan bir çocuğa televizyon karşısında yemek yedirmek ise sadece kliplere ve reklamlara bakma alışkanlığı geliştirerek onun asosyal olmasını teşvik edebiliyor, hatta dil gelişimini bile bozabiliyor. Acıbadem Ataşehir Cerrahi Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Asuman Akça, anne ve babaların çocukların bakımında en sık yaptıkları 8 hatayı ve bunların yol açtığı sorunları anlattı!

HATA 1: Bebeğin sık ağlaması veya aranması sonucu anne sütünün yetmediğini düşünerek mamaya başlamak.
DOĞRUSU: En değerli ve yararlı tek besin olan anne sütü 0-6 ay boyunca tek başına verildiğinde genellikle bebeğin büyüme ve gelişimini sağlayacak kadar yeterli salgılanıyor. Öyle ki anne sütü tek başına bebeğe ayda ortalama 600-900 gram arasında kilo kazandırabiliyor. Bebekler doğumdan sonraki ilk günlerde mide hacimleri fazla olmadığı ve anne sütü hızlı sindirildiği için çok çabuk doyuyor ve sık acıkıyorlar. Ancak ilerleyen günlerde daha uzun süre ve daha güçlü emerek, beslenme saatlerinin arasını açabiliyorlar. Eğer bebek ayda en az 600 gram veya haftada 150 gram alabiliyorsa bu anne sütü ile doyduğu anlamına geliyor. Bebek düzenli tartılmadan, her ağlaması açlık sanılarak mamaya geçilirse, anne sütü giderek azalıyor. Çünkü bebek daha kolay alınan ve daha tatlı olan bu besine kolaylıkla alışabiliyor ve daha az emdiği için anne göğsünde süt yapımı azalıyor.
HATA 2: Ateş yüksek ve düşmüyorsa hemen antibiyotiğe başlamak
DOĞRUSU: Oysa çocukluk çağı ateşlerinin çok büyük bir kısmı viral enfeksiyonlar nedeniyle oluşuyor ve bunlar da en az 3 gün, hatta bazen 5-7 gün ateşle seyredebiliyor. Virüs enfeksiyonlarında antibiyotiklerin yeri yok. Dolayısıyla gereksiz yere antibiyotik vermek sadece antibiyotik direncine neden olmakla kalmayıp, çocuğun bağışık sisteminde çok önemli rol oynayan probiyotik bakterilerin de yok olmasına zemin hazırlıyor.

HATA 3: İştahsız bebek ve çocuklara televizyon karşısında yemek yedirmek
DOĞRUSU: Çocuk yemeği sofrada ve aile bireyleriyle beraber yemeli. Mutlaka yemek yesin diye televizyon karşında ağzına konan lokmalar belki farkına varmadan çocuk tarafından birer ikişer yutuluyor. Ancak çocuk ne yediğinin bilincinde olmayacağı için bundan bir tat ve lezzet almıyor. Bu da iştahını açmak şöyle dursun, sadece kliplere ve reklamlara bakma alışkanlığı geliştirerek asosyal bir çocuk olmasını da teşvik edebiliyor, hatta dil gelişimini bile bozabiliyor.

HATA 4: Üşütmesin diye çocuğu çok sıkı giydirmek veya ev ısısını 24-25 derecelerde tutmak
DOĞRUSU: Kış aylarında bazı aileler çocuklarını üşütmekten çok korkuyor, bu nedenle onu hem terlettirecek kadar sıkı giydirip hem de oda ısısını arttırıyor. Bu da fazla terlemeye, sıvı kaybına, isilik ve pişiklere, cilt enfeksiyonları ile huzursuzluğa yol açabiliyor. Bu nedenle çocuğunuzu fazla giydirmemeye ve oda ısısının 21-22 dereceyi geçmemesine özen gösterin. Sadece banyo sırasında mekan ısısını 24-25 derece arasında tutabilirsiniz.

HATA 5: Yatağa yatmadan hemen önce özellikle süt, bazen de meyve, meyve suyu, kek, kurabiye vermek ve yatırmak.
DOĞRUSU: Yatağa yatmadan 1,5 -2 saat önce su hariç, yeme içme eylemini bitirin ve çocuğunuzu midesi boşken yatırın. Özellikle 2 yaşından sonra bu alışkanlığı kazandırın. Bu sayede çocuğunuz hem sabah daha aç kalkar ve kahvaltı öğününü çok daha güçlü yapabilir, hem de reflü riskini önlenmiş olursunuz. Unutmayın ki geçmek bilmeyen üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının temelinde (geçmek bilmeyen kulak ve boğaz enfeksiyonları, öksürük, ses kısıklığı, hırıltı, ağız kokusu vb.) gastro özofajial reflü (mide içeriğinin yemek borusuna ve daha da yukarılara kaçması ) hastalığı yatabiliyor.

HATA 6: Bebeklere 5. aydan önce ek gıdaları başlamak
DOĞRUSU: Çocuğunuz sadece anne sütü alıyor ve iyi gelişiyorsa 6.ay bitene dek başka hiçbir ek besin vermeyin. Fakat 6 ay biter bitmez de ek besine başlayın. Aksi halde hem anne sütü yetmeyebilir, hem de bebeğinizin gıdalara alışması zorlaşabilir. İster mama, isterse anne sütü ile beslenen bebek olsun, ek besinlerin 5. özellikle de 4. aydan önce başlanması, alerji, enfeksiyon ve sindirim problemi gibi pek çok soruna yol açabiliyor. Ayrıca bu besinlerle karnı doyurulan çocuk, anne sütünü daha az emeceği için anne sütü de erken azalıp, erken kesilebiliyor.
HATA 7: Vücut ısısı 38 dereceyi bulmadan, hafif ateşlenmelerde hemen ateş düşürücü ilaç vermek.
DOĞRUSU: Aslında ateş hastalığın kendisi değil sonucu olarak ortaya çıkıyor. Organizmayı korumaya yönelik bir fizyolojik olay olarak tanımlanıyor. Ancak pek çok aile çocuğa zarar vereceğinden çok korktukları için hafif, hatta elle bakıldığında ateşi olmadığı halde bile ateş düşürücü veriyor. Bu durum vücudun savunmasını bozabileceği için özellikle 6 yaş üstü çocuklarda ateş 38, hatta 38,5 dereceye varmadan ateşi düşüren ilaçlar verilmemeli. Küçük bebeklerde de ateş düşürücü için 38 derece beklenebilir. Aşılamalardan önce ya da aşıdan hemen sonra ateş düşürücü vermenin de vücudun aşıya bağışıklık geliştirme yanıtını bozduğuna dair çalışmalar var. Bu hatalar hem gereksiz ilaç kullanımı ve ilaç toksisitesini arttırıyor, hem de gelişebilecek bir hastalığın tanısını güçleştirebiliyor. Ayrıca bağışık sistemin çalışmasını da bozabiliyor.

HATA 8: Bebekleri güneşlendirirken güneş kremi sürmek
DOĞRUSU: Bebeğinizi güneşlendirirken güneş kremi sürmeyin. Tüm yaz ayları boyunca güneşli ve güzel günlerde sabah saat 09.00-10.00 ve akşamüstü 16.00-17.00 saatlerinde ve sadece 10’ar dakikadan günde toplam 20 dakika düzenli bir şekilde kremsiz güneşlendirin. Böylece bebeğinizin vücudunda bütün bir kış yetecek kadar, D vitamini oluşur. Ancak güneş kremlerinde koruyucu etki olduğu için kremlenen ciltte UV ışınları, D vitamini sentezi yapamıyor. Bu saatler dışında bebeklerin zaten mümkünse dışarı çıkarılmamaları ve ciltlerinin gölgede bile olsa güneşten her şekilde korunmaları gerekiyor.

 

HAMİLELİKTE ŞEKERLE İLGİLİ TÜM BİLMENİZ GEREKENLER

Hamilelik öncesinde varolan veya hamilelik süresi boyunca ortaya çıkan diyabet anne adaylarının gözünü korkutuyor. Ancak gerekli önlemler alındığında anne ve bebeğin sağlığını korumak mümkün.

ART Tıp Merkezi ve Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Op. Dr. Senai Aksoy, 14 Kasım Diyabet Günü vesilesiyle hamilelikte diyabet ile ilgili en önemli soruları yanıtladı.
Kısaca diyabet nedir ve belirtileri nelerdir?
Diyabet, vücudunuzun pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri, yani glikozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi). Belirtileri arasında şunlar bulunur;

 

Sık sık idrara çıkmak

Ağız kuruluğu

Sinirlilik hali

Enerji boşalımı

Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk

Doymama hissi

 

Bu belirtilere sahip hamile adaylarının hemen doktorlarına başvurup, kan şekerlerine baktırmaları gerekir.

Diyabet hastalığı olan kadınlar hamileliklerinde nelere dikkat etmeli?
İlerlemiş yaş, aşırı kilo, ailede diyabet hikayesi olması veya daha önceki gebelikte şeker hastalığı risk faktörleridir. Buna karşın hiçbir risk faktörü olmayanlarda da gebelik diyabeti görülebilir. Diyabetli gebe, hamilelik süresince evde kan şekeri takibi yapmalı, diyetine uymalı ve gerektiğinde doktor kontrolünde insülin tedavisini uygulamalıdır. Kontrollerde insülin dozunun ayarlanması gerektiğinde, 24 – 48 saat hastaneye yatırılması gerekebilir. Ayrıca bebek ayrıntılı anomali testlerine tabii tutulur. 32 ‘inci gebelik haftasından sonra risk arttığı için, haftalık NST, amnios sıvı ölçümü ve şüpheli hallerde biyofizik profil yapılır. İri bebek, gelişme geriliği de ultrasonografi ile takip edilir. Tansiyon ve kilo takibi yapılır.

Anne karnındaki bebeğin gelişimine diyabetin olumsuz bir etkisi var mıdır?
Diyabet, hamilelikte dikkatle takip edilmesi gereken bir hastalıktır. Anne adaylarında kan şekeri kontrol altına alınamadığı takdirde bir takım komplikasyonlar oluşur. Hiperglisemi yani kan şekerinin yükselmesi sonucunda ölü doğum ve düşük riski artar, üriner sistem enfeksiyonları gelişir, hipertansiyon, renal yetmezlik, preeklamsi, eklamsi sorunları anne ve bebeğin yaşamını tehlikeye sokar. Bu nedenle diyabet hastalığında diyet çok büyük önem taşır. Diyetin anne veya bebeğin sağlığını tehlikeye sokmaması için mutlaka bir beslenme uzmanı gözetiminde yapılması gerekir. Ancak bu şekilde bebek sağlıklı gelişir ve annenin kan şekeri kontrol altında tutulabilir.

Doğum ve doğum sonrası süreçte diyabetin, anne ve bebek sağlığı üzerindeki etkisi nedir?

Normal doğum için riskler anneye anlatılır. Her şey normal ise normal doğum yapmasında sakınca yoktur. Doğumda çok sıkı takip gerekir. İnsülin dozu ayarlanmalıdır. Çocuk doktorunun doğum sırasında hazır bulunması sağlanmalıdır. Doğum öncesi dönemde veya doğum eylemi sırasında oluşabilecek en küçük riskte sezaryen kararı verilebilir. Diyabetli annelerde doğum sonrası insülinle tedavi ihtiyacı genellikle ortadan kalksa da, yaşantılarının ilerleyen döneminde diyabetle karşılaşma riskleri artar. Bu nedenle doğumdan 6 hafta sonra glisemik durum yeniden değerlendirilmeli ve 75 gr glikoz yüklemesi yapılmalı; normal çıkması halinde 3 yıllık aralarla tekrarlanmalıdır. Bu kadınlar; hayat tarzlarında değişiklik yapmalı, insülin direncini azaltmak için ideal kiloya inmeli, sık ve az beslenerek egzersiz yapmalıdırlar.

Diyabet ve düşük arasında bir ilişki var mıdır?
Özellikle gebeliğin ilk 3 ayında kontrolsüz yüksek kan şekeri olan annelerde düşük oranı artabilir.

Hamilelikte diyabet ve yüksek tansiyon arasında bir ilişki var mıdır?
Gebelikte yüksek tansiyon tehlikeli bir durumdur. Yüksek tansiyon gebelikten önce var olabileceği gibi, gebeliğe bağlı olarak da ortaya çıkabilir ve gebelik sonlandıktan sonra kaybolabilir. Yüksek tansiyon annede kasılmalara, beyin kanamasına ve körlüğe neden olabilir. Böbreklerdeki hasara bağlı olarak böbrek yetmezliği ortaya çıkabilir. Karaciğer ile onu çevreleyen zar arasında kanama meydana gelebilir, bu tablo karaciğerde yırtılmaya yol açabilir. Kalp yükündeki ani artışlar kalp yetmezliği ile sonuçlanabilir. Akciğer ödemi tabloya eşlik edebilir.

Anne adayı diyabet olduğunu biliyorsa hamile kalmadan önce yapması gereken şeyler nedir?
Öncelikle şeker hastası kadın, zahmetli geçebilecek dokuz aylık hamilelik süresine kendisini fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak hazırlamalıdır. Ardından bir endokrinoloji, yani hormon hastalıkları uzmanına danışıp, daha gebe kalmadan üç ay önce kan şekerinin normale yaklaştırılmasını sağlaması gerekir. Bu strateji, doğacak bebekte sakatlık olma ihtimalini azaltır.

Hamilelikte diyabet takibi ve tedavisi nasıl yapılır?
Hamilelikte şeker hastalığı yani diyabet, hem anne hem de bebek için tehlikeli bir hastalıktır. Daha önceki yıllarda hem anne hem de bebek ölümlerine yol açan diyabet, günümüzde düzenli kontroller ve beslenme uzmanları tarafından hazırlanan beslenme planıyla kontrol altına alınabilir. Uygulanan diyet sayesinde anne adayının fizyolojik gereksinimleri karşılanır, besin öğeleri yedeği dengede tutulur, bebeğin büyüme ve gelişmesi sağlanır ve gün içerisinde kan şekeri kontrol altına alınır.

BEBEKLER İÇİN KÖPÜK BANYOSU

“Bebeğim, banyo vakti geldiğinde ağlamasın, sudan korkmasın” diyorsanız, hem sizin hem O’nun çok hoşuna gidecek bol köpüklü eğlenceli bir banyo önerimizi var!


Tabii ki güveninizin tam olduğu, bebeğinize özel doğal içeriklerden üretilmiş bir banyo köpüğü eşliğinde… Pediatristler tarafından test edilmiş olan Burt’s Bees Baby Bee Bubble Bath – Bebek Banyo Köpüğü göz yaşartmayan,  %98.9 doğal, hipoalerjenik ve klinik olarak test edilmiş özel formülü ile köpürerek bebeğinizin cildini temizliyor.

ÇİZGİ FİLMLERDEKİ HİPERAKTİVİTE ETKİSİNE DİKKAT

Saniye kadar kısa sürede, hızla değişen sahneleriyle bugün çizgi filmler sadece şiddete yönlendirme değil aynı zamanda çocukları hiperaktiviteye yönlendirmenin de suçlusu sayılıyor. Milliyet Cadde yazarı Sina Koloğlu, bu etkiye dikkat çekerek ebeveynleri bir kez daha uyardı:

Hızlı efektlerle değişen sahnelere sahip çizgi filmlerin çocukları ‘hızlı çocuklar’ haline getirdiği yönünde psikiyatrların eleştirileri mevcut. Yani dikkat eksikliği mevcut oluyor eleştirisi. Disney Channel’da (bu bir örnektir, bu kanalda var anlamında değil) ‘Freas ve Förb’ isimli çizgi filmi mecburiyetten izledim sabahın 7’sinde. Çizgi filmimiz hayli hızlıydı. En uzun sahne 6 saniyeyle sınırlıydı. 2 saniye hatta 1 saniyelik geçişleri olanları da vardı. Hiperakitf bir çizgi film olduğu kesindi! “Gerçekten olabilir mi?” niyetine izledim. Valla o gözle bakınca, acayip bir sürat olduğu kesin. Haa çocuk bu ve benzeri çizgi filmleri ardı ardına izlerse hiperaktif mi olur, dikkati mi dağılır onu bilemem. Ama dediğim gibi hız açısından hayli etkili olduğu kesin.

OKUL BESLENMESİ NASIL OLMALI?

Minik çocuklarınız okula başladı. Peki büyüme çağındaki çocuğunuzu kantinde satılan, yemesini istemediğiniz gıdalardan nasıl koruyacaksınız, beslenmesini nasıl hazırlayacaksınız. Dilara Koçak, Dipnot Tablet için örnek bir mönü hazırladı ve Derya Demir’in sorularını yanıtladı.

-Dilara Hanım, okul çocukları ile okul öncesi çocukların beslenmeleri farklı mı olmalı? Çocukların beslenme çantalarına neler konmalı?
Okul öncesi çocuk ile okul dönemi çocuğun beslenmesinin özellikleri fark gösterir. Çünkü çocukların beslenme alışkanlıkları o yaşlarda hala şekillenmeye devam eder ve çocukların çok hareketli olduğu ve en hızlı büyüdüğü bu dönemlerde enerji ihtiyacı çok iyi şekilde karşılanmalı. Hareketli oldukları bu dönemde minik midelerini de düşündüğümüzde az ve sık yeme prensibi yerine konulması gereken enerji olarak kritik bir nokta. Bu yüzden temel enerji kaynağımız karbonhidrat önemli. Ancak bulgur ve ekmek gibi şeker ve meyve de karbonhidrat kaynağı. İşte bu noktada karbonhidrat seçiminin önemi ortaya çıkıyor. Şekerli ve rafine edilmiş besin ile yapılan ürünleri çok tercih etmemekte fayda var. Çünkü glikoz beynin yakıtı ve kan şekeri dengesini sağlayan temel kaynak olduğu kadar aşırı tüketimi de diş çürüğünden obeziteye kadar geniş yelpazede sorunlara davetiye çıkarıyor. Üstelik karbonhidrat yoğun ve proteini yetersiz bir beslenme tipi hücre büyümesi ve gelişimi ile boy uzunluğunun olumsuz etkilenmesi veya konsantrasyon güçlüğü gibi sorunlara da sebep olabilir.

Beslenme çantasında karbonhidrat yönünden en iyi seçim taze ve kuru meyve ile sandviç yapmak için kullanacağımız ekmektir.

Sandviç hazırlarken peynir ve yeşillik ile domates olabilir
Ara öğün olarak kuru kayısı, kuru üzüm iyi bir demir kaynağıdır ceviz ve fındık ilavesi hem beyin için iyi bir omega 3 hem de protein kaynağıdır

-Kantinde satılan yiyecekler, çocuğun sağlığını ne şekilde etkiler? Kantinden hangi gıdalar alınıp, hangilerinden uzak durulmalı?
Kantinlerde geçen yıl şekerli ve gazlı içeceklerin satışı durdurulmuştu ama maalesef bu yıl yeniden serbest hale geldi. Oysa kantinlerde sınırlama önemli bir yaklaşımdı. Çocuğun şekerli içecek yerine ayran alması, taze meyve ve kuruyemiş tüketmesi çok daha doğru.

-Anne babalara, çocukların okulda beslenmelerinde günlük ihtiyaç olunan vitamini almalarını sağlama konusunda neler önerirsiniz?
Okul çocuklarında, besinlerin yetersiz, dengesiz veya fazla tüketilmesi sonucunda istenmeyen bazı sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır:
• Büyüme ve gelişme geri kalır.
• Enfeksiyon hastalıkları sık ve ağır seyreder.
• Şişmanlık önemli bir sorun olarak ortaya çıkar. Çocukluk döneminde ortaya çıkan şişmanlık, ileriki yaşlara yansır ve yüksek tansiyon (hipertansiyon), kan yağlarında artış (hiperlipidemi), kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı (diyabet) gibi kronik hastalıklara zemin hazırlar. Ayrıca psikolojik sorunlara da neden olur.
• Diş sağlığı olumsuz yönde etkilenir. Özellikle yemek aralarında ya da öğünlerde sık yenilen ve içilen şekerli besinler diş çürümelerine neden olmaktadır. Bu besinler sadece dişlere zarar vermekle kalmaz, doygunluk hissi vererek ve vücut için gerekli olan diğer besinlerin alınmasını engelleyerek, sağlığa dolaylı olarak zarar verirler.

-Siz bir beslenme uzmanı olarak henüz, kendi başına yeme alışkanlığı edinmemiş olan çocuklar için neler önerirsiniz? Okulda oldukları sürece bu ihtiyaçlarını nasıl karşılamaları gerekir?
Anne ve babalar çocukların alışkanlıklarını daha iyi bildikleri için beslenme çantasını hazırlarken biraz daha özenli davranmalılar. Çocuğun el ve yeme becerileri 5-6 yaşlarında hala gelişmeye devam ediyor. Meyveyi ısırması veya yumuşak bir sandviçi rahat tutması, dökmeden yemesi gibi detaylar önemli. Bu noktada öğretmenlerin de takipçi olması lazım. Çünkü sabah erken uyanıp okula gelen çocuğun 2-3 saatte bir enerji takviyesi yani minik bir öğün alması öğrenme kabiliyeti ve günlük enerjisini yönetmesi açısından son derece önemli. Anne ve babalar çocuk okuldan geldikten sonraki dönemi de iyi değerlendirmeye çalışmalı okulda yediklerine göre diğer öğünleri dengelemeye çalışmalı.

-Çocukların günlük enerjilerini almaları için sabah kahvaltısının öneminin büyük olduğunu biliyoruz. Bu durumda evden çıkarmadan kahvaltı etmek istemeyen çocuklar için neler önerirsiniz?
Kahvaltı okul başarısını arttırıyor. Okul hayatıyla birlikte çocukların beslenme alışkanlıklarında meydana gelen en önemli değişiklik sabah erken uyanmak servise yetişmek ve bu sırada kahvaltıyı atlamak olabiliyor. Kahvaltı günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi nedeniyle biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğündür. Araştırmalara göre kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısı daha fazla, problem çözme yeteneği daha iyi, kavrama yetenekleri daha gelişmiş. Ayrıca kahvaltı yapan çocuklar beslenme yetersizliğinden oluşan hastalıklara daha az yakalanıyorlar. Bazı araştırmalar ise kahvaltı yapmayan çocukların daha şişman olduklarını bildiriyorlar. 9 -10 yaşlarında 2379 çocuğun 9 yıl boyunca takip edildiği bir çalışma sonucuna göre; kahvaltı yapanların daha fazla kalsiyum ve lif aldığı ortaya çıkıyor. Çocukların kahvaltı ve ara öğün yapması kadar bu öğünlerde yediği besinlerin içeriği de çok önemli. Bu öğünlerde kan şekerini hızlı yükselten ve sonra düşüren şekerli gıdalar yerine süt, yumurta gibi yavaş emilen tokluk hissi daha fazla olan ve büyüme döneminde daha fazla ihtiyacımızın olduğu proteinli gıdaları almak gerekir

Örnek kahvaltılar
• Tahıl gevreği ve süt, istenirse meyve eklenebilir
• Az yağlı tost ve meyve suyu
• 1 bardak süt, muz istenirse kuru üzüm veya kayısı da eklenebilir
• 1 bardak taze meyve suyu içine 1 kaşık pekmez, salamlı, sebzeli sandviç
• 1 bardak süt, fındık, ve meyve
• Haşlama yumurta veya omlet, ekmek, zeytin, domates, salatalık, biber
• Ekmek, peynir, zeytin, domates, salatalık, biber
• 1 bardak süt, fındık ezmesi sürülmüş ekmek
• 1 bardak süt, az yağlı kek

DONDURMA REYONUNDAKİ BÜYÜK TEHLİKEYE DİKKAT!

Yaz aylarının gelmesi ve havaların ısınmasıyla küçük çocuklarınızı belki dondurmadan uzak tutmakta zorluk çekiyorsunuz. Uzmanlar buzlu dondurmaların çocukların sağlığını tehdit ettiğini söylüyor.

Tatilde çocukları dondurmadan uzak tutmak mümkün olmuyor. Peki dondurma alırken nelere dikkat etmeliyiz. Özellikle fabrika yapımı değil el yapımı dondurmalar terch edilmeli. Çocukların talep gösterdiği buzlu dondurmalar ise onların sağlığını tehdit ediyor.  Bazen dondurmacılar buz satıyor. Yani dondurmaya benzer ürünler olarak, buz satılıyor. Bunun satılmaması gerekiyor. Buz kristali yerine, dondurma satılması lazım. Buz kütlelerinin dondurma gibi piyasa arz edilmesi, bilhassa bunu çocukların tüketmesi tehlikeli sonuçlar ortaya koyabilir. Çünkü boğazdaki tahriş nedeniyle, özellikle çocukların bünyesi oldukça hassastır, sağlık sorunlarına neden olabiliyor.