Her ortamda art niyetli insanlar vardır. Devamlı sizin kötülüğünüzü düşünür ve zayıf anlarınızı kollarlar. Size zarar vermeye çalışır. Peki bu insanları davranışları nasıl tanırız ?
Temel olarak 10 davranış kalıpları vardır;
1- BAŞKALARININ BAŞINA GELEN KÖTÜ OLAYLARDAN HAZ ALIRLAR
Evlilikler birçok sebepten ötürü bitebilir. Büyük meseleleri aşmak her zaman kolay olmayabilir ancak küçük sorunlar giderek çözülmesi zor bir hal alırsa geri dönülmez bir yola girilebilir. İşte boşanmaya sebebiyet verebilecek davranışlar..
Birbirini küçümsemek
Evliliğin temelinde sevgi ve saygı yatar. Eşinizi küçümsemeye başladığınızda ona olan saygınızı yitirmişsiniz demektir.
Ebeveynlik anlayışının çok farklı olması
Her bireyin bambaşka bir şekilde yetiştirildiğini düşünürsek bir çocuğun yetiştirilmesiyle ilgili farklı görüşlerin olması normaldir. Ancak çocuğunuzu yetiştirirken çok farklı kararlar alıyor ve uzlaşamıyorsanız ciddi problemlerle karşılaşabilirsiniz.
Uyumsuzluk
İlişkinin daha en başında uyumlu bir çift değildiniz ama duyduğunuz sevgi o kadar büyüktü ki tüm sorunları görmezden geldiniz. Görmezden geldiğiniz davranışlar zamanla sizi rahatsız edebilir.
Eğlenmeyi unuttunuz
Evlendikten sonra ilişkilerin sıkıcı bir hale geldiği söylenir. Eğer ilişkinizi canlı tutmak için yeterince çaba göstermezseniz ikiniz de mutsuz ve sıradan bir hayata sürüklenirsiniz.
Yeni bir araştırma, çok az tuz tüketmenin kalp yetmezliği bulunan hastalar için zararlı olabileceğini ortaya koydu.
Healthday sitesinin haberine göre, 9 çalışmanın ortak analizini içeren araştırmada günde 2,3 gramın altında kalan tuz tüketiminin fayda sağlamadığı ve ölüm riskini artırabileceği belirlendi.
Bulguları, 5 Mart’ta Amerikan Kardiyoloji Kolejinin yıllık toplantısında sunulacak olan analizin baş yazarı Dr. Anirudh Palicherla, “Bulgularımız, sodyum diyetini tavsiye edilenden daha azıyla sınırlamanın kalp yetmezliğiyle mücadelede ters etki yarattığını gösterdi” dedi.
Palicheria, “Kalp yetmezliğine yardımcı olmak için sodyumun sınırlandırılması hala kullanılan bir yol ancak kısıtlamanın miktarı tartışmaya açıldı. Bu araştırma, sodyumu aşırı derecede kısıtlamak yerine güvenli bir sodyum tüketimi düzeyi oluşturmaya odaklanılması gerektiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Analiz edilen 9 çalışma, kalp yetmezliği olan yaklaşık 3 bin 500 kişinin farklı sodyum düzeylerinin değerlendirilmesinin yanı sıra ölüm ve hastaneye yatış oranlarına ilişkin verileri içeriyor.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen yıkıcı deprem 10 ili birden etkiledi. Yaşanan büyük yıkımın ardından binlerce bina yıkılırken depremin etkilediği illerdeki vatandaşlara yardımlar hız kesmeden devam ediyor. Depremlerin etkilendiği bölgelerde en çok ihtiyaç duyulan malzemelerden birisi ise ilaç ve tıbbi malzemeler oldu. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) eczaneler için özel bir tanımlama yaptı. İlaçlara ihtiyacı olan vatandaşlar için erişimi kolay hale getirildi. Eczanelerde 484 kodu ile ilaçlar kolayca temin edilebiliyor. Peki eczanelerde 484 kodu nedir? 484 koduyla ilaç nasıl alınır, reçete yazdırılır mı?
Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler büyük bir felakete yol açtı. 10 ili etkileyen depremlerde can kaybı 7 bine ulaştı. 38 bin 224 vatandaşımızın da yaralı olarak kurtulduğu afet bölgesinde arama kurtarma ekipleri çalışmalarını sürdürüyor. Deprem ilaç kullanan vatandaşlar için de bir mağduriyete sebep oldu; ilaçlar göçük altında kaldı. Depremin ardından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bölgeye ilaç kolaylığı sağladı.
484 kodu nedir, depremzedeler SGK 484 koduyla reçeteli ilaç alabiliyor mu 484 koduyla nasıl ilaç alınır
Eczaneler 484 koduyla reçete yazabiliyor. TC kimlik numarası ile eczaneye başvuranlar büyün vatandaşlar ilaçlarını kolaylıkla temin edebiliyor.
Depremzedelerin SGK’nın tanımladığı 484 kodu sayesinde T.C. kimlik numarasıyla ilaç alabildiği iddiası doğru. Kronik hastalığa sahip ve reçeteli ilaç kullanan depremzedeler bu şekilde bir defaya mahsus ilaç alabiliyor.
5Eczane 484 kodu nedir, depremzedeler SGK 484 koduyla reçeteli ilaç alabiliyor mu 484 koduyla nasıl ilaç alınır
SGK, depremden ötürü ilaçlara ulaşım mümkün olmayabileceği için hastaların elinde ilaç olup olmadığına bakmıyor.
DSÖ Avrupa Direktörü Dr. Kluge, dün gerçekleşen DSÖ Yönetim Kurulu´na Türkiye ve Suriye depremi ile ilgili bilgilendirme sunumu yapıldığını vurgulayarak 3. Seviye Acil Durum ilan edildiğini belirtti. Dr. Kluge, açıklamasında “Kendi hayatları tehlikedeyken müdahale eden Gaziantep’teki saha ofisimizdeki DSÖ personeli de dahil olmak üzere ilk müdahale ekiplerini takdir ve takdirle karşılıyorum” dedi.
Kluge, DSÖ Avrupa´nın ekiplerinin Gaziantep, Anlara ve İstanbul´da faaliyet gösterdiğini belirterek “Hayat kurtarmak için dikkate değer bir müdahale operasyonu başlatan Türk yetkililerini takdir ediyorum. Muazzam bir dayanışma gösteren Üye Devletlere teşekkür ederim. Uluslararası toplumu desteğini artırmaya devam etmeye, Türkiye Hükümeti ve DSÖ ile tam koordinasyon sağlamaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
SEVİYE ACİL DURUM NE DEMEK?
DSÖ´nün 3. Seviye Acil Durumu, en yüksek acil durum olarak değerlendiriliyor. DSÖ´nün kurum çapındaki varlıkların seferber edilmesi anlamına geliyor.
Kanada Ulusal Araştırma Konseyi için Kanadalı, Koreli ve Alman uzmanlar, farklı kentsel gürültü kirliliği türlerinin bina sakinleri üzerindeki etkisini araştırmak için çeşitli deneyler yaptı.
Kentsel alanlarda son on yıllarda artan nüfus yoğunluğu ve 2020’nin başlarında evden çalışmanın artmasıyla, sorunun gelecekte herhangi bir önlem alınmadığı takdirde daha da kötüleşeceği belirtildi.
Amerika Akustik Derneği Toplantısı’nda sunulan çalışma bulgularına göre özellikle pandemi döneminde komşulardan gelen gürültü kirliliği şikayetleri oldukça arttı.
Örneğin İngiltere’deki belediyelere 450 bin gürültü şikayeti yapıldı, bu her 70 saniyede bir, bir kişinin komşusunu şikayet etmesi anlamına geliyor. Araştırmacılar bu rakamın 2019’dan 2020’ye kadarki pandemi öncesine göre yüzde 10 daha yüksek olduğunu vurguladı.
Bununla birlikte, Kanada, Kore ve Almanya’daki araştırmacılar çalışmaları için oturma odası benzeri bir ortam oluştu ve düşen nesneler ile yürüyen insanların sesini kaydetti.
Çalışma katılımcıları daha sonra hoparlörler, kulaklıklar ve sanal gerçeklik kulaklıkları kullanılarak çeşitli seslere maruz bırakıldı. Bilim insanları katılımcılardan, rahatsızlık seviyelerini sıfırdan 100’e kadar bir ölçekte derecelendirmesini istedi.
Sonuçlarda, katılımcıların darbe seslerini müzik veya konuşma gibi sürekli seslerden daha rahatsız edici buldukları ortaya çıktı.