5053873217 [email protected]

SAFİYE SULTAN NE ZAMAN ÖLDÜ? SAFİYE SULTAN KİMDİR?

Sofia Bellicui Baffo adıyla 1550’de Venedik’te dünyaya geldi. Çok zengin bir ailenin tek çocuğu (babası Leonardo Baffo Korfu adasının Venedik valisiydi) olan Sofia, dönemine göre oldukça iyi koşullarda bir eğitim aldı. Henüz on iki yaşındayken Akdeniz’de gemiyle yapılan bir seyahat sırasında Osmanlı korsanları tarafından kaçırıldı.

Saraya gelmeden önceki hayat

Bir yıl sonra ise kendisini İstanbul’daki Pera köle pazarında bulan genç Sofia’nın güzelliği III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan’ın kulağına kadar geldi. Manisa sancağındaki genç veliaht Murad’ın devlet meselelerinden uzak pasif karakteri, annesi Nurbanu Sultan’nı düşündürmekteydi. Nurbanu Sultan, Sofia’yı görür görmez onun oğlu için aradığı kız olduğuna karar verdi ve bir servet ödeyerek kızı satın aldı.

Saraya gelişi[değiştir

İki yıl süreyle haremde eğitim gören Sofia’nın adı, Safiye, yani arı, duru, saf güzellik olarak değiştirildi. On beş yaşında III. Murad’a sunulan Safiye, beline kadar uzanan sarı saçları, iri gözleri, uzun boyu, beyaz teni ve yürüyüşüyle Murad’ı kendisine âşık etti.

Haseki Sultanlık dönemi

Eşi III. Murad’ın Türbesinde yer alan üzerinde Safiye Sultan’ın da buraya defnedilmiş olduğunu kanıtlayan kitabe.
Safiye Sultan, III. Murad tahta geçince baş kadın oldu. Büyüleyici güzelliği ve parlak zekâsı sayesinde büyük bir nüfuz sahibi oldu. Bu nüfuzu yeni Valide Sultan olan Nurbanu Sultan tehdit olarak gördü ve ondan kurtulmak istedi. Bu rekabetin öncüleri Mihrimah Sultan, Esmehan Sultan ve Gevherhan Sultan idi. Sultan Murad’a her gün yeni bir cariye sunuldu ve Safiye Sultan’ın düşmanları onu gözden düşürmek istediler. Ancak III. Murad’ın gözü hep en sevdiği hasekisine baktı.1585’ten itibaren güçlü kadın düşmanları yoktu, ama halen kadın rakipleri vardı. Bunlar Mihriban Haseki Sultan, Şahuban Haseki Sultan, Nazperver Haseki Sultan, Şemşi Ruhsar Haseki Sultan, Fahriye Haseki Sultan ve diğerleridir. İktidar yolunda, önüne çıkan engelleri kaldırma mücadelesi verdi.

Safiye Sultan sadece devletin iç işlerine değil dış işlerine de müdahale etmekteydi. Bu anlamda yabancı hükümdarlarla doğrudan mektuplaştığı ve diplomatik ilişkiye girdiği bilinmektedir. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth ona 1593’te mücevherlerle işlenmiş bir portresini, o da kraliçeye gümüş işlemeli elbise ve kemerle altın işlemeli iki mendil gönderdi. Bu hediyeleşmeler daha sonra onun vâlide sultanlığı döneminde de sürdü; kraliçenin sunduğu bir arabaya elbise, kuşak, gümüş işlemeli iki havlu, üç mendil, yakut ve inci ile bezenmiş bir taçla mukabele etti. İngiltere elçisi Edward Barton da vâlide sultana verdiği hediyeler sayesinde İstanbul’daki tayinlerde etkin rol oynadı. Nitekim bu ilişkiler ve hediyeler etkisini gösterecek ve Safiye Sultan âdeta kraliçenin saraydaki en büyük destekçisi olacaktı. Kraliçe ona 1599’da süslü bir araba hediye etmiş ve Safiye Sultan da bu araba ile İstanbul’da o zaman için hiç alışılmadık şekilde gezmeye başlamıştır.
Kocasi III. Murad
Sokullu Mehmed Paşa’nın öldürülmesi
Sokollu 1574’te ölen II. Selim’in yerine geçen III. Murad döneminde de sadrazamlığını sürdürdü. Fakat artık eski gücü yoktu çünkü padişah da artık onun karşıtlarıyla işbirliği halindeydi. Sokollu yine de bazı siyasal başarılara imza attı. Fas’ı Portekiz akınlarından kurtardı, Avusturya’nın saray içine dönük oyunlarını etkisiz hale getirdi. Fakat baskılar artık iyice artmıştı, amcasının oğlu Budin Beylerbeyi Sokollu Mustafa Paşa sudan bir nedenle idam edildi. Sokollu Mehmed Paşa, 11 Ekim 1579 tarihinde derviş kılığına girmiş bir yeniçeri tarafından bir ikindi divanı çıkışında kalbinden hançerlenerek öldürüldü.[kaynak belirtilmeli] Paşa’yı öldüren şahıs ise hemen oracıkta askerler tarafından parçalanırken başta padişah olmak üzere bütün devlet ileri gelenleri hemen içeri alındı. Sokollu ise yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve kısa bir sürede hayatını kaybetti. Daha sonra Eyüp’te defnedildi. Safiye Sultan, özellikle Sokollu Mehmed Paşa’nın 1579 yılındaki ölümünden sonra devlet yönetiminde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir.

Valide Sultanlık dönemi
Safiye Sultan, Valide Sultan’lık döneminde etkin bir rol oynadı.[1] 1595 yılında III. Murad’ın vefatı ve oğlu III. Mehmed’in tahta geçmesiyle birlikte vâlide sultan olarak devlet içindeki konumu daha da güçlendi. Kocasına ve onun ölümünden sonra çevresindeki diğer tehlikelere karşı oğlunu korumaya çalıştı. Nitekim III. Mehmed’in büyük oğlu Mahmud’un annesinin girişimiyle tahta geçme planları yaptığı gerekçesiyle hem onun hem annesinin öldürülmesini sağlamıştı. III. Mehmed önemli konularda kendisine danışırdı. Nurbânû Vâlide Sultan günlük 2000 akçe alırken oğlu onun maaşını günlük 3000 akçeye çıkardı ve bu maaş oğlunun ölümünden sonra gönderildiği Eski Saray’da da kendisine ödendi. Devlet adamlarından rüşvet ve hediyeler alarak memuriyetlere tayinlerinde başrolü oynadı. Halk ve memurlar devlet işlerindeki bu etkin rolünü bildiği için işlerini gördürebilmek amacıyla ona başvurur, hatta bazan arabasının önünü kesip bu gibi konularda isteklerde bulunurdu. Sadrazamdan şeyhülislâma kadar bütün azil ve tayinlerde, devlet işlerinin yürütülmesinde birinci derecede etkili oldu. 1596 yılında Eğri seferine çıkan III. Mehmed, 1 milyar akçelik bir hazineyi annesinin kullanımına verdi. Bu sırada İstanbul’daki azil ve tayinlerle devlet işleri onun doğrudan müdahalesine daha açık bir duruma geldi. Ancak söz konusu müdahaleler onun sevilmeyen bir insan olmasına ve merkezde pek çok düşman kazanmasına sebep oldu. Eğri Kalesi’nin fetih haberinin İstanbul’a ulaşması üzerine fakirlere, yetim ve dullara sadaka dağıttı.

Dış politikada kayınvalidesi Nurbânû gibi Venedik yanlısı bir tutum izledi. Şüphesiz bu siyasette Venedik elçilerinin kendisine sunduğu zengin hediyelerin payı vardır. Safiye Sultan’ın Venedik’e desteği, kendisine verilen rüşvet ve hediyeler dönemin İstanbul elçilerinin raporlarına kadar yansımıştır. Onun sözünü tutan güvenilir bir kadın olduğunu ifade eden Venedik elçisi Matteo Zane, elçilerin kendisine hediye vermesini beklemeden kendisinin almak istediği şeyi onlardan talep ettiğini belirtir. Venedik, Safiye Sultan sayesinde ikili ilişkilerde ortaya çıkan pek çok tehlikeyi büyümeden atlattı. Vâlide sultan, elçiliklerle olan irtibatını yakın hizmetkârı, kirakadın, yahudi Esparanzo Malchi vasıtasıyla sağlamaktaydı. İşleyen rüşvet çarkının da merkezinde olan Esparanzo, bu sayede büyük bir servete sahip oldu; İstanbul Gümrüğü’nü iltizamla aldı ve karşılığında verdiği kalp akçe yüzünden 1 Nisan 1600 tarihinde hassa sipahilerinin çıkardığı bir isyanda oğluyla birlikte feci şekilde öldürüldü. Âsilerin bu işte büyük payı olduğunu düşündükleri Safiye Sultan ise bu bâdireden zorlukla yakasını kurtardı. Zira padişah annesini uyaracağını söyleyerek isyancıları ancak yatıştırabildi.
İnşaatı III. Mehmed’in annesi Safiye Sultan tarafından başlatılmış ve IV. Mehmed’in annesi Turhan Hatice Valide Sultan döneminde tamamlanıp ibâdete açılmış olan İstanbul Eminönü’ndeki Yeni Camii.
Şehzade Mahmud’un boğdurulması
1587’de doğan Şehzade Mahmud ve annesi Mahpeykar Sultan, Safiye Sultan’ın iktidarının geleceğini tehdit ediyorlardı. Bu yüzden gelininin ve torununun ortadan kalkması gerekiyordu. Oğlu III. Mehmed’i dolduran Safiye Sultan amacına ulaştı. 1603’de Şehzade Mahmud sessizce sarayda boğduruldu. Annesi ise sürgün edildi. Böylece Safiye Sultan için ortadan bir engel daha kalktı.

Yemişçi Hasan Paşanın idamı
Ana madde: Yemişçi Hasan Paşa
Safiye Sultan, Şeyhülislâm Sun‘ullah Efendi ile Yemişçi Hasan Paşa arasındaki çekişme neticesinde huzursuzlukları giderek artan kesimlerin 1603’de çıkardığı karışıklıklar sırasında da zor durumda kaldı. Âsiler onun sürgüne yollanmasını istedilerse de yakın adamları Kapıağası Gazanfer Ağa ile Dârüssaâde Ağası Osman Ağa’yı öldürtüp onlara teslim etmek zorunda kalan III. Mehmed bu şekilde askeri yatıştırdı. Daha sonra Safiye Sultan, Vezîriâzam Yemişçi Hasan Paşa ile anlaşmazlığa düştü ve onun da idam edilmesini sağladı.

Büyük Valide Sultanlık dönemi
Oğlu sultan III. Mehmed’in vefatından sonra valide sultanlığı bitip Büyük Valide Sultan makamına geçti.[1] Handan Sultan’ın oğlu I. Ahmed tahta çıkmasına rağmen Harem’i hala babaanne Safiye Sultan yönetiyor ve Valide Sultan olan Handan Sultan’dan daha fazla maaş alıyordu. Bu gücü uzun sürmedi. I. Ahmed’in eşi olan Kösem Sultan’ın Haseki Sultan olmasıyla gözden düştü ve eski saraya sürgün edildi.
Safiye Sultan tarafindan yapilan Yeni Cami
Yaptırdığı hayır kurumları
Safiye Sultan 9 Nisan 1598 tarihinde Eminönü’ndeki Yenicami’nin inşasını bir törenle başlattı ; ancak oğlu ölüp kendisi Eski Saray’a nakledilince epeyce ilerlemiş olan külliyenin inşası yarım kaldı. 1665’te Avcı Mehmet’in annesi Turhan Sultan tarafından tamamlandı . Bu caminin dışında Üsküdar’da Karamanlı köyünde bir cami ve çeşme yaptırdı; kocasının türbesinde Kur’an okunması için bir vakıf kurdu. Fatih’te Âşıkpaşa mahallesinde bulunan İmam Gazzâlî neslinden bir zatın mezarı üzerinde türbe inşa ettirdi. Dâvud Paşa sahasında bir kasır yaptırdı. Zaman zaman III. Mehmed’le birlikte burada oturuyor ve ziyafetler tertip ediyordu. Ayrıca 1598’de kendi adıyla anılan bir medrese ve 1610 yılında Kahire’de kölesi Osman Ağa nezâretinde Melike Safiye Camii adıyla da anılan camiyi insa ettirdi . Bunların dışında savaş dönemlerinde ordunun giderlerine harcanmak üzere kendi malından bağışlarda bulunur, borcundan dolayı zor durumda kalanların borçlarını öder ve seyahatlerinin geçtiği yerlerdeki fakirlere sadaka dağıtırdı.

SAFİYE

10 Kasım 1619 tarihinde vefat etti. Cenazesi İstanbul Ayasofya Camii’nin eski vaftizhanesi olan kocası Sultan III. Murad’ın türbesine defnedildi. Ölüm nedeni bilinmemektedir.

 

Popüler kültürdeki yeri
2011 yılından itibaren yayınlanan Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde gençliğini Gözde Türker canlandırmıştır.2015 yılından itibaren yayınlanacak olan Muhteşem Yüzyıl-Kösem adlı Türk dizisinde kendisini Hülya Avşar canlandıracaktır.

 

SANATÇI’NIN KONSERDEN PARA KAZANMASI İMKANSIZ

Son yıllarda bir konserin maliyetinin bilet gelirlerinin yüzde 91’ini oluşturması, sanatçıların adeta belini büktü. Gelirleri azalan sanatçılar sponsor ve belediye desteği olmadan konser düzenleyemez hale geldi. Destek almadan konser düzenleyen bir sanatçı 100 liralık bir biletten 9 lira gelir elde edebiliyor. Biletlerin yüzde 100’ünü satamazsa bir de üzerine para ödüyor.

TARKAN

Konser biletlerinde en büyük payı vergiler alıyor. Konser düzenleyen bir sanatçı sattığı her bilet için hem KDV hem de eğelence vergisi ödüyor. Bu iki verginin payı yüzde 28’i buluyor. Bilet satış operasyonu için de yüzde 10 pay ayrılıyor. Ayrıca sanatçılar bir biletin yüzde 8’ini de meslek birliklerine telif olarak ödüyor. Tüm bunlara tanıtım, prodüksiyon ve mekan kirası da eklenince bilet gelirlerinin yüzde 91’ini giderler oluşturuyor. Sanatçı ve sahnedeki orkestrasına sadece yüzde 9’luk pay kalıyor. Bugün 4 bin kişilik Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava’da sahneye çıkan bir sanatçı tüm biletlerini ortalama 100 liraya satması halinde 36 bin lira kalıyor. Bu parada en az 10 kişi arasında paylaşılıyor.

DOLAR VE EURO FİYATLARI İÇİN TIKLAYIN
HEDEF EĞLENCE VERGİSİ

Konser giderlerinin düzenlenmesi için sektör olarak harekete geçtiklerini anlatan Türkiye Etkinlik ve Eğlence Sektörü Derneği (TESDER) Yönetim Kurulu Başkanı Fırat Kasapoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Hükümetten sektör olarak ‘eğlence vergisi’nin kaldırılmasını talep edeceğiz. Çünkü bu vergi dünyanın hiç bir yerinde alınmıyor. Zaten yüzde 18 KDV ödüyoruz. Bir de yüzde 10 eğlence vergisi kesiliyor. İlk hedefimiz bu vergiyle ilgili düzenlemelerin yapılmasını sağlamak. Sektör olarak hükümet kurulduğu gibi bu konuda girişimlerimizi hızlandıracağız.”

ÖNLEM ALINMALI

Giderlerin çok yüksek olması nedeniyle son dönemlerde konserlerin sponsor ve belediyelerin desteğiyle yapılabildiğini anlatan Fırat Kasapoğlu, “Organizasyonu yapanlar sponsor peşinde. Bugün sponsorsuz bir konser düzenlemek neredeyse imkansız hale geldi. Bu konuyla ilgili çalışmaların hızlanması gerekiyor. Biran önce önlemler alınmalı” şeklinde konuştu.

ABD VE AVRUPA’DA KİŞİBAŞI 1 DOLAR

TÜRKİYE’de mekan kiraları için de düzenleme yapılması gerektiğinin altını çizen Fırat Kasapoğlu, “Tüm bu giderlerde mekan kiraları için ödenen ücretler de çok yüksek bir paya sahip. Örneğin Avrupa’da ve Amerika’da sanat için kiralanan mekanlarda kişibaşı 1-2 dolar ücret ödeniyor. Yani ne kadar bilet satıldıysa o kadar para veriliyor. Ancak Türkiye’de mekan bulmak zor olduğu için kiralarda çok yüksek kalıyor. Bu konuyla ilgili de çalışmalar yapıyoruz” dedi.

ORTALAMA 2 BİN KİŞİ GELDİ

BU yıl düzenlenen konserlerin iptaller ve kötü hava koşulları nedeniyle beklenen ilgiyi görmediğini de belirten Fırat Kasapoğlu, “Sektör bu yaz çok iyi bir yıl geçirmedi. Ama biz bu tür durumlara alışkınız. Bu yıl düzenlenen konserlere ortalama 2 bin kişi geldi. İnsanlar da bu yaz çok fazla konsere gitmek istemedi” dedi.

BEDAVA BİLET İÇİN DE VERGİ

Sponsorların ücretsiz olarak dağıttı biletler için de vergi ödediğini belirten Fırat Kasapoğlu, “Yüzde 10’luk eğlence vergisi sponsor biletlerde de geçerli. Yani organizatör bu biletler için ücret almasa bile vergisini ödemek zorunda kalıyor” diye konuştu.

100 LİRALIK BİR BİLETİN DAĞILIMI

Gider kalemi Pay (Yüzde)

KDV 18

Eğlence vergisi 10

Bilet satışı 10

Telif 8

Tanıtım 15

Prodüksiyon 15

Mekan kirası 15

Sanatçı ve orkestra 9 (Kaynak:Hürriyet)

SERRA YILMAZ’IN TÜRKLÜK ESPRİSİ YANLIŞ ANLAŞILDI

Serra Yılmaz ve Antony Bourdain bir taraftan Türk yemeklerini tadarken bir taraftan da sohbet ediyorlardı. Programın sunucusunun sohbet sırasında, “Türk olmak nasıl bir şey?” sorusu üzerine masada oturan üçüncü kişi, “Serra Türk müsün” sorusuyla Bourdain’i Yılmaz’a yönlendirdi. Oyuncu, “Evet Türküm, ama bu benim suçum değil” şeklinde imalı bir cevap verdi.

SERRA

Hatta bu cevap masada gülüşmelere neden oldu…

Serra Yılmaz’a özellikle Twitter üzerinden tepki yağdı. Oyuncu Twitter hesabından, birçok eleştiriye tek tek cevap vererek espri yaptığını vurguladı.
BU ANTHONY BOURDAIN’İN TÜRKİYE’DEKİ İKİNCİ PROGRAMI

Ünlü Şef Aşcı Antony Bourdain Amerika’da reyting rekorları kıran Parts Unkown programı ile Türkiye’ye ikinci defa geliyor. Son yaptığı programı İstanbul’da çeken ve genel olan program konsepti dışında daha çok Türkiye politikasını ve Gezi Parkı olaylarını ekrana taşıyan Bourdain bu sefer Türkiye’nin dış dünyadaki tanıtımında rol oynadı.

TÜYAP KİTAP FUARI YİNE KİTAP SEVERLER İÇİN KAPILARINI AÇTI

34’üncü İstanbul Kitap Fuarı açılıyor! Edebiyat tutkunları için heyecanlı günler başlıyor. Peki Tüyap Kitap Fuarı’nda ziyaretçileri ne kadar indirim bekliyor, hangi paneller düzenleniyor?

ankara kitap fuarı

Her yıl kasım ayında başlayan Kitap Fuarı, son yıllarda alışılageldiği gibi yine Beylikdüzü TÜYAP’ta kapılarını açtı. 34’sü düzenlenen, fuar, 15 Kasım’a kadar Beylikdüzü’ndeki fuar alanında ziyaret edilebilecek.

“Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak” temasıyla okuyucuyla buluşacak fuarda, karikatür sanatçısı Tan Oral “Onur Çizeri” olarak yer alacak.

Fuarın onur konuğu Romanya, Uluslararası Salon’da ilk 4 gün açık olacak stantta, Romanya edebiyatı ve kültürüne yer yer verecek. Onur konuğu ülke etkinlikleri kapsamında ayrıca söyleşi, panel, şiir ve müzik dinletileri, yayıncılarla profesyonel buluşmalar ve çocuk etkinlikleri düzenlenecek.

Romanya’nın önde gelen yazarlarının katılacağı fuarda, Nobel edebiyat ödülü adayı Mircea Carterescu ve Matei Visniec gibi yazarlar yer alacak.

Metrobüs güzergahındaki TÜYAP’a gidecek olan kitapseverleri bütün kitapların yüzde 20 indirimli olduğu bir fuar bekliyor. Ayrıca 15 Kasım’a dek sürecek etkinlikte panel ve oturumlarla edebiyat dolu bir hafta için İstanbul hazırlanıyor.

MUJICA İZMİR’DE NOBEL’İ NEDEN RED ETTİĞİNİ ANLATTI

En mütevazı devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujıca, İzmir’de düzenlenen söyleşide Nobel Barış Ödülü’nü neden reddettiğini açıkladı. Mujıca, “Bu kadar savaş dolu dünyanın içerisinde ne yüzle Nobel barış ödülü veriyorlar? Bence dünyanın bütün halkları bir araya gelmeli ve barış için, umut için ‘savaşa hayır’ demeli” dedi.

MUJICA

1987 model Vosvosu, eşiyle birlikte yaşadığı çiftlik evi ve yaşam tarzıyla dünyanın en mütevazı devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujıca, İzmir’de düzenlenen söyleşiye katıldı.

Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gazeteci ve yazar Ece Temelkuran’ın moderatörlüğünde yapılan söyleşide katılımcılar salona sığmadı. Saatler öncesinden Mujıca’yı dinlemek için soluğu sanat merkezinde alan vatandaşlar, binanın dışında kurulan barkovizyon aracılığı ile Mujıca’yı izleme imkanı buldu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen söyleşide neden Nobel Barış Ödülünü reddettiğini açıklayan Mujıca, “Bu kadar savaş dolu dünyanın içerisinde ne yüzle Nobel barış ödülü veriyorlar? İşte bu yüzden şöyle düşünüyorum; bunu başkası alsın, bunu reddedeyim. Dünyanın her köşesinde savaş var. Bence bu aslında bir depresyondur. Savaşın aslında en büyük maliyeti hiç de savaşta sorumluluğu olmayan insanlara çıkıyor. İnsanların zihniyetini, zekasını kullanarak da savaşsız mücadele mümkün. Böylece acılara da neden olmazsınız. Bence dünyanın bütün halkları bir araya gelmeli ve barış için, umut için ‘savaşa hayır’ demeli. Dakikada 2 milyon dolar, dünyada askeri harcamalar için gidiyor. Bu parayı harcayan taraflar, bu parayı fakirlerin sırtından kazanıyorlar” diye konuştu.

“İNSANLARI TANIDIKÇA KÖPEKLERE DAHA ÇOK YAKINLAŞIYORUM”

Sıkça haberlere konu olan hayatını anlatan Mujıca, “Diyelim ki bir otomobil alıyorsunuz, bir ev satın alıyorsunuz. Eşyalar, vesaire ama yaşamdaki zamanı satın alamazsınız. Süpermarkete gidip ‘bana beş yıl verir misiniz?’ diyemezsiniz” ifadelerini kullanırken, Temelkuran’ın üç ayaklı köpeği Manuela’yı sorması üzerine ise, “İnsanları tanıdıkça köpeklere daha çok yakınlaşıyorum. Tüm sevgimizi köpeğimize verdik. Çocuk yapmak için fırsat bulamadık, çünkü eşimle dünyayı değiştirmeye çalışıyorduk. En önemli şey hayattaki aşktır. Uyandığım her sabah ‘bugüne de şükürler olsun’ diyorum” dedi.

“HER HALK KENDİ MESELELERİNİ YÖNETMEKTE ÖZGÜR OLMALI”

Temelkuran’ın, savaşı eleştirdiğini ancak eskiden bir gerilla olduğunu hatırlatarak, “dünyada elinde silah bulunduran insanlara karşı bir mesajınız var mı” sorusu üzerine Mujıca, şunları kaydetti:

“Ben her türlü halkın kendi öz yönetimini savunagelmişimdir ama sadece kendi istediği öz yönetimle olamaz bu. Hoşlanmadıklarının da kendi kendini yönetme hakkı olmalı. Her halk kendi meselelerini yönetmekte özgür olmalı. Umut ediyorum ki; ileride barış ve özgürlük konusunda daha ileriye ulaşmış olacağız. Özgürlük konusunda kimse kimseye baskı yapamaz. Herkesin birbiriyle aynı düşüncede olacağı bir dünya mümkün değil. Herkes birbirinden farklı düşünceye sahip olsa da barış içinde yaşayabilir.”

Mujıca, söyleşi sonunda kendisini dinleyen vatandaşları selamlarken, salonun çıkışında Mujıca’nın hayatını anlatan kitap satışa sunuldu.