5053873217 [email protected]

BIRAKTIM ACININ ALKIŞLARINA 3 HAZİRAN 63’Ü…

Nazım Hikmet ölümünün 49. yılında anıldı. 3 Haziran 1963’te dünyaya gözlerini kapayan şair, tıpkı ölümündeki gbi 49 yıl sonra hala vatan hasreti çekiyor.

NAZIM HİKMET’E SAYGIYLA

Demek ki göçtü usta
Kaldı yürek sızısı geride kalanlara…
Yıllar var ki ter içinde
Taşıdım ben bu yükü
Bıraktım acının alkışlarına…
3 HAZİRAN 63’ü…
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor
Hasan Hüseyin Korkmazgil, “Haziran’da ölmek zor” adlı şiirinde, 3 Haziran 1963 tarihinde yaşama veda eden şair Nazım Hikmet özlemini bu sözlerle anlatıyordu. İşte, ölümünün bu yıl dönümünde Türkiye’nin büyük şairlerinden biri olan Nazım Hikmet Ran’ı 11 Eylül 1961 yılında Doğu Berlin’de kendi kalemiyle yazdığı otobiyografisi ve unutulmayan şiirleriyle saygıyla anıyoruz.

OTOBİYOGRAFİ

1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim

kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ’dan Havana’ya

Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim

951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın

içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye’mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.

FİLMLERİ SEÇERKEN ÇOK ZORLANDIM

Bir Çocuk Sevdim dizisinde oynayan Gülçin Santırcıoğlu, jüri üyesi olarak katıldığı Uluslararası Eskişehir Kral Midas Kısa Film Festivali’nde film seçimlerinde oldukça zorlandığını söyledi.

Bu yıl Eskişehir’de 2.si düzenlenen Uluslararası Eskişehir Kral Midas Kısa Film Festivaline katılan Santırcıoğlu bu kez kamera önünde olmak yerine ekran karşısına geçerek değerlendirme yaptı. 30 Mayıs-3 Haziran tarihlerinde gerçekleşen festival kapsamında ulusal ve uluslar arası 100 den fazla filmin seyirciyle buluştuğu festivalde jüri üyesi olan Gülçin Santırcıoğlu, “Jürisi olduğum bu festivalde yer alan kaliteli kısa filmlerin oluşu, beni çok mutlu etti. Filmleri seçerken gerçekten çok zorlandım. Bu aslında Kısa Film Festivali adı altında olmasına rağmen sergiler, tiyatro oyunları, söyleşiler, workshoplar, konserler ve sokak gösterilerini de içinde barındıran kapsamlı bir kültür sanat festivalidir. Eskişehir halkının böyle bir festivale sahip olduğu için çok şanslı olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Ayrıca yönetmen Ezel Akay, oyuncu Cengiz Bozkurt, senarist Emre Kavuk gibi isimlerinde de jüri üyesi olarak katıldığı festivalde 50 filme 15 dalda verilecek 25 ödülünde sahipleri belirlenecek. Festival jüri üyelerinin de katılımıyla 3 Haziran Pazar günü Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Opera binasındaki Audio Visual gösterisi, oda konseri, kokteyl, ödül töreni ve ardından Jehan Barbur konseri ile son bulacak.

 

DANY BRILLANT SAHNESİNE CAN BONOMO’YU KONUK EDİYOR

11 Haziran gecesi Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde Türk hayranlarıyla buluşmaya hazırlanan ünlü Fransız şarkıcı, İstanbul konseri sahnesi için sürprizler hazırlamaya devam ediyor.

Henüz Türkiye’ye gelmeden kiminle sahneye çıkacağı, sahne için nasıl bir performans hazırladığı merak konusu olan Dany Brillant, 11 Haziran gecesi Can Bonomo ile şarkı söyleyecek. Bu yıl ülkemizi Eurovision Şarkı Yarışması’nda temsil eden ve hem sahne performansı, hem de sesiyle büyük beğeni toplayan Can Bonomo, Dany Brillant’ın sahnesine konuk olacak… İtalyan şarkılarından mamboya uzanan geniş repertuarı ile nefes kesen Dany Brillant’a, Türkçe müziğe yeni bir soluk getiren özgün tarzıyla Can Bonomo eşlik edecek. İkili, izleyenlere birbirinden keyifli anlar yaşatacak.
Can Bonomo’yu Eurovision Şarkı Yarışması’nda izleyen Dany Brillant’ın, Bonomo’nun sahne performansını ve şarkısını çok beğendiğini ve hatta kendisine 12 tam puan verdiği öğrenildi. İlk kez bir erkek sanatçıyla sahnede canlı şarkı söyleyecek olan Dany Brillant’ın İstanbul’daki konseri büyük ses getireceğe benziyor.
Türkiye’de daha önce İstanbul, Ankara ve İzmir’de izleyicilerle buluşan yakışıklı şarkıcı, Joy FM radyo sponsorluğunda, Ajan İstanbul ve Fun Org ortaklığıyla, romantizm dolu şarkıları ve eşsiz sesinin yanı sıra İstanbul Konseri için hazırladığı sürprizlerle de hayranlarını büyüleyecek.

GENÇ YETENEKLERİN ESERLERİ SERGİDE

Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri eserlerini 31 Mayıs’ta düzenleyecekleri sergiyle yayınlayacak. Sergiye büyük katılım bekleniyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Resim ve Seramik Cam Sanatları öğrencileri görkemli bir sergiye imza atacak. Sakarya Güzel Sanatlar Derneği’nde gerçekleştirilecek olan sergide Güzel Sanatlar Fakültesi’nin başarılı ve yetenekli öğrencilerinin eserleri yer alacak.
Eserleri sergide yer alacak genç sanatçıların arasında Selen Çiftçioğlu Şenkaya, Cihan Yaman, Özlem Er, Fatoş Çelebi, Didem Keskin, Ayben Erbay, Merve Baltacı, Nuray Frengiz, Fikriye Bir, Zeynep Nazlı, Betül Ayşe Sarı, Cüneyt Şen, Gamze Kuden, Gül Sevilmiş, Kevser Akçıl yer alıyor. Sergi sanatçıların bir yıllık çalışmaları ziyaretçilerle buluşacak.

THE GUARDIAN’IN ELEŞTİRİSİ BİLGİNER’İ MUTLU ETMEDİ!

İngiliz The Guardian gazetesinin tiyatro eleştirmeni, “Antonius ile Kleopatra” oyununu Londra’da Türkçe olarak sahneye koyan Haluk Bilginer’in oyunculuğuna kırık not verdi.

Londra’nın 1500 kişi kapasiteli açıkhava tiyatrosu Shakespeare’s Globe’da geçen cumartesi Türkçe sahnelenen ve bu açıdan bir ilk olan Oyun Atölyesi’nin “Antonius ile Kleopatra” yorumu, İngiliz The Guardian gazetesinden beş üzerinden üç yıldız aldı. The Guardian’ın tiyatro eleştirmeni Michael Billington, Antonius’u oynayan Haluk Bilginer’in performansında bir eksik olduğunu savunurken, Kleopatra rolündeki Zerrin Tekindor’u övdü.
Kemal Aydoğan’ın “canlı ve geleneksel bir prodüksiyona” imza attığı belirtilen yazıda, Tekindor’un dar beyaz elbisesi içinde,
Hedy Lamarr’ın canlandırdığı Delilah karakterini hatırlattığı ifade edildi. Tekindor’un, Kleopatra’nın duygularındaki tüm iniş çıkışları yansıtması da aynı şekilde övüldü.
Bilginer’in ise Antonius’un çökmekte olan heybetine uygun görünümünü ve Aktium bozgununda öfkesini sergileyişini beğenen yazar, buna karşın onun Kleopatra’ya “fiziksel bağlılığını tam yansıtamadığını” savundu.
Ayrıca Kevork Malikyan’ın oynadığı Enobarbus karakteri “tuhaf şekilde marjinal”, Mert Fırat’ın canlandırdığı Octavius ise “alışılmış soğukkanlı siyasetçi” olarak nitelendi.
Son cümlede, “Sanırım bu, özellikle Türkçe konuşanlar için bir prodüksiyondu. Onlar tiyatrolarının bu iki yıldızının bir araya gelmesinden heyecanlanmış görünüyorlardı” dendi.

Kıvanç Tatlıtuğ, daha önce “Aşk-ı Memnu”da, şimdilerde ise “Kuzey Güney” dizisinde birlikte rol aldığı Zerrin Tekindor’u bu özel gününde yalnız bırakmadı. Shakespeare’s Globe’da sahnelenen “Antonius ile Kleopatra” oyununu izleyenler arasında o da vardı.

TÜRKİYE CANNES’DAN ELİ BOŞ DÖNMEDİ

65. Cannes Film Festivali sona erdi. Michael Haneke ‘Amour’ filmiyle Altın Palmiye’yi kazanırken, Kısa Film dalında ödüle ‘Sessiz’ (Be Deng) ile Rezan Yeşilbaş değer görüldü.

16 Mayıs’ta başlayan 65. Cannes Film Festivali kapanış töreni ile sona erdi.  En İyi Film’e verilen Altın Palmiye ödülü usta yönetmen Michael Haneke’nin oldu. ‘Amour’ filmiyle ödülü kazanan Haneke uzun süre ayakta alkışlandı. Haneke, oyuncularına övgüde bulundu ve 30 yıllık eşine esprili bir dille ‘bana katlandığın için teşekkür ederim’ dedi. Törene damgasını vuran bir diğer film Cristian Mungiu’nun ‘Beyond the Hills’ adlı filmi oldu. En İyi Senaryo ödülü alan film başrol oyuncularına da ödül getirdi. En İyi erkek Oyuncu ‘The Hunt’taki performnsıyla Mads Mikkelsen’in olurken, En İyi Yönetmen ödülü ‘Post Tenebras Lux’ ile Carlos Reygadas’a verildi.

EN İYİ KISA FİLM TÜRKİYE’DEN

Belçim Bilgin ve Cem Bender’in başrollerinde olduğu, daha önce Akbank Kısa Film yarışmasında en iyi film ödülü de alan film, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Müdürlüğü’nün desteğiyle Diyarbakır’da çekildi. filmin uluslararası yolculuğu NTV ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleşti. Sessiz / Bê Deng, 1984 yılında Diyarbakır’da tutuklu olan kocasına, cezaevi koşullarında yasak olmasına rağmen yeni bir çift ayakkabı götürmeye çalışan Zeynep’in hikayesi sade ve yalın bir dille anlatılmaktadır.
Sessiz / Bê Deng Cannes’da kısa film kategorisinde bugüne dek Türkiye’den yarışan dördüncü film. Bundan önce Koza filmi ile Nuri Bilge Ceylan, Kıyıda filmiyle Ebru Ceylan ve Poyraz filmiyle Belma Baş festivalin yarışmalı bölümüne seçilmişti. 1939 yılından bu yana Cannes’da uzun metraj kategorisinde yarışan ve başarı elde eden toplam yedi filmimizin yönetmenleri, Yılmaz Güney, Nuri Bilge Ceylan ve Fatih Akın olmuştu.