Güncel
Yapay zekayı soğutmada kullanılan su, çevre açısından endişe veriyor!
Yapay zeka modellerinin geliştirilmesi ve çalıştırılması esnasında ekipmanların aşırı ısınmasını önlemek amacıyla soğutma sistemlerinde kullanılan suyun miktarı araştırıldı. Artan yapay zeka uygulamalarıyla 2027 yılında 4.2-6.6 milyar metreküp su tüketilebileceği tahmin ediliyor.
Son araştırmaların GPT-3 ve BLOOM gibi modellerin ciddi miktarda su ve enerji tüketimine yol açabileceğini gösterdiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “İçilebilir ve kullanılabilir suya erişmedeki zorluk insanlığın paylaştığı en acil sorunlardan biri olduğu için de bu durum oldukça endişe verici.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, yapay zeka uygulamalarının kullandığı su kaynakları ve çevre konusunu değerlendirdi.
“Uygulamalarının, çevresel açıdan pek çok avantajı bulunuyor”
Yapay zeka uygulamalarının, çevresel açıdan pek çok avantajı bulunduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Yapay zeka uygulamalarıyla, enerji tüketimi analiz edilebiliyor ve potansiyel tasarruf alanları belirlenerek, enerjinin en iyi şekilde kullanılması sağlanabiliyor. Su kaynakları açısından ise su tüketimini belirleyen algoritmalar ile suya olan ihtiyaç en aza indirilerek; kısıtlı olan kullanılabilir su kaynakları korunabiliyor ve akıllı sulama sistemleriyle ürün çeşidine özel sulama sistemleri geliştirilebiliyor.” dedi.
“GPT-3 ve BLOOM gibi modellerin ciddi miktarda su ve enerji tüketimine yol açabileceği belirtiliyor”
Diğer yandan yapay zeka ile ilgili son araştırmalar incelendiğinde, GPT-3 ve BLOOM gibi çeşitli modellerin ciddi miktarda su tüketimi ve enerji tüketimine yol açabileceğinin belirtildiğini kaydeden Dr. Karakaş, şöyle devam etti:
“Kaliforniya Üniversitesinde yapılan çalışmada, artan yapay zeka uygulamalarıyla 2027 yılında 4.2-6.6 milyar metreküp su tüketilebileceği tahmin ediliyor. Hızla artan nüfus ve tükenen doğal su kaynakları sebebiyle içilebilir, kullanılabilir suya erişmedeki zorluk insanlığın paylaştığı en acil sorunlardan biri olduğu için de bu durum oldukça endişe verici. Çeşitli yapay zeka modellerinin geliştirilmesi ve çalıştırılması esnasında ekipmanların aşırı ısınmasını önlemek amacıyla soğutma sistemlerinde kullanılan suyun miktarının net olarak belirtilmesi çevresel açısından önemli olacaktır. Bir ürün veya hizmet üretmek için kullanılan tatlı su miktarını gösteren su ayak iziyle birlikte karbon ayak izinin de çevresel açıdan sürdürülebilir yapay zeka modelleri oluşturmak için ortaya konması gerekiyor.”
“İçilebilir ve kullanılabilir nitelikteki su kaynağı sınırlı”
İçilebilir ve kullanılabilir nitelikteki su kaynağının sınırlı ve dünya genelinde eşit olmayan bir şekilde dağıldığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Tarımsal veya kentsel amaçlarla birlikte, yapay zeka uygulamaları için de yeraltı veya yüzeysel su kaynaklarından çekilen sular, kullanılabilir su kaynağını azaltabiliyor. Yeraltından ve yüzeysel su kaynaklarından sular çekildikten sonra, su kalitesinde meydana gelen değişim sonraki kullanımlar için su stresi seviyelerine katkıda bulunuyor. Küresel su kaynakları hem miktar hem de kalite açısından yetersiz kalarak, su kıtlığı riski ile karşı karşıya kalınabiliyor.” dedi.
“Su kıtlığının halihazırda 4 milyar insanı etkiliyor”
Şiddetli su kıtlığının halihazırda 4 milyar insanı, küresel nüfusun yaklaşık üçte ikisini, her yıl en az bir ay boyunca etkileyebildiğini de anlatan Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Küresel su sorununa entegre ve kapsayıcı yaklaşımlar getirilmediği takdirde, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun neredeyse yarısının ciddi su sıkıntısı çekebileceği ve 2040 yılına kadar dünya genelinde yaklaşık her dört çocuktan birinin ciddi su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayacağı yapılan çalışmalarda vurgulanıyor. Ayrıca, yapay zeka uygulamalarının eğitildiği ve çalıştırıldığı yer ve zaman da su tüketimi açısından önemli olabiliyor.” diye bilgi verdi.
“Yeterince farkındalık oluşmadı”
Yapay zeka uygulamaları tarafından kullanılan su kaynaklarıyla ilgili yeterince farkındalık oluşmadığını da dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Uygulamaların geliştirilip, çalıştırılması esnasında tüketilen su miktarları net olarak ortaya konmadığından, suyun sürdürülebilirliğini sağlamak çok zor olabilir. Su ayak izinin belirtilmemesi, gelecekte çevresel açıdan sürdürülebilir yapay zeka uygulamaları önünde potansiyel engel de oluşturabilir. Sürdürülebilir yapay zeka uygulamaları açısından su ayak izi ve karbon ayak izinin birlikte değerlendirilmesi önemli.” dedi.
“Yapay zeka uygulamalarının çevresel açıdan oluşturabileceği riskler ortaya konmalı”
Yapay zeka uygulamalarının, çevre bilimi, sağlık, eğitim ve araştırma, bilimsel yayıncılık, dijital asistanlar, ulaşım ve lojistik, finans ve çeviri gibi alanlarda kullanılabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, sözlerini şöyle tamamladı.
“Hayatımızın pek çok alanında kullanılan yapay zeka uygulamalarının çevresel açıdan oluşturabileceği riskler ortaya konmalı. Yapay zeka programları karmaşık olduğundan diğer bilgi işlem sistemlerinden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Yapay zeka araçlarının tam olarak ne kadar enerji harcadığını tespit etmek ise son derece zor.
“Küresel ısınmanın etkileri daha ciddi hissedilebilir”
2022 yılında yapılan bir çalışmada, BLOOM modelinin eğitilmesi sonucunda 24.7 ton karbondioksit emisyonu; ekipman üretimi ve modelin çalıştırılması sonucunda ise, 50.5 ton karbondioksit emisyonu yaydığı tahmin edilmiş. Karbondioksit sera gazı emisyonları içerisinde en büyük paya sahip olduğu görülüyor. Artan sanayileşme ve nüfus artışıyla birlikte, yapay zeka uygulamalarının da karbondioksit emisyonlarını yükseltmesiyle atmosferdeki sıcaklığın artarak, küresel ısınmanın etkileri daha ciddi hissedilebilir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Güncel
Çalışma saatlerinin 45 günden 40 güne düşüreleceği iddiaları uzun süredir gündemde. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, çalışma saatleri ve ücretleri konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Işıkhan konuyla ilgili olarak “Bakanlık olarak bir taraftan ülkemizin büyümesine ve istihdamının artmasına katkı sağlarken diğer yandan da çalışanlarımızın refahını arttıracak ve güvenliğini koruyacak tedbirleri hassasiyetle uygulamaktayız. Bu bağlamda Çalışma süreleri, ücretler, iş sağlığı ve güvenliği, işçilerin refahı, kadın, çocuk ve gençlerin çalıştırılması, kayıt dışılık, işsizlik, istihdam ve iş gücü piyasası uygulamaları gibi konular gündemimizde önemli bir yere sahiptir. Çalışma şartlarına ve ortamına ilişkin tüm mevzuat hükümlerinin uygulanmasına dair, araştırma, inceleme ve denetlemeyi kapsayan teftiş faaliyetleri bakanlığımızın iş müfettişleri tarafından yerine getirilmektedir.” dedi.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Güncel
Nostradamus, Hiroşima’ya atılan atom bombasından Adolf Hitler’in yükselişine kadar pek çok tarihi olguyu 16. yüzyıldaki eserlerinde tahmin etti.
Şifreli şiirler halinde yazdığı eserleri, tarihsel olaylarla uyum içinde sürekli olarak yeniden yorumlanmaya açık.
Bu özelliğinden dolayı tahminlerinin “doğruluğunu” değerlendirmek için her yıl uzmanlar eserlerini dikkatle yorumlamaya devam ediyor.
Nostradamus 2023 yılını öngören şiirinde, “Buğdayın pahası o kadar yükseğe çıkacak ki / İnsanoğlu hemcinsini yiyecek” ifadelerine yer verdi.
Bu kehanet metaforla sınırlı kalsa da, dünyanın pek çok yerinde ülkeler yükselen enflasyon kaynaklı fiyat artışı nedeniyle sıkıntılar çekiyor.
Bir başka ilgi çekici tahmin ise iklim felaketi etrafında dönüyor. Nostradamus, bugün yaşadığımız şiddetli fırtınalar, kontrol edilemeyen yangınlar ve artan sıcaklıklar gibi şiddetli hava olaylarını önceden tahmin etmiş gibi görünüyor. Kahin, kuraklaşan topraklardan ve büyük sellerden bahseden şiirler yazdı.
Ayrıca, tarımı yok eden ve hastalıklara ve açlığa yol açan tsunamilere işaret edebilecek “devasa dalgalar yoluyla çok büyük bir kıtlık” konusunda da uyarıda bulundu. Eğer öngörüleri doğruysa önümüzdeki yıllarda çok daha ciddi iklim felaketleri gerçekleşebilir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Güncel
Londra’nın önde gelen pazar araştırma kuruluşlarından Euromonitor geçtiğimiz günlerde dünyanın en prestijli 100 şehrini açıkladı. Türkiye’den üç şehir listede yer aldı.
İşte dünyanın en iyi şehirleri listesinin ilk 100’ü
1- Paris, Fransa
2- Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri
3- Madrid, İspanya
4- Tokyo, Japonya
5- Amsterdam, Hollanda
6- Berlin, Almanya
7- Roma, İtalya
8- New York, Amerika Birleşik Devletleri
9- Barselona, İspanya
10- Londra, Birleşik Krallık
11- Singapur, Singapur
12- Münih, Almanya
13- Milano, İtalya
14- Seul, Güney Kore
15- Dublin, İrlanda
16- Osaka, Japonya
17- Hong Kong, Çin
18- Viyana, Avusturya
19- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri
20- Lizbon, Portekiz
21-Prag
22- Sidney, Avustralya
23- İstanbul, Türkiye
24- Melbourne, Avustralya
25- Orlando, Florida, Amerika Birleşik Devletleri
26- Frankfurt, Almanya
27- Kyoto, Japonya
28- Taipei, Tayvan
29- Floransa, İtalya
30- Toronto, Kanada
31- Atina, Yunanistan
32- Zürih, İsviçre
33- Bangkok, Tayland
34- Las Vegas, Amerika Birleşik Devletleri
35- Miami, Amerika Birleşik Devletleri
36- Kuala Lumpur, Malezya
37- Venedik, İtalya
38- Abu Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri
39- Stokholm, İsveç
40- Brüksel, Belçika
41- Tel Aviv, İsrail
42- San Francisco, Amerika Birleşik Devletleri
43- Şanghay, Çin
44- Varşova, Polonya
45- Guangzhou, Çin
46- Kopenhag, Danimarka
47- Nice, Fransa
48- Washington, Amerika Birleşik Devletleri
49- Budapeşte, Macaristan
50- Shenzhen, Çin
51- Vancouver, Kanada
52- Palma de Mallorca, İspanya
53- Sevilla, İspanya
54- Sao Paulo, Brezilya
55- Valensiya, İspanya
56- Meksika, Meksika
57- Antalya, Türkiye
58- Sapporo, Japonya
59- Pekin, Çin
60- Busan, Güney Kore
61- Fukuoka, Japonya
62- Edinburg, Birleşik Krallık
63- Porto, Portekiz
64- Kudüs, İsrail
65- Krakov, Polonya
66- Rio de Janeiro, Brezilya
67- Honolulu, Merhaba, Amerika Birleşik Devletleri
68- Montreal, Kanada
69- Makao, Çin
70- Cancún, Meksika
71- Marne-La-Vallée, Fransa
72- Doha, Katar
73- Şarja, Birleşik Arap Emirlikleri
74- Rodos, Yunanistan
75- Verona, İtalya
76- Bolonya, İtalya
77- Selanik, Yunanistan
78- Buenos Aires, Arjantin
79- Lima, Peru
80- Phuket, Tayland
84- Pattaya-Chonburi, Tayland
85- Ho Chi Minh Şehri, Vietnam
86- Playa Del Carmen, Meksika
87- Johor Bahru, Malezya
88- Santiago, Şili
89- Tiflis, Gürcistan
90- Riyad, Suudi Arabistan
14
91- Marakeş, Fas
92- Vilnius, Litvanya
93- Muğla, Türkiye
94- Zhuhai, Çin
95- Mekke, Suudi Arabistan
96- Punta Cana, Dominik Cumhuriyeti
97- Guilin, Çin
98- Hanoi, Vietnam
99- Kahire, Mısır
100- Maskat, Umman
Kaynak: Euromonitor International
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Güncel
Japon deprem uzmanı Yüksek Mimar ve İnşaat Mühendisi Yoshinori Moriwaki, Eskişehir’de KYK Yapı Kimyasalları’nın düzenlediği “Depreme Karşı Bilinçlendirme ve Farkındalık” eğitiminde konuştu. Moriwaki, Türkiye’nin deprem riski taşıyan bölgelerini sıraladı ve İstanbul depremi için hazır olunması gerektiğini vurguladı.
Japon yüksek inşaat mühendisi, mimar ve deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki’nin KYK Yapı Kimyasalları’nın “Yeniden Hep Beraber Ayağa Kalkıyoruz” sloganıyla hayata geçirilen projesi kapsamında “Kaşif” adı verilen mobil eğitim tırı ile yaptığı deprem eğitimleri Eskişehir’de sona erdi. Daha önce 12 şehirde verdiği seminerde Türkiye’deki deprem gerçeğine dikkat çeken Moriwaki, yapı güçlendirmesi ve depreme ilişkin bilgiler verdi.
Marmara’da 7,9 şiddetinde deprem olma ihtimali yüksek
Moriwaki, Marmara bölgesinde Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kırılma ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek, “Orada 6- 7 tane fay hattı var. Bir tane fay hattı kırılıyorsa orada 6.8, birkaç tane kırılıyorsa 7 şiddetinde olabilir, 7.5 de olabilir. Gölcük’ten başlayıp Silivri’ye kadar tamamen bir kerede kırılıyorsa bunun ihtimali az ama eğer öyle olursa Türkiye’nin en büyük depremi 7.9 şiddetinde deprem olabileceğini söyleyebilirim” dedi.
Zemini yumuşak olan bölgelerde kentsel dönüşüm şart
Moriwaki, İstanbul’da özellikle zemini yumuşak olan bölgelerde kentsel dönüşümün acil olarak yapılması gerektiğini ifade ederek, “Eski Atatürk Havaalanı, Ataköy, Küçükçekmece, Avcılar, Büyükçekmece o tarafta zemin çok yumuşak. Yumuşak zeminli yerleri öncelikli olarak yapmak lazım.. Yani 1999 Gölcük depreminde İstanbul’da fazla sıkıntı yoktu. Ama Avcılar’da bina çöktü. Çünkü oranın zemini çok yumuşak.. Kentsel dönüşüm için seneye seçim var. Şimdi belediye başkanı sadece deprem için söylemez ama bu depremi iyi anlayabilen bir insan olması lazım” diye konuştu.
Eskişehir de deprem riski taşıyor
Moriwaki, Eskişehir için de deprem riskinin sıfır olmadığını hatırlatarak, “Eskişehir için fay hattı olduğunu ancak uzun zamandır bu fay hattının kırılmadığını söyledim. Depremi hemen beklemiyoruz ama bu ihtimal sıfır demek değil. Bir gün elbet gelecek, hazır olmak lazım. Türkiye depremlerde can kayıplarında dünya sıralamasında 3’üncü konumda.. Türkiye aslında çok kötü durumda” dedi.
Türkiye’de depremler domino etkisi yapıyor
Moriwaki, Türkiye’de depremlerin domino etkisiyle sırayla geldiğini belirterek, “2020’de Elazığ’da deprem olmuştu ve bu o bölge için uyarıydı. Yine aynı sene İzmir’de olan depremde Manisa, Muğla fay hattı kırıldı ama İzmir fay hattı kırılmadı, orada bir deprem gelebilir” uyarısında bulundu.
Yoshinori Moriwaki Hakkında:
Yoshinori Moriwaki, 1958 yılında Japonya’da doğdu. Yüksek mimar ve yüksek inşaat mühendisidir. Japonya’da deprem bölgesi olan Sendai’ da 13 yıl görev yapmış olan Moriwaki, Japonya Yurtdışı İnşaat Şirketleri Derneği adına İstanbul’da Marmaray ve İzmit Körfezi Geçiş Köprüsü projelerindeki denetim görevlerinin yanı sıra; Swiss Otel Projesi, YKK Fermuar Fabrikası, Çerkezköy- Honda Otomobil Fabrikası, Şekerpınar – Toyota Fabrikası, Adapazarı – Toyotasa Acil Yardım Hastanesi gibi bilinen projelerde imzası bulunmaktadır.. Japon otomotiv sektörünün Türkiye’de yapmış olduğu yatırımların hemen hemen hepsinde görev almıştır. Japonya’nın en uzun asma köprüsü AKASHI inşaatını yapan Hazama Ando Corporation şirketinin İstanbul Şubesi Genel Müdürü ve Japonya Yurtdışı İnşaat Şirketleri Derneği Türkiye Şubesi Genel Sekreteri olan Moriwaki, deprem uzmanı olarak biliniyor. Moriwaki, Türkiye’nin pek çok ilinde birçok eğitim kurumu ve sivil toplum kuruluşlarının organizasyonlarında deprem bilgilendirme semineri verdi. 1999 Marmara depremi sonrası bir aylığına Türkiye’ye gelen ve o tarihten beri İstanbul’da yaşıyor.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Güncel
Hayat Holding’in Hacettepe Üniversitesi iş birliği, AFAD koordinasyonu ve Malatya Valiliği desteğiyle Türkiye’nin en büyük konteyner yerleşkesi Malatya Samanköy’de kurduğu ‘Hayat İyi Yaşam Merkezi’nin açılış töreni gerçekleştirildi.
Hayat İyi Yaşam Merkezi, akademik donanımıyla öne çıkıyor. Hacettepe Üniversitesi akademisyenlerinin birebir katkı sunduğu eğitim programları ile desteklenen merkezin, depremzedelerin orta ve uzun vadede rehabilitasyon süreçlerine katkı sağlaması hedefleniyor.
MALATYA- “Nesiller boyu fayda” vizyonuyla insanların hayatına dokunan Hayat Holding, sosyal fayda odaklı projelerle toplumun iyi olma haline katkı sağlamayı sürdürüyor. 20 bin depremzedenin konakladığı Türkiye’nin en büyük konteyner yerleşkesi Malatya Samanköy’de faaliyete geçen Hayat İyi Yaşam Merkezi’nin açılış töreni, başta Malatya Vali Yardımcısı Bilal Basrı olmak üzere Hayat Holding İcra Kurulu Başkanı M. Avni Kiğılı, Hayat Strateji ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Aysel Aydın, Hayat Holding Genel Sekreteri Osman Aksoy, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sibel Aksu, Prof. Dr. Serhat Ünal, Prof. Dr. Mine Durusu Tanrıöver ve konteyner kent sakinlerinin katılımıyla gerçekleşti.
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ’NİN GÜÇLÜ AKADEMİK DESTEĞİ İLE REHABİLİTASYON SÜRECİ BAŞLADI
Hayat Holding’in Türkiye’nin en köklü yüksek öğrenim kurumlarından Hacettepe Üniversitesi iş birliğiyle kurduğu Hayat İyi Yaşam Merkezi akademik donanımıyla ön plana çıkıyor. Hayat Holding’in “hayata iyi bakarız” yaklaşımından ilham alarak tasarlanan ve 30 Ekim’de faaliyete geçen Hayat İyi Yaşam Merkezi’ndeki tüm eğitimlerin ve atölye çalışmalarının içeriği Hacettepe Üniversitesi’nin farklı bölümlerinden akademisyenlerin katkılarıyla hazırlandı. Üniversiteden konusunda uzman eğitmenlerle uygulamalı olarak gerçekleştirilen atölye çalışmalarında depremden en çok zarar gören bebeklerin, çocukların, gençlerin ve yaşlıların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarına odaklanılırken; zihinsel, bilişsel ve fiziksel gelişimleri önceliklendirilerek orta ve uzun vadede rehabilite edilmeleri hedefleniyor.
AÇILIŞ KONUŞMALARI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Törende konuşma yapan Hayat Holding İcra Kurulu Başkanı M. Avni Kiğılı, Türkiye’nin yanı sıra bulunduğu tüm coğrafyalarda sosyal fayda odaklı projeler gerçekleştiren Hayat Holding’in depremin yaralarını sarmak için ilk andan itibaren var güçleriyle çalıştıklarını ifade ederek şunları söyledi: “İlk fazda amacımız başta çalışanlarımız ve iş ortaklarımız olmak üzere, bölgedeki tüm vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını giderebilmekti. Ancak temel ihtiyaçları karşılamak ne kadar hayati ise, depremin yol açtığı acıları ve çaresizliği iyileştirmeye katkıda bulunmak da o kadar önemli. Bu nedenle, ikinci fazda kurumsal destek amacımızı bölgedeki vatandaşlarımızın orta ve uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılamak odağında planladık. Bu çalışmalardan edindiğimiz en önemli izlenim yaşanan travmanın etkisini azaltacak psikolojik ve sosyal desteğe olan ihtiyaçtı. Özellikle bebekler, çocuklar, gençler ve yaşlılar için sürecin oldukça zorlayıcı olduğunu tespit ettik. Hayat İyi Yaşam Merkezi projesinin temelleri bu tespitler üzerine inşa edildi.”
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran ise şunları söyledi: “Hayat İyi Yaşam Merkezi’nin çıktılarının beklenen etkisi kısa vadede depremden etkilenen bireylerin desteklenmesi ve sosyal entegrasyonun sağlanması iken, orta ve uzun vadede bölgedeki eğitim ve refah düzeyinin yükselmesine katkıda bulunmaktır. Çalışmalara başlayalı çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen, Hacettepe Üniversitesi’nin bilimsel birikimi ve deneyimi Hayat İyi Yaşam Merkezi’ni ziyaret eden üç bini aşkın vatandaşımızla paylaşılmıştır. Şu ana kadar Hayat İyi Yaşam Merkezi’nde gönüllü olarak hizmet veren 30 Hacettepe Üniversitesi personeli; ergoterapi, anne ve bebek destek, 65 yaş üstü özel ve sosyal destek, sanatla gelişim ve oyunla gelişim destek odalarında faaliyet gösterdiler. Aynı zamanda çocuk ve gençlere yönelik erişkin eğitimi faaliyetleri ve okuma yazma eğitimleri de dahil olmak üzere farklı konularda akademik çalışmalarımız devam etmektedir. Bölge halkının sosyal ihtiyaçları göz önüne alınarak grup çalışmaları ve sohbetleri ile psikososyal rehabilitasyona katkı sağlanmaktadır. Bu süreçlerde bireysel ihtiyacı olduğunu saptadığımız vatandaşlarımızı ise devletimizin bölgedeki ilgili kurum ve kuruluşlarına yönlendirmekteyiz. Hayat İyi Yaşam Merkezi sayesinde bölgede hizmet sağlayan Hacettepe Üniversitesi çalışanları, üniversitemizin toplumla daha yakın ilişkiler kurmasına, akademik kabiliyetlerimizin toplumumuzun yararına, toplumumuza ulaşmasına ciddi katkılar sağlıyorlar.”
Malatya Vali Yardımcısı Bilal Basrı “Hepimizin malumu olduğu üzere 6 Şubat ve akabinde meydana gelen depremler milletimizin üzerinde derin yaralar açılmasına neden oldu. Fakat Devlet-Millet iş birliğiyle, hayırsever insanların destekleriyle bu yaralarımızı sarmaktayız ve sarmaya devam edeceğiz. Tabii bu depremlerden en çok etkilenen grupların başında çocuklarımız yer almaktadır. Yarınlarımız olan çocuklarımıza destek olmak maksadıyla Hayat İyi Yaşam Merkezi’nin açılmasında emeği geçen Hayat Holding yetkililerine, Hacettepe Üniversitesi’ne ve herkese şükranlarımı sunuyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
Konuşmaların ardından Hayat İyi Yaşam Merkezi’nin açılışı gerçekleştirildi. Merkezde müzik eğitimi alan çocuklardan oluşan “Hayat İyi Yaşam Merkezi Korosu” ise performansıyla katılımcılara keyifli anlar yaşattı.
HAYAT İYİ YAŞAM MERKEZİ DEPREMZEDELERİN “HAYATINA İYİ BAKACAK”
20 bin depremzedenin konakladığı 3.800 konteyner kapasiteli Malatya Samanköy Konteyner Kenti’nde 1 dönüm arazi üzerine kurulan Hayat İyi Yaşam Merkezi’nde her bir konteyner alanı, konteyner kentteki depremzedelerin farklı ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak tasarlandı. Merkezde; 4000 kitaplık bir kütüphane, bilgisayar odası, anne ve bebek destek ünitesi, 65 yaş üstü destek ünitesi, ergoterapi ünitesi, oyunla gelişim ve sanatla gelişim üniteleri ile etüt ünitesi ve iki büyük çamaşırhane bulunuyor.
Ünitelerin resim ve müzik alanlarında sanatla duyguları ifade etme, dışa vurum etkinlikleri, kitap okuma, yenidoğan bakım ve beslenme, çocukluk çağı aşılaması, çocuk ve yaşlılara yönelik ergoterapi uygulamaları, psikolojik destek gibi çalışmaların farklı yaş gruplarına göre günlük ve haftalık planlanması yapılıyor. Pazar günü hariç haftanın 6 günü sabah 09.00’dan akşam 18.00’e kadar süren eğitim ve atölye çalışmalarında depremzedelerin sosyal hayata yeniden kazandırılmaları için zihinsel ve bilişsel becerilerinin gelişimine katkı sunmak önceliklendiriliyor. Ayrıca merkezin bahçesinde çocuklar için bir açık hava parkı da bulunuyor.
Çevreye, insana ve topluma yakışır projeler gerçekleştirmeyi vicdani ve ahlaki bir sorumluluk olarak gören Hayat Holding, 6 Şubat depreminin hemen ardından bölgeye 200 adet yardım tırı gönderdi ve 100 milyon liraya nakdi ve 30 milyon ayni desteğin yanı sıra Hayat Gönüllüleri ile sahada depremzede vatandaşların yanında oldu.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...