5053873217 [email protected]

‘ADINI FERİHA KOYDUM’ İZLERKEN NE HİSSETTİNİZ?

Sizi bilmem ama ben Adını Feriha Koydum sezon finalini izlerken kelimenin tam anlamıyla kendimi ‘kandırılmış’ hissettim. Evet, tam anlamıyla böyle hissediyorum. Hissettiğim güzel şeyleri, kötü ve olumsuz şeylere göre çok daha kolay ifade ederim ancak bu gece ekrana öylece bakakaldım ve bir şeyler söylemezsem çatlıcam! Asla bir film ya da diziyi eleştirecek bilgim yok bunu kabul ediyorum ama sonuçta bunların sunulduğu kişilerden biri olarak naçizane söz söyleme hakkım olduğunu düşünüyorum. Yoksa bile densizliği ele alıp döküyorum içimi: Bu neydi şimdi böyle arkadaş?


Normalde finali beklenen Adını Feriha Koydum dizisi de, yaza geçişle beraber pek çok dizi gibi sezon finalini yaptı. Ama o nasıl bir sezon finaliydi öyle? Resmen “Siz biraz izleyin oyalanın, kapanıştan hemen önce sizi merak ettirecek bir unsur bırakıp öyle gideceğiz biz” der gibiydi.
Bana kalırsa, zaten bilindik hikayenin- zengin erkek, zenginlerin hayatına özenen fakir kız- milenyum versiyonu olarak ortaya çıkmış bir diziydi ve pek çok kişi ya sağlam oyuncu kadrosundan dolayı ya da belki kendinden bir şeyler bularak –malum her kesimden insanımız var- izledi. Ben ilk birkaç bölümü oyuncu kadrosu için izlemeye çalışmıştım ama hikayeden hiç keyif almamıştım. Örneğin bir Aşk-ı Memnu da aslında bilindik bir hikayeyi anlatıyordu ama öyle güzel anlattılar öyle güzel bir iş çıkardılar ki bu yaz dönemi tekrarı bile izlettiriyor kendisini. Üstelik onun sonunu da hemen hemen biliyorduk. Bu arada yine olayların akışını az çok tahmin ettiğimiz, eğlenmek için izlediğimiz Yalan Dünya bile beklediğimden çok daha güzel bir sezon finali yaptı. Haa bir de bu diziyi, benim gibi yaz tatilinde tekrarlarına rastlayıp, izleyecek daha iyi bir şey bulamayınca ara ara izleyen sonra garip bir şekilde izlemeye devam edenler vardır tabi. Bence azımsanmayacak kadar çok olabiliriz.
Her neyse, dizi başından beri lanetli durumlara gebe oldu diyebiliriz. Çok sevdiğimiz Vahide Gördüm’ün rahatsızlığı ile diziye ara vermek zorunda kalması ve sonra yine güzel oyuncu Deniz Uğur’un rahatsızlanması birbiri ardına gelişen kötü olaylardı. Neyse ki Vahide Gördüm sağlığına kavuştu da iyi olsun da tek gözden ırak olsun dedik. Tabii şimdi de Deniz Uğur için aynısını diyoruz ve en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını diliyoruz.
Vahide Gördüm’ün diziye ara vermesiyle her ne kadar ara ara telefon bağlantıları ile varlığını gösterse de, hikayenin en önemli karakterlerinden biri de çıkmış oldu ve bence bir anda oradan oraya savrulan bir Feriha izlemeye başladık. Sonuçta Feriha’yı her zaman koruyup kollayan, yalanlarını bildiği halde susan ancak yalanlardan kurtulması için kızına doğru yolu da göstermeye çalışan anne bir anda bir telefon mesafesine gitmişti ve bizim kız yalnız başına kalmıştı. Annesi onun hem annesi hem de sırdaşıydı. Tabi onu her an hatırlatan o kırmızı taşlı küpeler sürekli gözümüze sokuldu. Dizide annenin yokluğu bence garip olaylar silsilesiyle dengelenmeye çalışıldıysa da bana göre çok iğreti duran durumlar oldu. Mesela Feriha eski nişanlısı Halil tarafından kaçırılıyor, Emir Feriha’yı kurtarıyor ancak bu anneye kesinlikle söylenmiyor. Niyetim ayrıntılara girip şu olmadı bu olmadı demek değil. Sadece demek istediğim, hikaye öyle garip bir hale geldi ki, haziranda final yapacaklar söylentilerini ilk duyduğumda “Oh bitsin artık daha fazla zorlamasınlar.” demiştim. –Aynısını Fatmagül’ün Suçu Ne? Dizisi için de düşünmüştüm.- Ve keşke öyle yapsalardı ama sezon finalini tercih ettiler.
Son birkaç bölümdür, Feriha ve Emir arasındaki gergin durumları kendimi teker teker onların yerine koyarak anlamaya çalıştım. Gerçekten, insan zamanında birlikte esir alınır ve ölümün eşiğinden dönse bile, üzerinden zaman geçince gündelik yaşantıda gelişen olaylara yenik düşer mi acaba? Diye düşündüm. Sonuçta bizim kız kaçırıldı ve ona aşık esas oğlan – üstelik araları düzelmemişken, hala ayrılarken- her yerde onu aradı ve çağırılınca bir an bile düşünmeden Feriha’nın olduğu yere gitti.(Ayrıca o eve daha önceden ararken de giderek düşünceliliğini, dikkatini ve hassasiyetini göstermişti.) Sonra birlikte gizlice evlendiler, en ağır şeylere bile göğüs gerdiler de ne oldu da geçen bölümde birden 3 yıl geçmiş ve 3 yıl önce boşanmış olarak karşımıza çıktılar? Gurur bu kadar mı üstündü aşklarından? Üstelik ikisi de birer yaşayan ölü olmuşlar. Ayrıca aralarındaki sınıfsal farklar da bir nebze kapanmış zira artık esas kızımız da paralanmış yani öyle bir engelleri de yok ama buz gibi suratları ve birbirlerine ancak gizli saklı hallerde güzel bakan gözleri var. Tabii diğer karakterlerin de hayatlarında bir hayli değişiklikler olmuş, bizim sihirli peri sadece Feriha ve Emir’e dokunmamış. Geçtiğimiz bölümü, final yapacaklarsa nasıl olacak bir bölümde 3 yıl geçmiş gelecek bölümde de Feriha ve Emir’i barışmış ve çoluk çocuğa hatta torun torbaya karışmış olarak mı göreceğiz acaba? diyerek izlemiştim. Derken final yapılmayacağı söylentileri de oldu ki maalesef öyle de oldu.
Bu hafta sezon finalinde ise, normalde beklenmeyen bir şekilde bizim çifte kumrular gerçekleri anlatınca, bir anda birbirlerini yanlış anladıklarını fark ettiler. Bu diyaloglar normal bölümlerde olsa birkaç bölüm inanmama ve triple devam eder ve yine sağlığı tehdit eden bir durumla barışmayla sonuçlanırdı. Aynı şekilde bizim asi kız Feriha hiç beklenmedik bir şekilde Emir’e parkta adım attı ve Emir de yine bizleri şaşırtarak ona döndü. “Sen 3 yıl önce bana güvenmeden hiçbir şey demeden çektin gittin be kadın! Ben sana nasıl güvenicem?” triplerine girmedi. Gerçi 3 yıldır aşık olduğu, ardından enkaza dönüştüğü kadının tekrar onunla olacak olması tüm bunları bir anda silmiş de olabilir. Aşklar bazen böyledir, araya zaman girer, büyük sorunlar küçülür. (Tabii özellikle de sezon finaline gidiyorsanız.)Ve 10 gün geçiverir, normalde babasına bir lafı söyleyecekken bin kere düşünen yüz kere kaşını gözünü oynatan dişini sıkan Feriha bir şekilde ailesini Emirle evleneceğine ikna etmiştir ve hep beraber mutlu mesut bir düğün organize etmişlerdir. Derken o hemen her dizide uzun uzun gösterilen nikah sahnesi ve heyecanla söylenen “evet”ler her ne kadar yankı ile duyrulsa da “Bunlar zaten daha önce de evlendiydi, burada da böyle bir şey oldu işte anlayın.” der gibi geçti.
Aynen öyle yaptık, evlendiler işte dedik imzalar atıldı falan dedik ve olaylar bu kadar hızla ilerlediğine göre bunun altından muhakkak kötü bir şey çıkacak diyerek ilk dansı bekledik büyük bir heyecanla. Öyle de oldu… Dans başladı silah sesi duyuldu Emir ve Feriha’nın gözleri doldu, suratlarında sanki vedalaşıyorlarmış gibi garip hüzünlü bir ifade oluştu… tamam bunlar kabulümüz de eğer vurulduysan suratında gerçek bir acı ifadesi olması gerekmez mi? İstesen de o kadar romantik olamazsın ki? ya da olabilir misin? Öyle garip bir ifadeleri vardı ki sanki birbirlerinin öleceklerinden haberdarlarmış gibi, gözleri yaş dolu tatlı tatlı bakıyorlardı pür dikkat! Hani şimdiye kadar da o kadar garip şeyler oldu ki dizide, evlendikleri an birbirlerini öldürseler “bunlar da böyle bir çiftmiş garip ruh halleri varmış vardır yine bir bildikleri” diyerek şaşırmazdım herhalde! Şok durumunda böyle donma halleri oluyor sanırım bilmiyorum ama sanki silahlar başka bir yerlerde patlamış gibiydi zaten. Ne ortalıkta koşturan, ne aaaaa diye bağıran çağıran ne saçını başını yolan birileri vardı. Hadi bizim Romeo ve Juliet dondu kaldı diyelim, davetliler de mi dondu kaldı. O her şeye en tiz sesleriyle yorumlar yapan Feriha’nın halası ve Gülfidan hanım “anaaaam anaaaam” diyerek dolanmaz mıydı ortalarda?
Feriha ölür ve söylendiği gibi iki yeni karakter de eklenerek dizi devam ederse ki bu durum dizinin adıyla bile alakasız olacaktır, bu sezondan çok daha ilginç bölümler bekliyor gibiyiz. Zira dizinin öyle bir havası var ki düzeltilmeye çalışılan her yer elinizde kalmış gibi. Hatta “bırakın dağınık kalsın, bunun sonunu biz kendimiz kafamızda kuralım,nasıl istiyorsak öyle olsun” diyesim geliyor. Ama sanıyorum korktuğum başımıza gelecek. Bekleyip göreceğiz. Tüm bunlar tam da siz böyle düşünün diye yapıldı diyebilirsiniz. Madem öyle, lütfen gelecek sezonu öyle bir şekilde açın ki tüm bu satırlar yerle bir olsun başıma! Razıyım, yeter ki bu hikaye daha fazla çığırından çıkmasın!

Başak SULTAN

DENİZ AKKAYA GELİNLİK GİYDİ

Deniz Akkaya Perfect Wedding dergisi için birbirinden şık gelinliklerle objektif karşısına geçti. Bununla da kalmadı, ilginç bir “evlilik” yazısı kaleme aldı. İşte o yazı, Akkaya’nın evliliğe bakış açısı…

Evlilik nedir aslında? Mutlu sonun başlangıcı mı, yoksa sonun başlangıcı mı? Mutluluğun garantisi mi, yoksa garantide olmanın dayanılmaz hafifliği mi? Boyu uzun mudur evliliğin ya da o kadar uzun boylu değil midir evliliğe dair tüm doğrular ve yalanlar… Evliliğin doğasından mıdır doğruyu çarpıtmak ve kol kırılınca yenini içine saklamak?
En büyük sınavdır belki de insanlık tarihinde ve de her insanın tarihinde… Bazıları sınavdan kaçar; sen yoluna ben yoluma giderken, kavşakta ne tarafa gideceğiz şimdi biz? Biz olunca tek yol mu var; tek son mu var iki ruh için? Hani her ruhun yolu parmak izlerimiz gibi tekti, biricikti… Doğamıza karşı mı geleceğiz şimdi eski ben, eski sen, yeni biz?

BEN GELENEKÇİBİRİ DEĞİLİM
Evlilik inandığım geleneksel bir kurum ama ben gelenekçi biri değilim… Halil Cibran’ın evlilik üzerine şu yazısı, evliliği içten içe küçümseyen ama kurum olarak “garantili geleceklere ufuk” veya çektikleri acılara “garantili pansuman” sananlara bir cevaptır aslında. Hayatta garantili olan tek şey, hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığıdır:
“Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız, ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız. Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız, ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda. Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın. Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi. Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin. Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın. Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer yalnız olduğunu unutmayın. Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır. Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın, çünkü ancak hayatın elidir yüreklerinizi saklayacak olan. Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın, çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır. Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez…”

BİKİNİLİ AJDA, ‘OLMAZ Kİ, BÖYLE DE YATILMAZ Kİ’ DEDİRTTİ!

Bikinili görüntüsüyle Bodrum’da objektiflere yakalanan Ajda Pekkan, billboardlardaki görüntüsünü aratmadı. Pekkan fit vücuduyla yarı yaşındakileri cebinden çıkaracağını göstermiş oldu.

Tasarladığı plaj koleksiyonundaki bikinili pozlarıyla aylardır billboard’ları süsleyen Ajda Pekkan, bu kez Bodrum’da en doğal haliyle görüntülendi. Ajda Pekkan birkaç yıl önce de kardeşi Semiramis Pekkan ile teknede bikinili görüntülenmişti. Pekkan’ın yıllar geçtikçe gençleşmiş  olması da gözden kaçmadı.

İŞTE YENİ FERİHA

Adını Feriha Koydum’da Hazal Kaya’nın boşluğunu dolduracak isim. Adını Feriha Koydum dizisinden Hazal Kaya ayrılınca gözler diziye dahil olacak yeni oyunculara çevrildi

Med Yapım şimdiden adayları belirlediği ve adaylar arasında en güçlü ismin Miss Turkey güzellik yarışmasında dereceye giremeyen Merve Sarı olduğu idda ediliyor. Merve Sarı Miss Turkey yarışmasına iki kez katılmış iki yarışmada da ilk 3’e girmeyi başaramamıştı. Sarı dereceye girememesine rağmen adından söz ettirmeyi başarmıştı.

ÜÇÜNCÜ KİŞİ YOKTU, HİSLERİME GÖRE HAREKET ETTİM

Hayatının en popüler dönemini başrolde oynadığı diziler sayesinde değil, boşanmasıyla yaşayan Gökçe Bahadır, Tempo dergisine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Boşandıktan sonra yaptığı açıklamalardan, aldatma iddialarına kadar her konuya değinen Bahadır şunları söyledi:

– İyi işin içinde sen de iyisin, kötü işin içinde sen de kötüsün.

– Boşandıktan sonra konuşmak istemedim. Ne de olsa bir zamanlar evli olduğum biri. Başlarda sessizliği tercih ettim, çünkü ben bir şey söylüyorum, gazeteciler başka bir şey. Abartılıyor, çarpıtılıyor. Bir taraftan da, karşı taraf cevap veriyor. Sonunda, “Ben bu işten sıyrılamam” dedim ve hiç konuşmamaya karar verdim. Bu olayı başka türlü geride bırakamazdım. Ne yaşadığımı biliyorum, yakınlarım biliyor. Kimseye açıklama yapmak, ikna etmek ve inandırmak mecburiyetinde hissetmiyorum.

– Salim kafayla düşündüm ve çıkıp 1-2 şey söyledim. Gayet vurucu cümlelerdi. Anlayan anladı.

– Açık açık ihanete uğradığımı söylemedim. Gazetecilere dedim ki; “Sizler bu işi çok iyi biliyorsunuz. Ben sizden çok şey duydum, öğrendim. Sizler bunu bana sorup duruyorsunuz, bilmiyorum ki. Araştırın ve ortaya çıkarın.” “İhanete uğradım” diye bir şey yok. Her zaman söyledim: Üçüncü kişi yok. Tamamen hislerime dayanarak bu işi bitirmek istedim.

– Bildiğim, tanık olduğum, gördüğüm herhangi bir şey yok. “Araştırın, çıkarın” dedim.

– Sırf ihanete bağlamamak gerekiyor. İnsanlarda şöyle bir algı oluşuyor: “Evlendim, altı ay sonra bitti; bu kadar ani bittiğine göre kesin ihanet var.” Bununla uğraşmak istemiyorum, çünkü ne söylersem söyleyeyim, herkes istediğini düşünecek. Ama öyle bir ihanete tanık olmadım. Ayrıca, ayrılmam için ihanet olması gerekmiyor.

– İlişkide 1-2 ay sonrasını göremezsem, bitiririm. İhanete, başka bir kadına, büyük nedenlere gerek yok. Tamamen, evlendiğim andan itibaren ve sonrasında bir şeylerin istediğim, hayal ettiğim gibi olmadığını, yaşamak istediğim hayatın bu olmadığını fark edip, kendimi devamında göremediğim için bitirmek istedim. Çok net. Başka hiç kimseye gerek yok.

– Artık evlilik zor! Şu dönem elbette evliliğe sıcak bakacak halim yok, ama ilerleyen yıllarda neden olmasın? İlla evleneceğim gibi bir durum yok, ama çocuk istiyorum.

OKTAY KAYNARCA, MELEK ANGUN’LA EVLENDİ

Oktay Kaynarca’nın da bekarlık günleri dün gece sona erdi. Kaynarc, Melek Angun ile hayatını birleştirdi.

Kilyos Solar Beach’deki görkemli düğüne yaklaşık 200 davetli katıldı.250 bin TL harcanılan düğünde yurt dışından özel olarak getirilen palmiyeler ve tropik ağaçlar dikkat çekti. Özel olarak yaptırılan havuz ve içindeki balıklar da düğün gecesinin renkleri arasındaydı. Gelin ve damat, “Bize Harputlu Derler, Biz Çekmeyiz Bu Nazı…” şarkısıyla nikah masasına geldiler. Şişli Belediye başkanı Mustafa Sarıgül nikahı seçkin konuklar huurunda kıydı. Selçuk Yöntem, Tarık Ünlüoğlu, Fikret Orman nikah şahitleri oldu. Naz Elmas, Bekir Aksoy, Mehmet Aslantuğ, Arzum Onan, Hande Subaşı, Petek Dinçoz, Elif Karlı, Kerem Alışık, Müjdat Gezen, Wilma Elles, Mahsun Kırmızıgül, Yonca Evcimik, Metin Şentürk, Mehmet Ali Erbil, Ozan Doğulu, Kenan İmirzalıoğlu, Olgun Şimşek, Zeynep Beşerler, Erkan Petekkaya ve Ozan Güven gibi bir çok ünlü isim yeni evlilerin mutluluğuna ortak oldular.