5053873217 [email protected]

YİNE BERRAK, YENİ SEVGİLİ

 

 

Geçen hafta Çağatay Ulusoy’la gece yarısı şezlongda görüntülenen Berrak Tüzünataç, yine Çeşme’de, bu kez bir barda ünlü oyuncu Kaan Urgancıoğlu’yla dudak dudağa görüntülendi!

“Çapkınım hovardayım 24 ayardayım” şarkısı Berrak Tüzünataç için yazılmış gibi… Habertürk’te yer alan habere göre; Nejat İşler’le ilişkisi bir dargın bir barışık sürerken önceki yıl Şahan Gökbakar’la balkonda, geçen yaz Mert Fırat’la, bu yaz da geçtiğimiz hafta Çeşme’de genç kızların sevgilisi oyuncu Çağatay Ulusoy’la geceyarısı şezlongda kameralarına yakalanan Berrak Tüzünataç, yine Çeşme’de, ama bu kez İzmirli ünlü oyuncu Kaan Urgancıoğlu ile sarmaş dolaş bir şekilde görüntülendi.

DUMAN KONSERİNDE YAKINLAŞMA
ÇAĞATAY Ulusoy ile görüntülendiği akşam, otomobiliyle kendisini mekandan uzaklaştıran Urgancıoğlu ve Rıza Kocaoğlu ile Dilaila Beach’teki Duman konserine giden Tüzünataç, konserin ilerleyen dakikalarında yakışıklı oyuncu Urgancıoğlu ile yakınlaştı. Dudak dudağa görüntülenen çift, daha sonra mekandan da birlikte ayrıldı. Ancak ünlü oyuncular alkol denetlenmesine yakalandı. Alkolmetreyi üfleyen Urgancıoğlu, sıfır promil çıkınca yola devam etti.

 

 

ŞAHAN ARKADAŞLARINI KIZDIRDI

Şahan Gökbakar, önceki akşam arkadaşlarıyla birlikte Arnavutköy’deki Sur Balık’taydı.


Şahan Gökbakar, önceki akşam arkadaşlarıyla birlikte Arnavutköy’deki Sur Balık’taydı. Mekan çıkışı gazetecileri karşısında görünce morali bozulan oyuncu; Selin Ortaçlı ile tatile çıktığı iddialarını duymazlıktan geldi. Arkadaşı Timur Kunt ise valelere “Burada olduğumuzu neden gazetecilere haber veriyorsunuz? Bir daha gelmeyeceğiz” diye çıkıştı.

KENAN İMİRZALIOĞLU’NUN SEVGİLİSİ ÖZGE AKBULUT SİNİRLENDİ!

Kenan İmirzalıoğlu’nun bir süredir birlikte olduğu sevgilisi Özge Akbulut, Çeşme Alaçatı’da bir erkekle görüntülendi. Yemek yerken fotoğrafları çekilen Akbulut sinirlendi. 

Kenan İmirzalıoğlu’nun iki yıllık sevgilisi Özge Akbulut, geçen hafta Çeşme’de bir erkekle görüntülenmişti. Magazin gündemini bir hayli meşgul eden Özge Akbulut, aynı erkekle bu sefer de Alaçatı’da yemek yerken görüldü. Başbaşa yemek yiyen ikili görüntülendiğini anlayınca panikledi. Özge Akbulut, fotoğrafını çeken muhabire tepki gösterdi.

MERVE BÜYÜKSARAÇ YENİ AÇIKLAMALARIYLA ACUN’U YİNE KIZDIRACAK

Merve Büyüksaraç, Pazar Vatan’a verdiği röportajda yine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mustafa Topaloğlu’nun sürekli kendisine küfür ettiğini söyleyen Büyüksaraç, dava açtığını söyleyen Acun Ilıcalı’dan henüz bir mahkeme celbi almadığını söyledi. Büyüksaraç, “Umarım dava açarlar ve iddiaları havada kalmaz” diyerek de iddialı konuştu. İşte genç mankenin Ayşe Brav’a yaptığı açıklamalar:

-Kıbrıs’ta gerçekleşecek finale kadar Acun Ilıcalı’dan bana yaptıklarına dair bir açıklama bekledim. Onlar herhangi bir açıklama yapmayı tercih etmediler. Ben adadan çıktıktan sonra da Acun Medya ekibindekilere bugün yapmış olduğum açıklamaların hepsini sordum; küfürler ve montajlarla ilgili. Bana yine bir cevap vermediler. Acun Ilıcalı ise çok yoğun olduğu bahaneleriyle benim Dominik’te kaldığım dört gün süresince yanıma gelmeye tenezzül bile etmedi. Ben de yaptığı bu saygısızlığa karşı yaşadıklarımı basınla paylaştım.

– Adadaki pek çok şey prodüksiyon eseri. Bazı şeyleri ekip ayarlıyor ve sanki gerçekmiş gibi 10-15 dakikalık reality görüntüleri çekiliyor. Ve evet, yemek veriliyor.

– İguana bir tekneyle geldi, kafesin içinde. Alp’e verildi. Sanki Alp yakalamış gibi kameraya röportaj verip hayvanın boynuna ip bağlayıp reality görüntülerinin çekilmesine yardımcı oldu. Sonrasında ise hayvan yeniden kafese konup tekneyle yola çıktı. Bunun dışında eliyle ahtapot ya da yengeç yakalayabilen insan tabii ki yoktur. İnsanların bunu bilmesi ya da fark etmesi gerekirdi.

– Doğuş’un elendiği hafta onu yazmamız ve konseyde adını yazarken neler konuşmamız gerektiği Acun Medya’da iki kişi tarafindan bana ve Almeda’ya söylendi. Mahkemede bu iki ismi de açıklayacağım.

– Bu medya kuruluşundan para kazanma derdinde olan insanların benim kadar cesur açıklamalarda bulunmasını zaten beklemiyordum. Ancak benim bu insanlardan herhangi bir maddi manevi çıkarım veya beklentim olmadığı için cesurca yaşadığım haksızlıkları anlatabiliyorum. Kimseden de çekinmiyorum, çünkü biliyorum ki doğru her zaman kazanır.

– Benimle bir gizlilik sözleşmesi yapıldı ama bana haksızlık da yapıldı. O yüzden bir sözleşmeden korkacak ya da susacak değilim. Kaldı ki bu sözleşmeyi ihlal eden yalnızca ben değilim. Zaten bu programda her şey dürüst yapılmış olsaydı bu medya şirketi çok bağlayıcı maddeler hazırlayıp yarışmacılarıyla gizlilik sözleşmesi yapmazdı değil mi?

– Doğruyu söylediğim için tabii ki korkmuyorum. Mahkeme günü geldiğinde de kimin doğru kimin yanlış olduğu ortaya çıkacaktır. O yüzden umarım dediklerini yapar ve beni mahkemeye verirler.

– Bu yapılan haksızlık ne ilk kez bana yapıldı ne de son kez. Aynı şeyleri yaşayan ancak konuşma cesareti bulamayan veya sözleşmede ağır şartlardan çekinen pek çok kişi var. Bu saatten sonra programların güvenilirliği benim değil onların sorunu. Bunları yapmadan önce düşüneceklerdi.

– Ünlü olma derdim olsaydı beş sene boyunca gözlerden uzak bir hayatı tercih etmezdim. Böyle şeylere ihtiyacım da yok. Mesleğimi sevdiğim ve tasarım alanında başarılı olduğum için televizyon önünde olmak gibi bir kaygım da yok. Ben bugün yüreklilikle hakkımı arıyorum ve mahkemede de aramaya devam edeceğim. Hak hukukla ilgili bir olayı insanlar ünlü olma ya da gündemde kalmaya nasıl bağlayabiliyor anlamıyorum.

– Mustafa Topaloğlu’yla 10 bölüm anlaşma yapıldığını Acun Medya çalışanlarından biri söyledi. Mahkemede tabii ki bu isimlerin hepsini vereceğim. Sonuçta bunlar hayal ürünü değil ya da insanlara iftira atıp ekmekleriyle oynama gibi bir derdim de yok. Mahkemede bütün isimler ortaya çıkacak. O kişinin Survivor’a gelmesi ise tabii ki reyting için. Her ne kadar ekranda hiç bir şey yapmayan, tamamen keyfine göre oyunlara katılmayan yaşlı, çelimsiz bir adamı izlemek bana sempatik gelmese de bunu izlemekten keyif alan insanlar da olmuş.

Sonradan izlediğimde Almeda çok sahte geldi. Tekli röportajlarda herkese yorum yapmış, sonra bir de gidip yanlarında ağlamış. “Mustafa abi seni çok seviyorum” deyip yanaklarını mıncıklamış. Madem birinin arkasından konuşuyorsun yüzüne gülme. Ben elendikten sonra da beni dedikoducu olduğumu iddia etmiş ancak bunu yaparken farkındaysanız ben yanında yokum, Begüm’e söyluyor. Sizce kendisinin yaptığı düpedüz dedikodu değil mi? Bence insanlar başkaları hakkında yorum yapmadan önce kendilerine bakmalı.

ŞEVVAL SAM ÇEŞME’DE SAHNEYE ÇIKABİLDİ!

Karamürsel ve Düzce’de vereceği konserlerin iptal edilmesinden sonra soluğu Çeşme’de alan Şevval Sam’ın moralinin yerinde olduğu gözlendi.

Dilaila Beach Club’da sahne alan ünlü şarkıcı, iptal edilen konserler ile ilgili konuşmaktan kaçınırken, şarkılarıyla ve danslarıyla unutulmaz bir gece yaşattı. Çiftlikköy yolu üzerinde bulunan Dilaila Beach Club’da sahneye çıkan Şevval Sam, gecenin ilerleyen saatlerine kadar hem kendi eğlendi, hem de eğlendirdi. Eline aldığı tef ile şovlar yapan ünlü şarkıcı, yaşadığı sıkıntıları arkada bırakıp, sesiyle ve performansıyla izleyenleri büyüledi. Bin kişinin katıldığı konserde bir ara sahneden inip seyircilerin arasına giren Şevval Sam, sevenleriyle birlikte oynadı.

 

NİL KARAİBRAHİMGİL ÇIPLAKLIĞI ‘DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEMEKTİR’

Ben Buraya Çıplak Geldim adlı albümünü piyasaya çıkaran Nil Karaibrahimgil, ilk röportajını Ayşe Arman’a verdi. Hürriyet’te yayınlanan keyifli Pazar röportajında Karaibrahimgil’in açıklamaları güne renk kattı!

‘Ben Buraya Çıplak Geldim’ şahane bir şarkı. Özel bir hikâyesi var mı?
– O şarkıyı Rezan Tanyeli’nin filmi için yazdım: ‘Pazarları Hiç Sevmem’.
Filmdeki kız uyanıp Emirgan’da, Haliç’te geziyor. Elimde gitarımla o sahneyi
izlerken, aklıma “Ben buraya çıplak geldim” lafı geldi. Hani oyunlarda zıplayıp
‘bonus’ kazanırsın ya, öyle bir his. Kendi kendime, bu lafı bulmanın
mutluluğuyla sarhoş oldum. Ama Rezzan “Benim filmimdeki kız bunu söylemez ki,
başka film çekmem gerekir!” deyince, şarkı benim oldu. Rezzan’a
‘İstanbulda’yım’ı yazdım. Mutlu son!

Senin için neden özel?
– Plakçılar Çarşısı diyor ki, “Ya oynatacaksın ya ağlatacaksın!” Onların
oyunları, oyunlarının kuralları var. En başından beri buna karşı çıktım. Tamam,
“Sana kek yaptım” dersen, ekstraların vazgeçilmez şarkıcısı olamazsın. Belki
Ankara’nın doğusunda hâlâ sadece ‘Özgür Kız’ olarak adım geçiyordur ama bundan
memnunum. Çünkü kendimi tam da istediğim gibi ifade etmenin, yani var olmanın
dayanılmaz hafifliğindeyim. Albümde ‘He-man’ ve ‘Kazablanka’ diye şarkılar var.
“Bu şarkılarla bu ülkede ses getirmeyi mi umuyorsun?” diyenlere cevabım “Evet!”
İnsanlar güzel şarkılar dinlemeyi, anlamlı sözler duymayı özlediler gibime
geliyor. Peki başarabildi mi? Göreceğiz.

Sen gerçekten ‘çıplak’, hatta ‘çırılçıplak’ mısın?
– Bu şarkının fotoğraf ve klip çekimlerinde çıplaklıkla sınava girdim. Çok rahat
bir çıplak değilim. Rahat çıplakların bedenleriyle yaşadığı kutlama haline
hayranım ama. Bence bu ülkede bedeniyle en barışık kadın Eda Taşpınar. Hiçbir
fotoğrafında orasını burasını toparladığını, eteğini çekiştirip bacağıyla
barikat kurduğunu görmedim. Fakat bu şarkıyı söylerken bende de bir değişiklik
oldu. Söylediğim laflar, bir tür büyü yaptı sanki, klip çekiminde üstümdekileri
yırtıp atmak istedim. Zaten giydiğim kıyafetler yok gibi dursun istedik yönetmen
Özer Feyzioğlu’yla. Buraya çıplak geldik ve çıplak gideceğiz, buna itirazı olan
yoktur sanırım.

Yıllardır en ‘saf duygular’ınla karşımızdasın… Öyle mi?
– Sence? Şarkı dediğin sek içilir! İçine hesap katarsan, baş ağrıtır. Mide
bulandırır. Benim en çıplak, en saf, en zavallı, en ‘ruh’ olduğum yer
şarkılarım. Gizlimin saklımın olmadığı yer!

Gerçekten başka bir ajandan yok mu? Varsa yoksa müzik mi?
– Öyle. Varsa yoksa müzik. Gitarımla kendimi, derdimi, halimi kavgamı
anlatamazsam, tıkanıklıktan nefes alamam. 12 yaşımdan beri bu böyle.

PARA KAZANDIĞIM İÇİN İDEALİST OLABİLİYORUM
İyi de bir taraftan da ticaretin acayip içindesin. Neredeyse senin imzanın
olmadığı reklam müziği yok! Bu dengeyi nasıl tutturuyorsun? Hem idealist olup
hem para kazanmayı nasıl beceriyorsun?
– Para kazandığım için idealist olabiliyorum. Oksimoron gibi duran bu cümle
aslında, benim oksijenim. Döngü basit: Eğlenerek, severek jingle yapıyorum.
Kazandığımla, müzikteki kanatlarımı satın alıyorum. Müzikte, klipte, sahnede
istediğimi yapıyorum. İşkadını Nil, sanatçı Nil’in hamisi! Şimdi daha çok ve
hızlı şarkı üretmek için, küçük bir stüdyo yapıyorum hayatımda ilk kez. Adı,
‘Nilinişleri’ olacak.

Senin için ‘çıplaklık’ nedir anlat…
– Düşündüğünü söylemek. Her yerde kendin gibi olabilme cesareti. Hayallerini
kovalamak. Asıl çıplaklık bunlar. Yoksa soyunmak kolay.

Çıplaklık masum bir şey sence peki?
– Evet çok masum. Masum olmayan, gözlerdeki ifade. Ardındaki niyet.

Hiç mi içinde şehvet, arzu yok?
– Tabii ki var ama seksapel bana ilk bakanın gördüğü şey değil, bunu da
biliyorum.

Albümün kapak fotoğrafı, bir taraftan ‘sanat eseri’ ama bir taraftan da
basbayağı çıplaksın! Kimin fikriydi?
– Serdar’ın. Albüm bitince ona “Albümün adı ‘Ben Buraya Çıplak Geldim’, sence
kapağı nasıl olsun?” diye sordum. Aklımda Ukraynalı protestocu çıplak kadınları
kapağa koymak vardı. Ama Serdar hiç düşünmeden, “Sen fetus ol. Göbek bağın da
bir müzik aleti gibi evrene ses versin” dedi. Bu fikre âşık oldum. Çünkü kendimi
gerçekten karnından müzik çıkan etten bir alet gibi görüyorum.

Böyle bir kapak planlarken, hiç “Satışı da arttırır” gibi düşüncesi geçti mi
aklından?
– Hiç. Tam tersi. Doğuda bir ailenin yemek masasında da sevgiyle durabileyim,
onlara da şarkı söyleyebileyim isterim. ‘Ben Buraya Çıplak Geldim’i ve kapağını
anlayan tatlı bir kıza, küçük bir oğlana ‘beden çıplaklığı’ değil de ‘ruh
çıplaklığı’ ilhamı olmak isterim. Ben, ‘Burası Türkiye!’de değil, sadece
‘Türkiye’de yaşamak istiyorum. Şarkının dediği şey, “Soyunalım” değil,
“Utanmadan pes etmeden kendimiz olalım,”. Bu şarkının, bu toprakların ‘I Will
Survive’i olmasını isterim. Dinleyene güç versin.

Ya da “Herkes soyunuyor, ben de bari ucundan sanatsal soyunayım!” gibi bir
şey…
– Alakası yok. Öyle bir motivasyonum olsa emareleri çoook daha önceden görürdün
sanırım.

Yani sen böyle ucuz şeyler düşünmez misin!
– Çıplaklık olsun diye çıplaklık çok sıkıcı geliyor bana. Kliplerinde araba
yıkayan şortlu kızlar geliyor aklıma. Şarkıya güvenmek daha cesurca.

Dünyaya müzik yapmak için mi geldin?
– Evet dünyaya şarkı yazarak, ruhlara tercüman olmak, ayna olmak için geldim.
İnsanlara ‘iyi gelmek’ için geldiğime dair de batıl bir inancım var.

Kendini bir müzik enstrümanı olarak görmek çok iddialı bir şey değil mi?
– Evet öyle ama iddiasız hayat olmaz olsun! İstersen bir gün test edelim. Size
geleyim, o sırada, evdeki herkese şarkı yazayım. O da yetmesin o günkü gazeteyi
alıp başlığından, fallarından şarkı yapayım.
BANA MÜCEVHER MUAMELESİ YAPIYORLAR

Bir tarafında Serdar Erener, diğer tarafında
Sertab Erener, öbür tarafta baban, hep büyük yeteneklerle kuşatılmış
vaziyettesin. 1- Nefes alamadığın zamanlar olmuyor mu? 2- Her şeyin en iyisini
onlar bilmiyor mu? 3- Onların varlığı, ürettiğin her şeyin ‘proje’ gibi
görülmesine yol açmıyor mu?
– Proje lafını hiç sevmem ve kullanmam. Mazhar Abi, “İstanbul’da herkesin bir
projesi var” der, “Yemeğe çıkarsın, her masa proje konuşuyordur”. Şanslıyım, bu
saydığın insanlar bana, beni mahcup edecek derecede mücevher muamelesi yapıyor.
Kendimi kasmama gerek yok, projesiz de seviyorlar beni!

En son ne zaman ağladın?
– Anneme P&G’nin ‘Mother’ Olimpiyat filmini gösterirken, o da ağladığında…

Ne karnını ağrıtıncaya kadar güldürdü?
– ‘Yalan Dünya’nın son bölümündeki bazı skeçler.

Londra’dan kendine ne aldın?
– Üzerinde zafer işareti olan pullu sahne elbisesi.

Londra ikinci evin gibi hissettiğin yer. Neden?
– Orada şaşırıyorum, besleniyorum. Binalar beni ezmiyor. Rahat geziyorum,
kabuğumu havaalanında atıyorum. Medeniyet var. Bağırtı, korna, kötü haber pek
yok. Orası sanal âlem yaptığım yer!

Gerçekten orada da bir müzik kariyeri başlatacak mısın? Bunu yapacağını söyleyen
çok kişi oldu ama nedense kimse adam gibi hayata geçiremedi. Sen umutlu musun?
– Bir Türk müzisyeni, bir gün yurtdışı başarısını tadacaktır! Bilmem ben olur
muyum… Biraz fazla rahat ve hırssız biriyim ama orada sevdiğim bir stüdyo ve
insanlar buldum. Bakalım. Suya yavaş yavaş girerim belki.

Senin hiç Eurovizyon gibi hayallerin, heveslerin oldu mu?
– Hiç olmadı. Hayalimi hiç süslemedi Eurovizyon. Eğlence programı gibi.

‘Seksi kadın hattı’nda bulunmamak bilinçli tercih mi? Altı çizili olmayan bir
seksapelin var. Hiç mi, “Biraz daha abartayım” dediğin olmuyor?
– Oluyor ama olmuyor. Anladın sen onu.


BENİ OKSİJEN SARHOŞ EDİYOR
Hâlâ sarhoş olmadın mı? Bir zamanlar algının temiz kalması için içmediğini
söylemiştin… Hâlâ devam mı?
– Sarhoş olmuşumdur ama çok azdır. Hatta arkadaşlarıma sorarsan, “Yok hiç
olmadı” derler. Ne gerek var? Oksijen beni sarhoş ediyor zaten!

Sarhoşluktan öğreneceğin bir şey yok mu?
– Sanmıyorum.

Twitter ne kadar etkili bir mecra sence?
– Bence sanıldığı kadar etkili değil. Hatta hiç değil. 1 milyon kişi takip
ediyor beni, mini klibi koyuyorsun, 10 bin kişi izlemiş. Twitter’i seviyorum
çünkü dille yaşamayı, şakalaşmayı, anlatmayı seven biriyim. Duygu düşünce
paylaşımı yapılan her yer mekânım ama Twitter biraz krepe yapılmış saç gibi.
Yani o kadar volümlü değil normalde!

TED konferansının uzmanlarından sayılırsın, bu yıl beşinci kez gittin. En
çarpıcı konuşmacı kimdi sence? Ne anlattı?
– En çok heykeltıraş Antony Gormley’den etkilendim. İnsan bedeni boyutunda
heykelleri denizlere, dağlara koymuş. Bir nevi gözünü kapadığında yaşadığın
karanlığın hacmini anlatıyor. Çok etkilendim ondan. Bir oda yapmış buhar dolu.
İçine girince bedenini kaybediyorsun. O kadar çok buhar var ki, elini yüzüne
yaklaştırsan bile görünmüyor.

Türkiye’de de İzmir’de yerlisi yapılıyor, davet ettiler mi, katılmayı düşünür
müsün?
– Evet biliyorum Türkiye’de TED’i ilk Serdar yapmıştı ve başlığı ‘Toleransın
Sınırları’ydı. Eğer davet ederlerse, seve seve giderim.

Sen 20 dakikada ne anlatmak isterdin?
– Nasıl şarkı yazdığımı yavaş çekim göstermeye çalışırdım. Eğlenirdik.

Biz neden varız? Sence hepimizin dünyaya gelme amacı var mı?
– Amaç yok. Amacı sen uyduracaksın. Sonra da bir yol tutturacaksın, o yol bir
gün bitecek. Bitemeyecekmiş gibi yaşayacaksın, her an bitecekmiş gibi
yaşayacaksın. Zor değil mi?
Keşke kanun yapıcılar kadın olsa
Türkiye sevimsiz bir dönem geçiriyor. Olan bitenden sen ne kadar huzursuzluk
duyuyorsun? Ya da duyuyor musun?
– Yorucu bir ülke. Mayın tarlası gibi. Sanki ayağı hep kapıda bir ev gibi. “E
hadi kapatalım kapıyı da, ev hayatımıza dönelim” diyesin geliyor. Hep bir tarafı
ağlıyor, bir tarafı kızıyor, bir tarafı korkutuyor. Korkarak yaşanmaz ki. O
hayat çöp olur!

Apolitik olduğunu düşünüyor musun?
– Herkes politik olmak zorunda değil. Kendimce savunduğum eşitlikçi, özgürlükçü
düşüncelerim var. Bunları yazıyorum zaten.

Kürtaj tartışmaları yaşandığında ne hissettin?
– Kızdım da, üzüldüm de. Ve oturup ‘Kadınlar Hakkında Bilgi’ yazısını yazdım
Kelebek’e. Kadınları bilen, yasakları dinlemeyip daha zor ve tehlikeli yollara
başvuracaklarını bilir. Keşke kanun yapıcılar kadın olsa…

KİMİNLE EVLENDİĞİ, BİR İNSANIN HAYATTAKİ EN ÖNEMLİ KARARI
Evlilik?
– Evliliğim, benim için yerkabuğu gibi bir şey oldu. Hayatımda ilk defa kök
saldım. Havaydım, uçuyordum, şimdi basıyorum, sıçrıyorum. Büyüdükçe, yaş
aldıkça, başka birini sevdikçe, daha güçleniyorum.

Kolay mı, zor mu evlilik?
– Zor görünüyordu dışarıdan ama değilmiş. Dengeler meselesi. Hassas terazilerde
ölçülen laflar, duygular oluyor ama kiminle evlendiğin çok mühim. Geçenlerde bir
arkadaşım, “Bir insanın hayattaki en önemli kararı kiminle evlendiği” dedi.

Peki hiç klostrofobik geldiği olmuyor mu? “Alırım sırt çantamı, özgür kız
günlerimdeki gibi giderim” diyebilir misin?
– Serdar’la evlendiğimde, onun avucuna konduğumda, parmaklarını sıkmayacağını
biliyordum. Sıkmadı da. Onun avucundayım ama tepemde gökyüzü…

“Çocuk yapma zamanını geçiriyorum” korkun yok mu? Mahalle baskısı var mı bu
konuda?
– Var. Etrafta, “E hadi artik!” baskısı hayli sinir bozucu. Allah’tan ailemden
yok. Ben kendi zamanımda ve hayatın zamanında yaşıyorum. Her şeyi, normalden
biraz geç yapan bir tipim. Giydiğim kıyafetlere de laf edenler oluyor. Kardeşim,
ben böyle giyiniyorum! Sen ne dersen de, yine böyle giyineceğim. Sen git yaşının
modasına, renklerine bürün. Ben sana karışıyor muyum?