5053873217 [email protected]

YAZIMI KIŞA ÇEVİRDİN NEŞET BABA…

Neşet Babam gitmiş…
Önceki gün kötüleştiğini duyduğumda hissetmiştim sanki. Nedense her zaman hayata olumlu bakmaya çalışsam da bu sefer öyle bakamadım.

Garip bir ürperti olmuştu içimden. Okula gittim, derse girdim, arkadaşlarımla konuştum gülüştüm bile. Bazı şeyleri yok saymak böyle bir şey mi acaba? Buna rağmen duyduğumda sarsıldım. Ekrana çakıldım kaldım, boğazıma koca bir fil oturdu sanki… Hani gözyaşları oraya diziliverir gıcık tutar, yutkunursunuz yutkunursunuz da geçmez ya, öyle işte. Sesim soluğum kesildi. Tüm gün yazmak istedim ama içimi dökeyim acımı paylaşayım derken saçmalamaktan korktum ve hala da korkuyorum aslında ama sonunda hoşgörünüze sığınarak yazıyorum işte.
İnternetin hatta cep telefonunun bile olmadığı zamanlardı. Babam, annem ve kardeşimle bu ülkenin doğup büyüdüğüm bir şehrinde yaşıyorduk. Tıpkı hikayelerdeki gibi, küçük mutlu bir aile olarak. Bizim evde ütüleri genelde babam yapardı. Ve özellikle ütü yaparken evde dinlediğimiz sanatçılardandı Neşet baba. Onun gibi söylemeye çalışarak eşlik de eder, ara sıra kendi kendimize oyun havası oynamaya çalıştığımız da olurdu. Bazen babam bir yandan ütü yapar bir yandan oynardı.

En çok Yazımı Kışa Çevirdin türküsün severdim ben, karlar yağdı başa Leyla’m diye devam eder hani. Daha ergen bile değilim aşkı nereden bileceksem artık içli içli de söylerdim onunla. Neşet baba benim çocukluğum demekmiş. Benim için önemli olduğunu hep bilirdim de ne kadar önemli olduğunu ancak şu an anlayabiliyorum. Çünkü sanki sadece o değil de onunla birlikte çocukluğumdan bir parça da kırılıp gitti… Şimdi geçmişe dönüp baksam biz, o küçük mutlu ailemiz, ütü yapan babam, boyumdan büyük türkülere eşlik edişlerimiz orada olmayacakmış gibi geliyor…
Aslını isterseniz, içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyor. Ama nedense gözlerim dolduğunda gözyaşlarımı tutuyorum. Sanki o bunu istemezmiş gibi geliyor. Velhasıl, yazımı kışa çevirdin be Neşet baba…

Başak SULTAN

NEŞET ERTAŞ, BEHZAT Ç.’Yİ DE YETİM BIRAKTI

Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi olarak bozkırın olanca terk edilmişliğini yansıtmaya çalıştığı en can alıcı yerlerde Neşet Ertaş’ın sanatından yardım alıyordu. İçki sofralarında, Hüseyin’in yerinde ya da Akbaba’nın evinde en çok Neşet Usta dinlenirdi. Dizinin dokusuna o kadar uygundu ki Neşet Ertaş kimi bölümler Pilli Bebek yerine Neşet Ertaş sazıyla başlardı. Dizinin karakterleri birer birer Neşet Ertaş türküleriyle aşık olup, sazıyla dert çıkardılar geceler boyu.

[youtube width=”600″ height=”365″ video_id=”e1AQDMdoH3U”]

Dizinin bu hafta yayınlanacak bölümüne yetişir mi bilinmez ama dizide bir Neşet Baba anması, dizinin yayın hayatı boyunca da türküleriyle yaşatılmasını umut ediyoruz. Dizi fanatiklerinin beklentisi bir yana dizinin duruşuna da fazlasıyla yakışacak bir   hareket olur.

 

NEŞET ERTAŞ’IN EMANETİ VE “GARİPLİK” HİKAYESİ

Ani ölümü ile bir anda Türkiye’nin en çok konuşulan ismi olan büyük usta Neşet Ertaş yıllardır saklı kalmış hikayeleri ile tekrar tekrar gündeme geliyor.

Neşet Baba’nın en dokunaklı hikayelerinden biri de babasının ölümü ile ilgili olanı. İşte Can Dündar’ın hazırladığı “Garip” adlı Neşet Ertaş belgeselinde anlatılan acıklı bir kaybetme öyküsü. Neşet Ertaş babasının cenazesine yetişemese de aldığı emaneti bir türküyle ölümsüzleştiriyor. Muharrem Usta’ya olan bağı ve arkadaşlığı bu türkünün her söylenişinde bir kere daha hayat buldu yıllardır.

Ve şimdi vasiyeti gereği Muharrem Usta’nın yanına defnediliyor Neşet Usta…Baba oğul, usta çırak birlikte yatacak ebedi uykuya.

[youtube width=”600″ height=”365″ video_id=”imM0JqJVrNI&feature=related”]

NEŞET ERTAŞ’I TANIMAYAN NİL KARAİBRAHİMGİL DE BUGÜN ÜZÜNTÜLÜYDÜ

Bir radyo programında ‘Neşet Ertaş’ı tanımıyorum’ açıklamasının ardından 4 yıl önce  gündeme gelen Nil Karaibrahimgil ustanın ardından üzüntüsünü dile getirenler arasındaydı.

Nil Karaibrahimgil olay olan sözlerini 4 yıl önce dile getirmiş ve önce ‘Neşet Ertaş’ı tanımıyorum’ demişti ardından da ‘Neşet Ertaş benim sayemde tanındı’ dediği iddia edilmişti. Bu gelişmelerin yarattığı tepki sonrasında üstada bir mektup yazarak özür dileyen genç müzisyen, “İnsan bazen, kelimlere basıp yuvarlanabilir. O “sayemde” kelimesini de, “Vesile olabildiysem ne mutlu”yla değiştirmek isterim.Babaannem Saliha Anıl’ı, ne yazık ki, hiç tanımadım. Şairdi. Şimdi bütün bu olayları, onun bana bir selamı olarak görüyorum. Belki de babaannem, Neşet Ertaş türküleriyle gönlüne girip bakmamı istedi çok uzaklardan. Ne güzel köprüler bunlar, gözleri dolduran. Eminim siz bunlardan pek çoğunu inşa ettiniz. Darısı başıma. Bir kusurum olduysa affola” demişti.

O yıllarda sözlerinin yanlış anlaşıldığı Nil Karaibrahimgil samimiyetini bugün de gösterdi. Karaibrahimgil bugün yayınladığı mesajda “Neşet Ertaş’ı geç tanıdım, iyi dinledim. toprağı bol olsun. bu topraklardan sazı sözü eksik olmasin. boyle bir gunde cumlelerden cok hislere kulak vermeli. cumleler hic bir zaman hisler kadar guclu olamaz. Allah rahmet eylesin.” dedi.

ANADOLU’NUN KALBİYDİ…HUZUR İÇİNDE YAT NEŞET BABA

Neşet Ertaş’ın ölümü Anadolu’daki aşık kültürünün de en önemli değerlerinden birini kaybetmesi olarak derin bir hasret çukuru açtı tüm sevenlerinin kalbinde daha ölümünün ilk gününde… Bozkırı, Orta Anadolu’nun bitmek bilmeyen ovalarını, kavurucu güneşini ve donduran ayazını şarkılarında özetleyen milli değerimizdi Neşet Ertaş. Sosyal medyada da günün konusu Neşet Ertaş’ın ölümü oldu. İşte bütün bir ülkenin Neşet Baba’nın ardından gözyaşıyla karışık döktüğü cümleler;

-Sazının döşüne vurdukça yüreğim sızlardı. Daha da sızlattı.

-Allah senden razı olsun baba. Allah Rahmet eylesin. Gözlerimiz bugün senin için doldu. Her türkünü dinlediğimizde birazcık içimiz acıyacak, olsun. dualarımızda artık sana da yer var.

-İçtenliğini, insanlığını ve o hüzünlü eşsiz sesini özleyeceğim, büyük üstat, halk ozanı. Allah rahmet eylesin.

-Bugün iyiden iyiye dinleyip tanıdığım da kimseye minnet etmeyişine hayran olduğum ozan… Allah rahmet eylesin…

-Bozkırın denizi yoktur ama, okyanus gönüllü insanları vardır. Şimdi, gökyüzüyle, okyanusun kavuştuğu, bir mavi-yeşil yolculuğun olsun.

-Sen gidiyorsun, ben yaremi tazeliyorum.

-Bu ülkede doğan insanların ayrıcalıklı olma sebeplerinden birisiydi. Onca haksızlığa, gelir dağılımında adaletsizliğe, bir türlü barışamadığımız geçmişe, onca yoksunluğa rağmen o ve onun gibi büyük ozanlar sayesinde her yeni nesil onunla ve eserleriyle tanışıp feyz alabilme ihtimaline sahip olduğu için ayrıcalıklıydı. Artık o gitti ya bir toprak parçası üzerinde yaşayan alelade insanlarız. rtl televizyonunun aşık mahzuni’nin vefatından sonra söyledikleri yine onun için geçerli olabilir sadece : “bir kültür yanardağı söndü”
(tanım: yaklaşık 10 yıldır metal müzik dinlememe rağmen, eserlerini dinlemekten asla vazgeçmediğim, ölüm haberini duyunca içimden bir şeylerin koptuğunu hissetmeme neden olan büyük ozan.)

-2010 yılında Üsküdar Belediyesinin şenliklerine gelmişti Neşet Ertaş. Dünya gözüyle görmek istediğim bir sanatçıydı gördüm. Mekanı cennet olsun..

-Babam ölmüş gibi içim acıyor.

-Her tanıdık insanın ölümü biraz üzer, ama Neşet Ertaş gibi çok büyük ustalar göç edip gittiği zaman buralardan ardında hem izler bırakır, hemde insanın içini çok acıtır. ruhun şad olsun büyük üstad, erenler seninle olsun.

-Anadolu müziğinin efendisi ve adeta toprağın içinden çıkan ruhu müziğe çevirmiş muhteşem bozlak üstadıdır.

-Bira içerken, rakı içerken dinler, sanatının doğallığını, adamlığını konuşurduk masamızda. şimdi rahmet dileyeceğiz, şimdi yad edeceğiz. Eserleriyle kulaklarımızdan gözyaşı akıtacağız.

-Toprağın bol olsun usta. milletimizin ve halk müziğimizin başı sağolsun.

-Bizim sanatçımızdır. Kendisi başlı başına bir gönül dağıdır. bizden biridir. Kıraç toprakların sesidir. Anadolu insanının yüreğidir. Allah rahmet eylesin usta.

-Hak ettigi yere ermis muhterem. bu dunyaya gomlek gomlek fazlaydi.
Muharrem ustanin yaninda huzurla dingirdatsin sazini.

-“Çeyrek nefesteyim, coğu gitti azı kaldı”  dediydi Cemal Resit Rey’deki konserinde. 2009 du sanırım. Atletini değistirmek icin izin istediydi seyirciden. Terlemiş. Güldürdüydü. Böyle cıplak durarak. Öyle güzel hatırlayacağım. Allah gani gani rahmet etsin.

-Bugün arkandan bir ben ağlayamıyorum bir ben yanmıyorum çoğumuz yanıyoruz yalan dünyada.
-En büyük aşkların dermanı türkülerin sahibi herkesin göynüne değen türküleriyle halkın sanatçısı. kendi değimiyle yorulmuştur artık tezeneyi bırakıp hakka yürüdü. sesi halen göynümüzde yankılanıyor.
-Benim için Türkiye’deki tek sanatçıydı. Türküler yetim kaldı. Ölümü beni gerçekten çok üzdü. Hemşehrimin cenazesine katılamayacağım için ise ayrıca üzgünüm.

-Belki de bir daha böylesi asla gelmeyecek bir gönül adamını kaybettik. başımız sağolsun. üstat’a allah rahmet eylesin. mekanı cennet olsun…

-Bozkırın ortasında geçirdiğim dört yıldan bana kalanların en kıymetlisi göçüp gitmiş bu yalan dünyadan. Denizi seyretmek gibidir bozkırda gökyüzünü seyretmek demişti sonradan tanıdığım oraların insanı birisi. Elişi kağıtlarından kesip yapıştırmışlar sanırsın çıplak dağların üzerindeki masmavi gökyüzü. Boşuna mı memleket belledim ben o kıraç toprakları. Başka türlü olmaz, başka bir saz söz yakışmaz oralara. Böylesine kırılmış da gidenler ne büyük bir hüzün bırakıyor geriye. Ah be Neşet usta viran ettin bağları, goncanın etrafı har oldu gitti.

-Bu ülkede bazı sanatçılar varki asla yerine yenisi yetişmiyor. Zaten Neşet Ertaş ın yerini zaten kimse dolduramaz ama demek istediğim bir kalemiz daha yıkıldı allah rahmet eylesin. Sevdiklerine ve yakınlarına sabır diliyorum.

-Karacaoğlan, asırlar evvel dünyanın en kısa, en güzel, belki de en acı biyografisini yazmış Neşet Ertaş için: bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm.

-Kendisini düğün şarkıcısı diye küçümseyenlere: “ben düğüne de giderim, içkili yerlere de de çünkü her yerde insan var.” demiştir.

-gönül sazımızın bozkırda
“neşet” eden içli teli
koptu. “er” kişiyi, bağra
“taş” basarak uğurlama
vaktidir…

-Gurbet ellerde can yoldasimdi, o da gitti.

-İlk defa bir sanatçının ölümüne bu kadar üzüldüm. Bir yudum insan’da aşkından bahsederken “ben yaşıyom mu, yaşamıyom mu bilmiyom” deyişini hiç unutamıyorum. bu kadar güzel, bu kadar tevazu sahibi bir insan herhalde az bulunurdu. Bir gün kendisini kanlı canlı görmeyi umarken, hatta İzmir’e gitsem nerede bulacağımı bile öğrenmişken hak rahmetine kavuştu. Bundan 3 ay önce Kırşehir’e gittiğimde önüme gelene hakkında bir sürü sormuştum. güzel şeylerle birlikte biraz kırgın olduğunu da söylemişlerdi. Bilemem ne kadar doğru, o yüzden yazmayacağım söyledikleri sebepleri. Diyeceğim, kocaman bir gönül insanı göçtü. dolmayacak bir yer bıraktı. Ama çok da güzel hatıralar, mükemmel eserler bıraktı. bir insan, herhalde ölümüyle bütün varlığından ancak bu kadar az kaybedebilirdi. Kendisinden kalanlar, bu toprağı yüz yıllarca idare eder.

-Bir Hollanda yolculuğunda karşılaşmıştık üstadla. Başında kasketi elinde bağlaması az sonra hollandalı memurlarla yaşayacağım gerginlikten habersiz oturdum karşısına. Bu kadar naif, bu kadar alçak gönüllü, bu kadar insan bir insanla karşılaşınca ezilirsin ya öyle eziyordu insanı. Yıllar sonra bir reklam patronun karısı olan popçunun benim sayemde tanındı demesine bile kızmayacak büyüklükte bir adamdı.

-Sazıyla ahbaplığı eve ekmek götürme derdi bir yana, dünyaya gelme sebebindendi…metin üstündağ’ın deyişiyle bu dünyaya turneye gelmişlerdendi…

–varsıllık görmedik ki yoksulluktan yakınalım-demiş mütevazi halk ozanı/sanatçısı. ölümüyle bir devir kapanmıştır gerçekten. yaşarken tanıyanlardan olmak ne büyük şans. shakespeare ‘in de dediği gibi -bir ulusun türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.

-İkibinoniki yılının yirmidokuz eylülünde gözyaşlarıyla uğurladığımız, gökyüzünün en parlak yıldızı, sırmadan yıldızlarla süslü lavanta çiçeği kokan halep işi yorganın altında huzurla uyuyan büyükusta. yazılacak çok şey var da ustanın o derin ve zamansız sesi anlamsız kılıyor hepsini.

-Şarkıların hep bizimle üstad, ruhun şad olsun.  Aldım ufak rakımı açtım haydar haydar’ı söylediğin türküyü sen söyle yeter ki…

-Anadolu’nun kalbiydi..

[youtube width=”600″ height=”365″ video_id=”v4ZmLXrrCOo”]

– Anadolu’nun adamıydı. Kendisinin elini öpmek, sarılmak isterdik bu dünya’da. Diğer tarafa inşalaah…

tüccarlar gelmeden amberle yıkanmış sesin,
çil çil altınla değil, aşkla parlıyor gözlerin

~ haydar ergülen

-Caz festivaline gidecek kadar “cool” ama neşet ertaş dinleyemeyecek kadar “urban” arkadaşlar; bu müziği “playlist”lere, “ipod”lara almanız için festivale amerika’dan katılan vasat bir müzisyenin ntv’de yekta kopan’ın programına çıkıp da “aslında anadolu’da da bir tür blues geleneği var. neshet ertash en önemli temsilcisi. biz çok sevdik” diye röportaj vermesini bekliyorsunuz değil mi?

-Tarlabaşı’nı sanata boyamak için oradaki yoksulların kapı dışarı edilmesini beklemiş görsel sanatçılarımız da var, sizlerin küçük kuzenleri. akrabalarınızla daha tanışmadıysanız ziyaretlerine gidin- pamukkale inşaat, beyoğlu belediyesi, filli boya, kadir has üniversitesi ve s.o.s. güvenlik şirketi desteğiyle duvarlara resim yapıyorlar. (şaka etmiyorum, oradaki yıkım öncesi sanat festivalinin resmi sponsorları bu saydığım kurumlar.)

DOSTLARI ÜSTADI ANLATTI:

Kanser tedavisi gören Neşet Ertaş’ın vefatının ardından sanatçının yakın dostları en güzel kelimelerle onu anlattı. Bugüne kadar iyi kötü pek çok gününe şahit olan arkadaşları Neşet Ertaş’ın acı, hüzün dolu buruk hayatını şu sözlerle anlattılar:

RAHMİ SALTUK: ÇOK SIKINTI ÇEKTİ

“Yöresel sanatçılar arasında ilk beşe, belki de birinci sırada gelir. Bozlakları rahmetli babası gibi çok iyi söylerdi. Ahbaplığımız var ama Türkiye’nin hallerinden dolayı son dönemde görüşemiyorduk. 1969’da Gençlik Saati vardı Ankara Radyosu’nda ilk defa o programda çok ünlü olduğu dönemde tanışmıştık. Beraber Gençlik Saatine çıkmıştık. Çok güzel eserler bıraktı. Her ölüm erken ölüm demektir. Bilgelik yanı vardı. Herkeste olmayan bir şey. Çok sıkıntılar çekti, Almanya’ya gitti. Unkapanı’nda karşılaştığımızda. Ona ‘Yöneticiler sesimizi çıkarmamıza izin vermiyor’ demiştim. O da ‘O zaman sana bir firma gerekiyor’ demişti.”

İNCİ ÇAYIRLI: ÇOK BÜYÜP KAYIP

“Çok üzüldüm. Beklemedik, çok ani bir olay. İnsan olarak çok değerli bir kişiydi. Çok büyük bir kayıp. Büyük bir hocayı, iyi bir enstrüman çalan birini kaybettik. Başımız sağ olsun. Nur içinde yatsın. Yaptığı işi önce saygı ve sevgi, sonra da derin bilgisini katıyordu. Büyük üzüntü duydum.”


SELDA BAĞCAN: HAYATI ACILARLA GEÇTİ

“Çok üzüntülüyüz, değerli bir ozandı. Birinci kaynaktan türküler dinleyemeyeceğiz artık. Kendisinden 2-3 eser aldım. Çok üzgünüm, nur içinde yatsın. Hayatı acılar içinde geçti. Hasan Saltık onu yeniden var etti, popüler olmasını sağladı. Hak ettiği değeri bulamayan insanlardandı. Bu kadar değerli bir ozan, kalbi kırık olarak gitti.”

SABAHAT AKKİRAZ: HER TÜRKÜDE HATIRLAYACAĞIZ ”

Hepimizin türküleriyle büyüdüğü, yaşadığı bir büyük usta. En büyük tesellim onun gibi çalan, söyleyen bir değerimiz yoktu. Sonsuza kadar her tele vurulduğunda, türkü söylendiğinde onu hep yaşıyor hissedeceğiz. Onu hep öyle duyacağız, öyle anımsayacağız.”

BELKIS AKKALE: TOPLUMUN GÖNLÜNE GİRDİ, UNUTULMAZ ”

Sanatçılar eserleriyle toplumun gönülen girmiş ustalar hiçbir zaman unutulmaz. Çok üzgünüm, haberi alınca da konuşmakta güçlük çekiyorum. Neşet Ertaş uzun yıllar halk türkülerine hizmet etti. Gençlik yıllarımda onun ilk kez konserine gitmiştim. Çok üzgünüz. Toplumda çok iz bırakan değerli bir ustayı kaybettik.”