5053873217 [email protected]

Behzat Ç. birçok özelliği ile Türk dizi tarihinde ayrı bir yere sahip ve uzunca bir zaman da öyle kalacak gibi. Behzat Ç.’yi Türk dizi tarihinde kült yapan, en olmadık yerlerde olmadık karakterlere tarihten kopup gelen büyük sözler söyletmesi.

 

Son bölümde Orhan adında bir Alzheimer hastası Kore savaşını anlatıyor. Arada söz ettiği birçok alakasız sözden sonra, ölümcül birkaç cümleyi alttan alta bize aktarıyor.

“Kore savaşına katıldım, Marilyn Monroe geldi, biz aç aç dedik. O dönemde bize demokrasi yeni gelmişti. Kore’de yoktu. Sıcağı sıcağına Kore’ye de götürelim dedik. O kadar savaştık Kore’de iki şey çok gücüme gitti. Biri Amerikan askerleri geri çekilirken bize haber vermediler, kaldık düşmanın ortasında. İkincisi de Amerikan Generali Mac Arthur bize 2,5 centlik asker dedi”

Orhan adlı karakterin gönderme yaptığı 2,5 centlik asker aslında Nazım Hikmet’in bir şiirine gönderme. Şiirin gerçek adı 23 centlik asker. O “23 centlik asker” sözünü söyleyen kişi de Mac Arthur değil, ama karakter Alzheimer hastası olduğu için durumu anlayışla karşılamak gerekiyor. Sözü söyleyen kişi Nazım Hikmet’in şiirinde adı geçen Mister Dallas.

Behzat Ç. nin göndermesini alıp, şiiri bir kere daha hatırlatıyoruz.

 

“mister dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
ankara’da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
yahut da aynı hesapla mister dallas,
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
istanbul’da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
yalnız bir mesele var mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidicek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela mister dallas,
yeller eserken yerinde sizin new york’un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
dahası var dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince bedrettin’in…
o, tornacı hasan, köylü memet, öğretmen ali’dir,
kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 eylülü’dür.
dedim ya, mister dallas,
herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük türk milleti.”