5053873217 [email protected]

BEYONCE HAYATINI FİLM YAPIYOR

Ünlü şarkıcı Beyonce Knowles filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını da üstlenmeyi planlıyor.

Los Angeles Times’ın haberine göre Beyonce ve ajansı 20 dakikalık bir tanıtım filmi ile Hollywood stüdyolarını dolaşıyor ve destek arıyor. Filmin konser görüntüleri ve söyleşilerden oluşması bekleniyor ancak Beyonce’nin hayatının bir bölümüne mi yoksa tamamına mı odaklanılacağı bilinmiyor. Beyonce, daha önce kendi müzik videolarından bazılarının ortak yönetmenliğini yaptı ve “Dreamgirls”, “Cadillac Records” ve “Obsessed” gibi filmlerde rol aldı. Ünlü yıldızın önümüzdeki aylarda Clint Eastwood’unyöneteceği “A Star is Born”un yeniden çevriminde rol alması bekleniyor.

 

AŞK TESADÜFLERİ BİR KEZ DAHA SEVECEK!

Romanyalı Media Pro şirketi, “Aşk Tesadüfleri Sever” filminin yapım haklarını satın aldı. Film, hikâyenin aslına sadık kalınarak yeniden çekilecek.

Yönetmen Ömer Faruk Sorak, başrolünde Belçim Bilgin ve Mehmet Günsür’ü oynattığı “Aşk Tesadüfleri Sever” filmi ile bir ilke imza atmaya hazırlanıyor. Sorak’ın yapım haklarını yurtdışına sattığı film, bir Amerikan-İngiliz hikâyesine dönüştürülecek ve böylece dünyada yeniden çevrimi yapılan ilk Türk filmi olacak. Böcek Yapım’ın sahibi Sorak, filmin yapım haklarını iki yıldır görüşme halinde olduğu Romanyalı Media Pro şirketine sattığını açıkladı: “Bir ön ödeme yaparak ‘Aşk Tesadüfleri Sever’in haklarını aldılar. Önümüzdeki günlerde de ilk protokol anlaşması için Londra’da görüşmeler yapılacak.” Oyuncu seçimi ve hikâye adaptasyonunda Böcek Yapım’ın onayının alınacağını belirten Sorak ayrıca Media Pro şirketiyle farklı projeler için de görüştüklerini, Avrupa ve Türkiye’de ortak işlere imza atacaklarını söyledi.

METİN ERKSAN’I KAYBETTİK

Erksan, rahatsızlığı dolayısıyla tedavi gördüğü Bahçelievler MedicalPark Hastanesi’nde bu akşam hayatını kaybetti.
Metin Erksan, 1929 yılında Çanakkale’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlayan, Pertevniyal Lisesi mezunu Erksan’ın, 1947’den başlayarak çeşitli gazete ve dergilerde sinema yazıları yayınlanmaya başladı.
Üniversite yıllarında sinemayla ilgilenen Erksan, 1950’de Atlas Film için Yusuf Ziya Ortaç’ın ”Binnaz” adlı filmini senaryolaştırarak sinemaya adımını attı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden 1952’de mezun olan Erksan, aynı yıl Dünya gazetesinde film eleştirileri yazdı.
Yine 1952’de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun senaryosundan çektiği ”Aşık Veysel’in Hayatı-Karanlık Dünya”, ilk filmi oldu.
Erksan, 1957’de ”Dünya Havacıları Türkiye’de” ve ”Büyük Menderes Vadisi” isimli iki belgesel film yönetti.
İlk filmi ”Karanlık Dünya” ile halk ozanı Aşık Veysel’in yaşamını, filmin çekimlerini sanatçının köyünde gerçekleştirerek yarı-belgesel bir yaklaşımla perdeye getirdi.
1957’de çektiği ikinci filmi ”Dokuz Dağın Efesi” ile büyük ilgi toplayan Erksan, daha sonra ”Gecelerin Ötesi”, ”Yılanların Öcü” ve ”Acı Hayat” gibi filmlerle toplumsal gerçekçilik türünde ürünler verdi.
Sinemacılar Kuşağı’nın üç önemli temsilcisinden biri olarak adını duyuran Erksan, ”Susuz Yaz”, ”Suçlular Aramızda”, ”Sevmek Zamanı” ve ”Kuyu” gibi filmlerle kendine özgü üslubunu geliştirdi.
”Susuz Yaz” adlı filmi, 1964’te Uluslararası Berlin Film Festivali’nde büyük ödül olan ”Altın Ayı”yı kazanarak, Türk sinemasının yurt dışında tanınmasına öncü oldu.
Erksan, 1974’te Türkiye’de ilk defa İDGSA Film Arşivi tarafından başlatılan eğitim çalışmalarına katıldı, sinema kurslarında öğretmen olarak görev aldı.
Metin Erksan, 1974’te Sait Faik Abasıyanık’ın ”Müthiş Bir Tren”, Kenan Hulusi’nin ”Sazlık”, Samet Ağaoğlu’nun ”Bir İntihar”, Sabahattin Ali’nin ”Hanende Melek” ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ”Geçmiş Zaman Elbiseleri” adlı öykülerini, TRT kurumu adına ”Beş Türk Hikayesi” ismiyle yönetti.
İDGSA Sinema-TV Enstitüsü’nde 1975’ten itibaren öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Erksan, 1981’de TRT adına sinema alanındaki son çalışması olan ”Preveze’den Önce” adlı diziyi gerçekleştirdi.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazan Erksan’ın çalışmaları özellikle yurt dışında büyük ilgi gördü. Birçok festivalde çeşitli ödüller kazanan Erksan adına toplu gösteriler, film haftaları düzenlendi.
Erksan’a, 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile ”Onursal Profesörlük” unvanı verildi.

Yönettiği filmler
Metin Erksan’ın yönettiği filmler şunlar:
Aşık Veysel’in Hayatı/Karanlık Dünya (1952), Dokuz Dağın Efesi (1953), Beyaz Cehennem (1954), Yol Palas Cinayeti (1955), Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi (1956), Gelinin Muradı (1957), Hicran Yarası (1958), Gecelerin Ötesi (1960), Şoför Nebahat (1960), Mahalle Arkadaşları (1961), Oy Farfara Farfara (1961), Acı Hayat (1962), Çifte Kumrular (1962), Sahte Nikah (1962), Yılanların Öcü (1962), Susuz Yaz (1963), İstanbul Kaldırımları (1964), Suçlular Aramızda (1964), Sevmek Zamanı (1966), Ölmeyen Aşk (1966), Ayrılsak da Beraberiz (1967), Kuyu (1968), Ateşli Çingene (1969), Reyhan (1969), Yılın Kadını Değil (1969), Eyvah (1970), Sevenler Ölmez (1970), Feride (1971), Hicran (1971), Makber (1971), Keloğlan ve Can Kız (1972), Süreyya (1972), Dağdan İnme (1973), Şeytan (1974), Kadın Hamlet / İntikam Meleği (1976), Sensiz Yaşayamam (1979), Ödeşme.

Katıldığı festivaller ve ödülleri
Metin Erksan’ın katıldığı festivaller ve aldığı ödüller de şunlar:
Dokuz Dağın Efesi: 1. Türk Filmleri Festivali, Jüri Özel Ödülü 1959.
Gecelerin Ötesi: 2. Türk Filmleri Festivali, En Başarılı Senaryo Ödülü 1959.
Sinema Dergisi, En Başarılı Yönetmen Ödülü 1959, Sinema Dergisi, En İyi Film Ödülü 1959.
Türk Filmleri Yarışması, Metin Erksan, En İyi Senaryo Ödülü. 1961.
Türk Filmleri Yarışması, Kadir Savun, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü. 1961.
Yılanların Öcü: Sinema Yazarları, 1961/1962 döneminin En Başarılı Yönetmen Ödülü 1962.
Tunus Kartaca Film Festivali’nde Şeref Madalyası Ödülü 1966.
Susuz Yaz: Berlin Film Festivali Altın Ayı (Uluslararası Arenada İlk Ödül Alan Türk Filmi) 1964.
Acı Hayat: Sinema Yazarlarınca Yılın Filmi Ödülü 1964.
Suçlular Aramızda: 2. İzmir Film Şenliğinde En İyi Yönetmen Ödülü 1965.
Milano Film Festivali’nde En İyi Sosyal İçerikli Film Ödülü 1965.
Kuyu: 1. Adana Film Şenliğinde En Başarılı Film Ödülü 1969.
1. Adana Film Şenliğinde En Başarılı Yönetmen Ödülü 1969.
3. Ankara Film Festivalinde Emek Ödülü 1990.

DİKKAT! MEHMET ERDEM VE “HERKES AYNI HAYATTA” ALBÜMÜ BAĞIMLILIK YAPIYOR!

O benim aklıma Sınıf dizisi müziklerinden olan “Herkes aynı hayatta” şarkısıyla kazındı ama aslında çok daha fazlasını yapmış -ve o zamanlar henüz bilmesem de yapmaya devam edecek olan- bir adammış. Zira bu aralar hangi kanalı açsam o karşımda, son çıkan albümlerle ilgili kimle konuşsam 5 kişiden en az üçü onun adını söylüyor

Belki hemen herkes onun eserlerini filmlerde ya da dizilerde duymuştur… Ama bu konuya özel bir ilgileri yoksa duydukları o eserlerin kime ait olduğunu bilmeyebilirler. Kendisi Kalbim seni seçti, Avrupa Avrupa ,Leyla ile Mecnun gibi dizilerin müziklerine imza atmış. En yakın arkadaşım da aralıklı olarak birkaç kere kendisinden bahsedince, evet 27 olsak da hala lisedeki gibi şunun şu albümü bunun bu filmi muhabbetleri yapıyoruz, dedim daha yakından bakayım ben şu Mehmet Erdem’e. İyi ki de demişim!
Albümünü baştan sona dinlemekle başlayayım, bir kere dinledikten sonra yazacağım hislerim oluşur nasılsa dedim ve resmi sitesindeki DİNLE ikonuna tıkladım. -Laf aramızda bu ara ilham kovalıyorum, bu gidişle editörüm de beni kovalayacak diye de korkuyorum. Ama bu “ilham” denen şey böyle de nankör bir şey işte, gel dersin gelmez, gelme dersin uykunun ortasında bulur seni uyandırır. Ertesi gün sadece senin anlayacağın bir dilde bir şeyler yazdırır köşesi yırtık ve çay lekeli bir kağıt parçasına! Anlayacağınız “gel diyorum, gelmiyor namıssız!” hallerindeyim.- Neyse konumuza dönelim, bir kere dinledikten sonra patır patır dökülürüm diyordum ama kendimi albüme öyle bir kaptırmışım ki bir de ne göreyim? İlk dinlemeden sonra yazmaya başlamak yerine şarkıların yanındaki ikonlara tıklayarak albümü sil baştan dinliyorum. -Tabi kendime geldiğimde sayfanın sağ tarafında albümü dinle ikonu olduğunuda fark ettim, meğer o ikon yardımıyla bir tıkla tüm albümü dinleyebiliyormuşum. Kendime ve benim gibi şaşkın ördeklere not: Sadece albümü dinlemeye odaklanmayacakmışsın, nasıl dinleyeceğine de dikkat edecekmişsin.- O ana kadar albümü kaç kere dinlemiştim bilmiyorum.
Albümde yer alan bazı şarkılar daha önceden duyduğumuz “Hakim bey, Sen mutlu ol ne olur, Dünya dönüyor” gibi parçaların coverları. Açıkçası ben bir eserin ilk duyduğum haliyle duygusal bir bağ kuruyorum ve yeniden düzenleme ve yorumlara biraz zor alışıyorum, -sadece coverlarda değil, bir şarkının farklı versiyonları için de geçerli bu.- Mehmet Erdem’in coverlarında ise sanki şarkıyı ilk defa o söylemişçesine keyif aldım. Sanki şarkıları albüm için yorumlamamış, kimi zaman konuşur gibi söylemiş kimi zaman bir dost meclisinde -sesi güzel olana şarkı,türkü söylettirirler ya- kendisine “Hadi Mehmet, söyle bir şeyler.” denmesi üzerine söylemiş işte. Albüm böylesine samimi ve mütevazı. En azından bana bunları hissettirdi. 

Bence albümün bir diğer özelliği de pek çok tarzdan tatlar barındırması ve hemen her ruh halinde dinlenebilir olması. Dinlediğim her yeni şarkıda “jazz yapıyor bu adam, yok yok pop yapıyor, arada klasik mi yapmış ne?” gibi cümleler uçuştu beynimde ama sonra dedim ki ne yapıyorsa yapıyor arkadaş, güzel yapıyor! Hatta ben onda bir gizli kahraman havası buluyorum. Müzikal açıdan yorum yapacak haddim yok ama şarkıların düzenlemesi ve yorumu insanın içine gizlice dokunuyor. Kendisini göstermek için süslere püslere bürünmüş bir kadını görmek gibi değil de, daha ziyade onun yanında duran sessiz, sade ve duru güzelliği olan bir kadını fark etmek gibi, dinledikçe keşfediyorsunuz bu gizli cevheri. Mesela sinirliyseniz sakinleşebiliyorsunuz ama bunun nasıl olduğunu bir anda göremiyorsunuz çünkü şarkılar “Ben burdayııııııım, ben yaptııııım” diye bağırmıyor.

‘DÜNYA DÖNÜYOR’ ŞARKISINI DİNLEYİP, KIVIRMAYAN BERİ GELSİN!
Eğer “Her şeyden önce beni dinlendirsin ama “ecnebice” olmasın ne dediğini de anlayım, dilime dolandığında ben de söyleyebileyim” diyorsanız doğru adrestesiniz. Sabah uyku mahmurluğunda işe giderken arabada; dershaneye, kursa, giderken otobüste; akşam çayını-kahvesini içerken eşle dostla, uykuya dalmayı beklerken kısık sesle, kısacası akla gelebilecek her yerde dinlenebilecek hem kıvrak hem dinlendirici bir albüm olmuş. Bu cümlem üzerine Mehmet Erdem’in öne çıkan eserlerini dinleyip “Hadi canım sende, tamam dinlendiriyor da hep aynı tarz hani kıvraklık?” diyenler de olabilir. Oysa hiç de öyle değil, film ve dizilere yaptığı müzikler arasında hareketli ve eğlenceli eserler de var. Hele bir “Dünya dönüyor” coverı var ki sormayın dostlar, ben dans etmem diyenler bile bence kalkıp iki göbecik atar ya da kalkmadan oturduğu yerde en azından sallanıverir. Bu şarkıda kullanılan ensturmanlar bana ABD’li grup Beirut’ u anımsattı, bildiğim kadarıyla onlar da Batı Avrupa ve Balkanlar’a özgü müziği pop müzik ile birleştiriyor, hatta hafiften Indie-Rock tarzını dünya müzikleriyle birleştiriyorlar, sonuç olarak şarkının bu şeklini o kadar beğendim ki “Dilinizde Türkçe sözlerle kulağınızda Balkan esintisi… Ne duruyorsunuz dans edin!” sloganıyla tüm dünyaya yayabilirim.
Madem umuma açık bir şeyler yazıyoruz, gençlerimize iyi örnek olacak noktalarına da biraz vurgu yapalım ama değil mi? Mehmet Erdem İzmir Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’ ni kazanmış, kazanmakla kalmamış Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. -Doğrudan okulu ve mezun olduğu bölümü yazsaydın ne uzattın bu kadar diyenler olursa: Bilenler bilir, o okulu kazanmak bir dert, bitirmek ayrı bir derttir.- Demek ki neymiş arkadaşlar? İyi müzisyen olmak için illa konservatuara gitmek gerekmiyormuş. Gitme imkanınız ya da seçeneğiniz yoksa, hem meslek sahibi olabilir hem de müzisyen olabilirmişsiniz. Yeter ki isteyin, başlayın ve asla pes etmeyin. Mehmet Erdem de yola 5 yaşında mandolin çalarak başlamış.
Aslında Mehmet Erdemle ilgili anlatmak istediğim daha çok şey var ama söyleyeceklerimin çoğunu ve yer aldığı projeleri http://www.mehmeterdemmusic.com/ sitesinde yer alan röportaj linklerinden ya da “hakkında” kısmından da bulabilirsiniz. Samimi olmak gerekirse, yeterince uzattım zaten, daha fazla uzatmayayım. Bu satırları okuyorsanız, bir an önce bitirin ki daha dinlemediyseniz hemen albümü dinleyebilin. Uzun lafın kısası, gidin albümü dinleyin arkadaş! Ben de hala dinliyorum…

 Başak SULTAN

ORHAN BABA’NIN 60 YILI 30 ŞARKIYLA ANLATILACAK

ORHAN Gencebay’ın 60’ıncı sanat yılı için çok özel bir albüm hazırlandı.

Sezen Aksu’dan Tarkan’a, Ajda Pekkan’dan Nilüfer’e 30 ünlü isim, Gencebay’ın en sevilen şarkılarını okudu. Ünlü sanatçının efsane şarkısı “Batsın Bu Dünya”yı ise tüm sanatçılar birlikte seslendirdi. Uzun zamandır üzerinde çalışılan projede bazı son dakika değişiklikleri de yaşandı. Daha önce Kutsi’nin okuyacağı açıklanan “Vazgeç Gönlüm”ü Özcan Deniz söyledi. Kenan Doğulu’nun seslendireceği “Bir Arada Olamayız”ı ise Athena yorumladı. “Dil Yarası”nı Berkay yerine albüme sonradan dahil olan Ebru Gündeş okurken, Ziynet Sali albümden çıkınca “Dünya Dönüyor” eseri Berkay’a kaldı. Candan Erçetin’in “Severek Ayrılalım”ı okuması planlanıyordu, ancak şarkı projeye katılan Ajda Pekkan’ın oldu, Erçetin de “Beni Böyle Sev”in yorumculuğunu üstlendi. Sıla, Şebnem Ferah, Yalın, Murat Boz, Kıraç ve Sertab Erener beklenenin aksine projede yer almadı. Kıraç ve Yalın, kendi albümleri üzerinde çalıştıkları için albümde yer almadıklarını açıkladı.

POLONYA MADONNA’YI BOYKOT EDİYOR

Polonya’da Madonna konseri 1944’te Nazi işgaline karşı başlayan ayaklanmanın yıl dönümüne rastladığı için konserin boykot edilmesi çağrıları yapılıyor.

Buna karşılık Madonna’nın ekibi, konser öncesinde 1944’teki olayların anılacağı kısa bir video klip göstermeyi önerdi.

Nazilere karşı 200 bin Polonyalının can verdiği Varşova Ayaklanması başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Her yıl ölenlerin törenlerle anıldığı günün tarihi ve duygusal önemine dikkat çeken Genç Haçlılar adlı Katolik örgüt, Çarşamba akşamı Madonna konserine kimsenin gitmemesi için internet üzerinde bir kampanya başlattı.

Örgüt, şu ana kadar 50 bini aşkın kişinin altına imzasına koyduğu boykot çağrısının büyük yankı bulduğunu söylüyor.

Konseri Polonya tarihine saygısızlık olarak görmenin yanısıra, protestocu Katolik grup Madonna’yı ”cinsel sapkınlık ve p.rnografiyi yüceltmekle” suçluyor.