5053873217 [email protected]

BÜYÜKŞEHİR’DE YAŞAYANLAR BU HABERİ OKUMADAN GEÇMEYİN!

 

Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Sönmez Duman, “Dünya Astım Günü” vesilesiyle astımla ilgili merak edilenleri açıklıyor.

Akciğere havayı taşıyan, hava yollarının mikrobik olmayan müzmin iltihaplanması olarak tanımlanan astımın, toplumda hiç de azımsanmayacak oranda görüldüğünü açıklayan Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Sönmez Duman, “Çalışmalarda astım görülme sıklığının çocuklarda %2-15 ve erişkinlerde ise %2-5 arasında dağılım gösterdiğini belirtiyor.

Astım görülme sıklığı Türkiye’de şehirler ve bölgeler arasında önemli farklılıklar gösteriyor. Genelde kıyı kesimleri, büyük şehirler ve düşük sosyoekonomik yaşam koşullarında daha sık görünüyor. Çocuklukta erkeklerde, erişkin dönemde kadınlarda biraz daha sık rastlanıyor. Türkiye’deki çocuk astımlı sayısı 1.5 milyonu ve yetişkin astımlı sayısı ise 6 milyon.

Hangi meslekler astıma daha yatkın?
Fırıncılar, mandıracılar, deterjan üretiminde çalışanlar, çiftçiler, balık ürünleri imalatçıları, gıda işleme işçileri, tahıl isçileri, sağlık çalışanları, kümes hayvan yetiştiricileri, marangozlar, ipek işletmeciliği, güzellik salon çalışanları, kaplamacılar, rafineri isçileri, boyacılar astıma maruz kaldıkları kimyasallar nedeniyle mesleki astım riski altındalar.

Astıma yol açacak faktörler nelerdir?
Evde veya ev dışında birçok allerjen astımı başlatabilir. Bu allerjenler çoğunlukla solunum yoluyla vücuda alınır. Bunların en önemli olanlarını sıralamak gerekirse: Ev içinde akar, küf mantarları, hamam böceği, evcil hayvan tüyleri; ev dışında ise ağaç, çiçek ve ot polenleridir. Ayrıca süt, yumurta, fıstık, fındık, balık, buğday, soya besinler de allerjiyi tetikleyebilmektedir.

Allerjik astımlılar bulundukları ortamda ve tatilde nelere dikkat etmelidir?
Allerjik astım hastaları ev ve iş ortamlarında allerjen / kimyasal madde maruziyetinden mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Ortam temizliği, havalandırmasının ne şekilde yapılaması gerektiğinin eğitimi verilmelidir. Meslek seçerken astımı tetikleyeceği bilinen meslekler tercih etmemelidir. Deniz ve deniz kenarı tatilleri astım hastaları için en doğru tatil seçeneğidir. Bol bol tuzlu suda yüzmek ve tuzlu su buharı solumak havayollarını rahatır ayrıca kış boyu tıkanan ve enfeksiyonlarla mücadele eden hava yolları doğal tuzlu suyun etkisiyle açılır. Havuz suları çoğunlukla klor ile dezenfekte edildiğinden aşırı sıcak havada buharlaşarak salınan klor astım hastalarında atakları tetikleyebilmektedir.

Allerjik ilaçlarla birlikte alkol alınması sakıncalı mı?
Nefes açıcı ilaçlar kalp ritmini ve tansiyonu etkileyen ilaçlarla (örneğin soğuk algınlığı ilaçlarında bulunan efedrin ve psödoefedrin) veya alkol ve diğer keyif verici maddelerle bir arada kullanıldıklarında çok daha tehlikeli olurlar. Ayrıca alkol bir santral sinir sistemi depresanı olduğu için allerji hapı olarak bilinen antihistaminik ilaçlarla birarada kullanılması sakıncalıdır. Antihistaminik kullanımı süresinde görülen uyku hali, sersemlik, konsantrasyon ve dikkat kaybı, denge bozukluğu gibi yan etkilerin, alkolle birlikte alınması halinde ciddi yan etkilere sebep olabileceği gözönünde bulundurulmalıdır.

Allerji hastaları bunları asla yapmayın!…
1. Sigara içmeyiniz. İçiyorsanız da, bırakmak için yardım alınız.
2. Hava kirliliği olmayan yaşam ortamları seçmeye çalışınız.
3. Allerjiniz olduğunu bildiğiniz önlenebilir alerjenlerden uzak durunuz.
4. Yoğun kokuları evden uzak tutunuz. Parfümlü sabun, şampuan veya losyonlardan kaçınınız. Tütsülerden uzak durunuz.
5. Astımlı kişinin yatak odasında özel düzenlemeler yapınız. Toz tutacak halı, kilimleri kaldırınız. Tüylü koltukları, minderleri ve fazla yastıkları kaldırınız. Yatak takımlarınızı toz geçirmeyen nevresim takımları ile kaplayınız. Çarşaf ve nevresim takımlarını sık sık, çok sıcak suda yıkayın ve güneşte kurutunuz.
6. Evinizdeki havayı temiz ve taze tutmak için pencereleri sık açınız.
7. Ev içinde tüylü evcil hayvan beslemeyiniz.
8. Astım ilaçlarını asla kendiniz kesmeyiniz.

OKSİJEN DİYETİYLE GENÇ KALIN!

Besinlerde bulunan bazı öğelerin antioksidan etkisi olduğu ve serbest radikallerin vücutta oluşturduğu zararlı etkileri yok ettiği biliniyor. Amerika Tarım Departmanı (USDA) besinlerdeki serbest radikal yok etme puanını ORAC puanı olarak ölçtü.

Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem ŞEBER

Bu güne kadar besinlerin antioksidan değerleri birçok yol ile ölçülmesine karşın, bu puanlamanın şu ana kadar yapılmış olan en güvenilir puanlama olduğu düşünülüyor. Kısacası ORAC puanı yüksek besinler; kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltıyor ve yaşlanmayı geciktiriyor.

OKSİJEN (ORAC) DİYETİ İLE İLGİLİ NOTLAR

· Oksijen diyetine göre günde 3000-5000 ORAC puanı edecek kadar sebze ve meyve tüketilmesi gerekiyor. Bu yol ile kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltmak, yaşlanmayı geciktirmek ve vücudu serbest radikallerden temizlemek mümkün.

· Kuru meyvelerde, yaş meyvelere göre ORAC değeri daha yüksektir. Bunun sebebi kuru meyvelerin daha az miktarda su içermesi bu nedenle aynı ağırlıkta yaş meyvelere nazaran daha fazla antioksidan içermesidir. Fakat bu durum, sürekli kuru meyveler ile beslenmemiz gerektiğini göstermiyor. Beslenme düzeninde mutlaka bir denge olmalı, tek çeşit beslenmeden uzak durmak önemli.

· Bazı besinlerin ORAC değerleri yüksek fakat günlük tüketim miktarları düşük. Örneğin baharatlar… Baharatların ORAC değerleri son derece yüksek olmasına rağmen, tüketebildiğimiz miktarları düşük. Bu nedenle günlük oksijen diyetine ve ORAC puanı alımına etkileri çok yüksek değil.

· Günlük ORAC puanını beslenme ile toparlamaya çalışırken, proteinleri ihmal etmemek gerekiyor. Dört ana besin grubundan ikisi olan süt ve süt ürünleri ve et, tavuk, balık, yumurta gibi protein kaynaklarına yeterli önem gösterilmeli.

BAZI BESİNLERİN ORAC PUANLARI

Besin Adı ORAC puanı

(5 gramda)

Servis Ölçüsü ORAC puanı

(1 serviste)

Kuru erik 288.5 1 avuç 462
Kuru üzüm 141.5 35 gram 1019
Yaban mersini 111.7 70 gram 1620
Böğürtlen 101.8 70 gram 1466
Sarımsak 96.95 1 diş 58
Kızılcık 87.5 45 gram 831
Çilek 76.8 55 gram 831
Brüksel Lahanası 1’den az 1 brüksel lahanası 206
Avokado 39.1 ½ adet 149
Portakal 37.5 1 orta boy 982
Kivi 30.25 1 adet 458
Domates 9.45 1 orta boy 233
Şeftali 7.9 1 orta boy 137
Kayısı 8.2 3 adet 175
Ispanak (pişmiş) 45.45 1 tabak 1089

 

GÜNDE 7500 ORAC PUANI KAZANDIRAN SÜPER İÇECEK

MALZEMELER (4 KİŞİLİK)

2 su bardağı light süt (400 ml) — Porsiyon başı ORAC puanı: 1263

4 tatlı kaşığı toz kakao (20 gram) —Porsiyon başı ORAC puanı: 2233

1 tatlı kaşığı toz tarçın (5 gram) — Porsiyon başı ORAC puanı: 3344

1 avuç dolusu yaban mersini (70 gram) Porsiyon başı ORAC puanı: 405

1 avuç dolusu böğürtlen (70 gram) — Porsiyon başı ORAC puanı: 366,5

Buz küpleri

YAPILIŞI: Tüm malzemeyi blanderin içerisinde iyice karıştırdıktan sonra en son buz küplerini ekleyin ve iyice parçalayarak karışıma yedirin. Soğuk olarak servis edin. Sağlık ve afiyet olsun!

SÜT SADECE ÇOCUKLUKTA DEĞİL, YETİŞKİN DÖNEMDE DE YARARLI

Hayat boyu düzenli süt içmenin önemine değinen uzmanlar, kalsiyum kaynağı sütün çocukluk ve ergenlikte sağlıklı gelişim için çok önemli olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, ilerleyen yaşlarda ise sütün sağlığın korunmasında büyük bir fayda sağladığına dikkat çekiyor.

Çocukluk döneminden itibaren düzenli süt tüketimi ile sağlıklı bir bedene sahip olunabileceğini vurgulayan uzmanlar, kalsiyumun kemik sağlığı için önemine dikkat çekiyor. Uzmanlar, kemiklerin yapı taşı olan kalsiyum açısından en zengin ve vücutta kullanılabilirliği en yüksek besin olan sütün her gün düzenli olarak tüketilmesini öneriyor.

Gelişme çağındaki çocukların daha sağlıklı kemik yapısına ulaşabilmesi için yeterli miktarda kalsiyum ve mineral almaları gerektiğini belirten Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, daha ileri yaşlarda içilen sütün ise osteoporoz (kemik erimesi) riskini azalttığını söyledi.

Büyüme çağında ve ergenlik döneminde günde 2 bardak tüketilmeli

Özellikle büyüme çağı (6 – 10 yaş) ve ergenlik döneminde (10 – 18 yaş) gelişimin sağlıklı bir şekilde tamamlanması için gerekli vitamin ve minerallerin düzenli olarak alınması gerektiğine değinen İnanç, sağlıklı sütte, çocukların zihinsel ve bedensel gelişiminde ihtiyaç duyulan besin öğelerinin bulunduğunu ifade etti. Sütün içeriğindeki kalsiyumun boy uzamasında etkisi olduğunu belirten Inanç, Amerika’da 9 buçuk yaş ortalaması ile 122 çocuk arasında yapılan araştırmada düzenli süt tüketen çocukların 3 yılın sonunda yaşıtlarına göre 2 ile 3 santimetre arasında daha uzun olduğunu vurguladı. İnanç bunun yanında, sütün içeriğindeki kalsiyum, fosfor ve kazein aracılığı ile diş çürüklerini önleme etkisi olduğu iletti.

Hamilelikte de anne ve sağlığı için süt tüketilmesi öneriliyor

Gebelik dönemine ilişkin yorumlarda bulunan İnanç “Annenin sağlığı ve beslenmesi, bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel ve zihinsel yönden gelişmesi için büyük önem taşıyor. Annenin kalsiyum depolarının yetersiz olması durumunda bebek ve anne birçok sağlık sorunu ile karşılaşabilir” şeklinde konuştu.

50 yaş üzeri bay ve bayanlarda osteoporozdan korunmak için de süt şart

İlerleyen yaşlarda süt düzenli içilmediğinde kemiklerdeki kalsiyumun vücut tarafından kullanılmaya başladığını kaydeden İnanç, “Bu durum kalsiyum eksikliğinden kaynaklanan ve kemik kaybı olarak bilinen osteoporoza neden olmaktadır. Bu riski azaltmanın en kolay ve en doğru yolu da her yaşta düzenli olarak süt içilmesidir” dedi.

Günümüzde 50 yaş ve üstü kadınların yüzde 50’sinde menopoz ile birlikte osteoporoz belirtilerinin de görüldüğüne dikkat çeken İnanç, düzenli egzersiz yapılmasının, yeterli kalsiyum ve D vitamini alınmasının bu sıkıntının giderilmesinde büyük önemi olduğuna değindi. Neriman İnanç, osteoporoz hastalarının yüzde 80’inin kadınlardan oluştuğunu, fakat bu hastalığın yalnızca kadınlarda görülmediğini, 50 yaş ve üzeri erkeklerin yüzde 25’inin de osteoporoz hastası olduğunu belirtti.

KAFADAKİ SAATLİ BOMBA: ANEVRİZMA

Liv Hospital Nöroradyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serra Sencer halk arasında ‘baloncuk’ olarak bilinen beyin anevrizmasının ‘kafada ne zaman patlayacağı bilinmeyen bir saatli bomba’ olduğuna dikkat çekiyor.

Birçok kişide oluşabilecek ancak belirti veremeyen bir hastalık olan anevrizmanın tespitinin güç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sencer “Anevrizma kanayana kadar çoğunlukla bir belirti vermiyor. Ancak gün içinde şiddetli ve bıçak saplanır gibi baş bölgesine giren ağrıları dikkatte almak gerekiyor. Çünkü bu sayede zamanında yapılan tetkikle ortaya çıkarılabilen anevrizmalara doğru müdahale hayat kurtarıyor” diyor.

Beyin anevrizmalarında erken tanının önemi nedir?

Beyinde oluşan baloncukların patlayarak kanaması sonucunda, hastanın hayatını kaybetmesi veya ciddi derecede sakat kalması ihtimali çok yüksek. Bu yüzden baloncukların kanama yapmadan tanınması ve tedavi edilmesi hayati önem taşıyor.

Anevrizmayı tetikleyen etkenler nedir?

Ailesinde beyin kanaması öyküsü olanlar, bilinen damar hastalıkları bulunanlar, yüksek tansiyon, şeker hastalığı olan bireyler, alkol ve sigara kullananların beyin anevrizması konusunda çok daha dikkatli olması gerekiyor. Her yaş grubunda karşımıza çıkabilecek bu hastalıktan korunma ve erken tedavi için, bu konuda deneyimli merkez ve hekimlerin kontrolü büyük önem taşıyor.

Hastalığın teşhis yöntemleri nelerdir?

Beyinde oluşan baloncukların tespiti için MR ve bilgisayarlı tomografi ile yapılan incelemeler ön teşhisi sağlamakla beraber, beyin anevrizmalarına kesin tanı beyin anjiyografisi ile konuyor. Geçmiş yıllarda sadece açık beyin ameliyatı ile tedavi edilebilen anevrizmalar artık kafatası açılmadan anjiyografik yöntemle içleri doldurularak (embolizasyon) tedavi edilebiliyor.

Anevrizmaların kapalı tedavisi kimler tarafından yapılıyor?

Beyin anevrizmalarının tanı ve kapalı tedavisini (embolizasyon) nöroradyologlar yapıyor. Ülkemizde deneyimli nöroradyologların sayısı (tüm dünyada da olduğu gibi) az ve bu işle ilgilenen deneyimli referans merkezleri sınırlı. Anevrizmaların tanı ve tedavisinin doğru ellerde yapılması önemli. Deneyimli ekip ve merkezlerde yapılan tedavinin başarı oranı çok yüksek ve potansiyel olarak öldürücü veya sakat bırakıcı bir hastalık bu yolla daha oluşmadan önlenebiliyor. Aynı zamanda açık ameliyata göre çok daha kısa sürede normal günlük hayata dönmek mümkün oluyor.

1-2 YAŞ ÇOCUKLARININ BESLENMESİ NASIL OLMALI?

Şifa Kadıköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Yaşaroğlu Erkum 1 – 2 yaş grubu çocuklarının beslenmesi konusunda bilgi verdi.

Bu yaş grubundaki günlük dengeli olarak et, süt, tahıl, meyve, sebze, yağ ve şeker grubu gıdaları tüketmeleri gerekir. Bu dönemde günlük 350 mg kalsiyum ihtiyacı vardır. 250 – 300 gr. süt, yoğurt ve bir kibrit kutusu beyaz peynir bu ihtiyacı karşılar. Kemik gelişimi için bu dönemde de D vitaminine ihtiyaç vardır. D vitamini içeren gıdalar yetersiz sayıda olduğu ve kışın güneşten yararlanma şansı az olduğu için bu yaş grubunda da 400 ünite D vitaminine devam etmek gerekir. Demir ihtiyacı bu dönemde de devam etmektedir. Demirden zengin gıdaların C vitamini ile verilmesine dikkat edilmelidir. C vitamini vücutta depolanmadığı için günlük alınmasında fayda vardır. İlk bir yıldan farklı olarak artık inek sütü içilmesine izin vardır. Bu dönemde 1 – 2 su bardağı yeterli olmaktadır. Fakat bazı bebekler ısrarla daha fazla inek sütü içmek isterler. Bu yaklaşım çocukları tek yönlü beslenmeye ittiği gibi, kansızlık, kabızlık gibi rahatsızlıklara da neden olabilir. Bu dönemde yumurta beyazı ve bal da yavaş yavaş diyete eklenebilir. Hala anne sütü olan anneler, 2 yaşa kadar emzirmeye devam edebilirler. Eğer anne sütü isteği çok yoğunsa ve diğer gıdaların alımını engelliyorsa kesilmelidir. Kesme döneminde bebeğin sağlık durumunun yerinde olması gerekmektedir. Aksi taktirde aile ve bebek büyük sıkıntılar yaşayabilir.
Vücudumuzun bir miktar tuza gereksinimi vardır. Ancak bu gereksinim ilk yıllarda fazla değildir. Günlük ihtiyacımız olan tuz miktarını tuz dışı besinlerden de karşılayabiliriz. Bu yüzden çocuklar ilk 1 yaşta tuz ile tanıştırılmamalı ve 1 yaş sonrası beslenmede de sofrada tuzluk bulunmamalıdır. Çocuğu tuzlu ve şekerli damak tadına alıştırmamak, ileri yaşlarda tuza ve şekere bağlı hastalıklardan korumak için yapılacak en önemli yatırımdır.
1 yaş sonrası dönemde en sık karşılaşılan sorun iştahsızlıktır. Bebeğinizin 1 yaşından sonra büyüme hızı azaldığından, fizyolojik iştahsızlık dönemi başlar. 6 – 9 ay arası 400 gr. alan bebeğinizin, 1 yaş sonrası ayda 200 gr. civarı alması normaldir. Aileye bu bilgi 1 yaşına girmeden önce verilmelidir. Aileler tarafından “iştahsızlık” olarak algılanan bu dönemin çoğu çocuk için normal olduğu belirtilmelidir. Ayda 200 gr. Civarı kilo alabilen, fizik muayenesi doğal bir çocuk, fazla beslenmek için zorlanmamalıdır. Her çocuk için, aileler ile porsiyonlar, besin kalite ve içeriği konuşularak belirtilmelidir.
Her çocuğun gelişim hızının kendine özgü olduğu, genetik potansiyeli ile sınırlı olduğu belirtilmelidir. Ailelerin iştahsızlık şikayeti durumunda, öncelikle çocuğun muayenesi yapılmalı, muayene bulguları normal, yaşına uygun persentilde büyüme hızı gösteren bir çocukta öncelikle aileler ile besin içeriği ve porsiyonların miktarı konuşulmalıdır. Çocuğun tükettiği besin, aileyi tatmin edecek miktarda değil, çocuğun gereksinimine göre ayarlanmalıdır. Çocuğun normal büyüme sınırlarında olduğu,verilen besinin yeterli olduğu konusunda aile ikna edilmelidir. İştahsızlık, büyüme hızında yavaşlama, persentil eğrilerinde (büyüme eğrileri) düşme ile birlikte,oluyorsa, tam kan sayımı, tam idrar tahlili ve hekimin gerekli gördüğü diğer testler ile hasta organik nedenler açısından araştırılmalıdır.
İştahsız çocuklarda başta süt olmak üzere, kola, meyve suyu, çay, su gibi içeceklerin yemekten hemen önce veya yemek sırasında tüketimi sınırlandırılmalıdır. Sunulacak besin porsiyonları annenin isteğine göre değil, çocuğun gereksinimine göre ayarlanmalıdır. Bir öğündeki besin reddedildiyse, farklı bir besin denenmeli, o da reddedilirse, yemesi için çocuk zorlanmamalıdır. Reddedilen besin aralıklarla çocuğa tekrar sunulmalıdır. Yemek saatleri düzenli olmalı, ödül olarak çikolata veya şeker gibi tatlı besinler verilmemelidir. Yemek, gerekirse, çocuğun ilgisini çekecek şekilde süslenmeli, çocuğa, besinlerin yararları oyunlarla anlatılmalı ve onun seçim yapmasına izin verilmelidir. Az miktarda yiyen çocuklarda sık öğünler oluşturulmalıdır. Belirgin sağlık sorunu bulunmayan çocuklarda iştahsızlığın psikolojik nedenlere bağlı olabileceği düşünülmeli ve bu konuyla ilgili uzmandan yardım alınmalıdır.
Öncelikle ebeveynlerin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Mümkün olduğunca 1 yaş altı tuzlu, şekerli besinlerle çocuğu tanıştırmamak, 1 – 2 yaş arası ödül olarak şeker, çikolata gibi ürünleri kullanmamak, tüm ailenin bu konuda aynı özeni göstermesi gerekir. Ayrıca ailelerin model oluşturması, cips, kola, basit şekerleri mümkün olduğunca tüketmemesi, çocuklara bunların zararlarının anlatılması en faydalı yaklaşımdır. Çocuklara kola yerine ayran, kefir, patates kızartması yerine fırında patates veya püre, çikolata yerine dondurma sevdirilmeye çalışılmalıdır. Anaokulu, kreş ve okul kantinlerinin de bu doğrultuda denetlenmesi gerekir.
1 – 2 Yaş Dönemi Çocukları için Günlük menü

Kahvaltı
2/3 su bardağı süt (120 ml)
1 yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar peynir
1 tatlı kaşığı tereyağı
1-2 tatlı kaşığı reçel / bal / pekmez / fındık ezmesi (sadece 1 tanesi)
2-3 adet zeytin (çekirdeği çıkartılmış)
1 ince dilim ekmek
Birkaç dilim domates veya mandalina

Öğle
2-3 yemek kaşığı kıymalı sebze
1-2 yemek kaşığı pilav
2 yemek kaşığı yoğurt

İkindi
1 kase yoğurt (150 ml)
1 küçük meyve ya da 2-3 adet bisküvi

Akşam
1 adet ızgara köfte
1 kase yayla çorbası ya da yarım dilim ekmek

Gece
Anne sütü ya da mama, inek sütü

Beslenme bir alışkanlıktır. Bu yüzden doğru beslenme alışkanlıklarını oluşturmak çok önemlidir. Bu yaşlarda sağlayacağımız sağlıklı beslenme alışkanlığı, ileri yaşlarda oluşabilecek bir çok hastalığı önleyebilir. Doğru beslenme alışkanlıkları verebilmek için biz ebeveynlerin de model oluşturması çok önemlidir. Son zamanlarda obezite sıklığındaki artış beslenme alışkanlıklarımıza daha dikkatli bakmamız gerektiğini gösterir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada Edirne’de kız ve erkek adölesanlarda obezite sıklığı sırasıyla, % 2.1 / 1.6, İstanbul’da % 14.7 / 18.7, Ankara’da % 3.7 / 1.9 olarak tesbit edilmiştir. Obezite, kalp-damar, metabolik, ortopedik ve psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Obeziteyi oluşmadan önlemek amacımız olmalıdır. Çocuğumuzun bıya göre uygun kilosunu bilerek diyetini düzenlemeliyiz. Çocukları fast – food ve abur cuburdan uzak tutmalıyız. Bilgisayar ve televizyon oyunları 1 saat ile sınırlandırılıp, fiziksel aktiviteyi artırmalıyız. Düzenli olarak boy ve kilo ölçümleri yaparak kontrolleri sürdürmeliyiz.

EBEVEYNLERIN KABUSU: GÖZ KAZALARI

 

Merak duygusuyla gelen hayatı keşfetme isteği çocuklarda kaçınılmaz kazalara neden olabiliyor. Yapılan araştırmalara göre göz, tüm vücut yaralanmaları içinde yüzde 10’luk oran ile en çok yaralanan organlarımızdan biri. Tüm göz yaralanmalarının yaklaşık üçte biri çocukluk çağındaki bireylerde görülüyor. Bu nedenle ebeveynlerin göz yaralanmalarına karşı dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ziya Kapran göz kazaları, bu kazaların çocuklarda oluşturduğu hasarlar ve yapılması gerekenleri anlattı.

Ufak yaralanmalar büyük sorunlara neden olabilir

Tüm göz yaralanmalarının yaklaşık üçte biri çocukluk çağındaki bireylerde görülüyor. Bu nedenle ebeveynlerin göz yaralanmalarına karşı dikkatli olması gerekiyor. Kaza sırasında delici veya kesici bir aletle göz bütünlüğü bozulabiliyor, gözde yırtık veya açık göz yaralanmaları olabiliyor. Özellikle kapalı göz yaralanmalarında daha sonra göz normal şekline dönse de bu ani şekil değişikliği gözde yakın ve uzak önemli hasarlara neden olabiliyor. Hem darbenin olduğu bölgede hem de gözün arkasında oluşan retina ödemi çok önemli. Çocuklarda ödemleşen retina beyazlaşıyor, göz arkasındaki ödeme bağlı olarak başlangıçta görme ciddi şekilde etkileniyor. Ödemin ciddiyetine bağlı olarak her şey birkaç günde normale dönebileceği gibi ağır olgularda kalıcı görme kayıpları da olabiliyor. Ayrıca kapalı travma sonucu gözün çok zengin olan damar yapılarından oluşan kanamalar, gözün vitreus boşluğuna dolarak burada pıhtılaşıyor ve bu pıhtının vitreus boşluğundan temizlenmesi bazen aylar sürebiliyor. Çocuklarda uzun süre çekilmeyen kanamalarda takibin ultrasonografi ile yapılması gerekiyor. Temizlenmeyen göz içi kanamalarında ve ultrasonografide retina ayrılması görülürse de acil vitrektomi operasyonu gerekebiliyor.

Bazen birkaç ameliyat gerekebiliyor

Göz kazalarından yıllar sonra dahi retina dekolmanı gelişebiliyor. Bütün travmalı olgularda erken dönemde göz bebeği genişletilerek retinanın detaylı şekilde muayene edilmesi gerekiyor. Retina ayrılmasını önlemek erken dönemde lazer veya krio uygulamasıyla mümkün. Eğer retina dekolmanı gelişmişse yırtığın durumuna göre skleral çökertme cerrahisi veya vitrektomi ameliyatı ile düzeltilmeye çalışılıyor. Ağır hasarlarda üç girişli pars plana vitrektomi ameliyatı yapılıyor ki bazı ağır hastaların gözünü kurtarmak için defalarca ameliyat gerekebiliyor.

Kazaların yüzde 70’i önlenebilir

Göz kazalarında önemli olan kazayı engellemek. Çocukların yüzde 70’inde göz kazaları önlem alınmadığı için oluşuyor. Riskli aktivitelerde koruyucu gözlük kullanmak gerekiyor. Torpil, maytap gibi ateşli oyunlar çok tehlikeli. Satılması yasak olmasına karşın ateşli oyunlar ile birçok yaralanma geliyor. Oyuncak tabancalar ile atılan küçük saçmalar gözü çok ağır yaralıyor. Deniz kenarında dikkatsiz olta atılması da birçok hastada gözün kaybına neden oluyor. Olta yaralanmaları çok ağır sonuçlara neden oluyor. Dikkat ile göz kazalarını en az yüzde 70 azaltmak mümkün.