Bebek
Çocuklarınızla zevkle vakit geçirmek için her gün eğlence merkezlerine gitmenize, pahalı oyuncaklar almanıza gerek yok. Çöpe gidecek, işe yaramaz dediğiniz malzemelerle de onları eğlendirebilir, yaratıcılıklarını geliştirebilirsiniz
Hemen hemen her türlü kap, kacak ya da karton rulo hoş bir oyuncağa dönüşebilir. Bilgi, beceri ve yetenekleriniz dahilinde aklınıza gelen her şeyi farklı bir faaliyette kullanabilirsiniz. Geri dönüşümlü malzemeleri farklı amaçlar için kullanmaya başladığınızda, her köşede size işe yaramaz gibi görünen malzemeler çocuğunuz ve siz için eğlence dolu hayatın bir parçası olarak görünmeye başlayacaktır. Fakat bu tür aktiviteler için evi adeta bir ‘çöp ev’ haline getirmenize gerek yok. Peki çocuklarınızla geri dönüşümü sağlanan metaryellerle etkinlik yapabilmek için neleri biriktirmelisiniz, hangi metaryeli hangi aktivitede kullanabilirsiniz? İşte size sadece birkaç öneri:
Süt ve meyve suyu kutuları: Temizlenmiş ve kurutulmuş kutular, dev zarlar haline dönüşebilir. Hatta bina haline getirdiğiniz süt kutularından koca bir şehir bile kurulabilir.
Kağıt rulolar: Geri dönüşümlü metaryeller arasında en az kıymeti bilinenler tuvalet kağıdı ve havlu kağıt rulolarıdır. Duvara yapıştıracağınız rulolardan bir yarış pisti oluşturabileceğiniz gibi oturma odanızın ortasında bir bowling turnuvası bile düzenleyebilirsiniz. Havlu kağıt rulolarından bir teleskop ya da pekala rüzgar çanının bir parçası olabilir.
Plastik kaplar ve kapaklar: Peynir, yoğurt gibi yiyeceklerin kutuları içine boya koymak, kağıt maket kalıbı olarak kullanmak gibi amaçlarda kullanılabilir.
Soda ve su şişesi kapakları: Uzay gemisi kontrol merkezleri, zaman makineleri ve diğer her gün kullanılan araçlardaki tokmaklar bu kapaklarla yapılabilir.
Yumurta kartonları, köpük kartonlar, köpük bardaklar: Bu malzemeler tohum görüntüsü oluşturmaktadır. Küçük tohumları çocuklarınızla bunların içine dikerek onların toprakla ilgilenmesine yardım edebilirsiniz. Ayrıca yumurta kartonunu eşleştirme oyununda kullanabilirsiniz.
İşe yaramaz mektup ve kataloglar: Posta kutunuza atılan bir yığın reklam içerikli katalog ve broşürler bu gruba girer. Bunları çeşitli oyunlarda kullanılan resim ve araçlar için mükemmel bir kaynak olarak kullabilirsiniz. En iyi tarafı; bol renkli ve bedava olması!
Kağıt torbalar: Marketten ya da manavdan aldığınız kağıt torbalar sizin ve çocuğunuzun yaratıcılığıyla bir maskeye, uzay başlığına ya da bir akvaryuma dönüşebilir.
Dergiler: Her dergide fon resmi, oyun kağıdı ya da süsleme olarak kullanılabilecek fotoğraflar vardır.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Bebek
KULAĞINI ÇEKİŞTİRİYOR, HUZURSUZLANIYOR, AĞLIYOR, AYAĞINI SALLIYOR
Kulak ağrısı, henüz derdini anlatacak yaşa gelmemişse hem çocuk, hem de anne ve babalar açısından içinden çıkılması güç bir hale gelebiliyor. Kendini konuşarak ifade edemeyen çocuk da kulak ağrısını 4 şekilde gösteriyor: Kulağını çekiştiriyor, huzursuzlanıyor, ağlıyor ve tekmeler atıyor!
Çocuklarda kulak ağrısı, hem kulağı ağrıyan çocuk, hem de anne baba için dayanılması zor bir durum. Çocuk bir de derdini anlatacak yaşa gelmemişse çaresizlik, kafa karışıklığı ve derdini anlayamamanın yarattığı kriz, anne ve babalar açısından içinden çıkılması güç bir hale gelebiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yunus Emre Mercan, özellikle 2 yaşın altındaki çocukların kulak ağrılarını farklı şekillerde dile getirdiklerine dikkati çekerek, anne babaları uyarıyor: “Çocuğunuz kendini konuşarak ifade edemediği için size bunu 4 şekilde gösteriyor: Kulağını çekiştiriyor, huzursuzlanıyor, ağlıyor ve sağa sola tekmeler atıyor. Bu durumda geç kalmadan çocuğunuzu bir uzmana götürmeniz gerekiyor.”
AĞRININ ŞİDDETİ 5 GÖSTERGE İLE TESPİT EDİLİYOR
Çocuklar 2 yaşından önce dertlerini konuşarak anlatamadıkları için kulaklarında oluşan ağrının şiddetini anlamak da mümkün olamıyor. Şiddetin bilinmesi tedavinin de yönünü belirlediğinden hekim açısından önem taşıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yunus Emre Mercan, çocuklarda kulak ağrısının şiddetinin başlıca 5 gösterge ile anlaşıldığını söylüyor:
Hafif Ağrı Şiddetli Ağrı
Yüz İfadesi |
Kaşlarını çatma |
Yüzünü buruşturma |
Bacaklar |
Gergin rahatsız |
Sağa sola tekmeler |
Aktivite |
Öne arkaya dönme |
Yay gibi kıvrılma, silkinme |
Ağlama |
Sızlanma, inleme gibi ağlama |
Yüksek sesle ağlama |
Avutma |
Sarılma ve dokunma ile avutma |
Hiçbir şekilde avutamama |
KULAK AĞRISINA YOL AÇAN 6 NEDEN
Bebeklerde ve çocuklarda kulak ağrısının çeşitli nedenleri var. Dr. Yunus Emre Mercan, bu nedenleri şöyle sıralıyor:
- 1. Süt dişi çıkarma: Süt dişlerini çıkarma döneminde diş ağrısı kulaklara yansıyabiliyor ve bebeğinizde kulakları çekiştirme şeklinde hareketlere neden olabiliyor. Bu da sizde yanlışlıkla kulak enfeksiyonu varmış gibi bir kanı oluşturabiliyor.
- 2. Kulak kirleri: Enfeksiyon dışı nedenler arasında banyodan sonra su alıp şişen kulak kirleri de sorumlu tutulabiliyor. Bu yüzden çocuklarınızın kulaklarına su kaçırmamanız, banyo yaptırırken kulak tıpası kullanmanız ya da fön ile kulaklarının içini kurutmanız gerekiyor.
- 3. Kulağa kaçan yabancı cisimler: Çocuklarda büyük bir sorundur. Bezelye, nohut, mercimek, boncuk, düğme, küçük piller, mum boya parçaları ve küçük oyuncak parçaları kulağa kaçabiliyor. Kulak ağrısıyla beraber akıntı da yapabiliyor. Bu durumda çocuğunuzu vakit geçirmeden bir kulak burun boğaz uzmanına götürmeniz gerekiyor. Kulakta organik bir yabancı cisim varsa şişmesini engellemek ve kurutmak için doktora gidene dek alkol borik damlatılabilir. Zeytinyağı damlatmanın ise faydası olmuyor.
- 4. Uçak yolculukları: Uçak yolculuğunda iniş ve kalkış sırasında kabin içi basınç değişiklerinden dolayı çocuklarda kulak ağrısı olabiliyor. Bu nedenle yolculuk başlamadan önce doktorun önerisiyle bir ağrı kesici vermek, bebekleri emzirmek, daha büyük çocuklara bir şeyler içirmek ya da çiklet çiğnetmek kulak ağrısını önlüyor.
- 5. Deniz, havuz, banyoda suyla uzun süreli temas: Dış kulak yolunun uzun süre su ile teması (banyo, havuzda denizde yüzme) ve aşırı kulak temizliği dış kulak yolu iltihabına (yüzücü kulağı) neden oluyor. Bu durumda kulak yoluna dıştan bası yapıldığında ağrı olduğu gözleniyor. Ayrıca kulak akıntısı da olabiliyor. Havuz ya da denizden sonra kulak ağrısı olduğunda mutlaka enfeksiyondan şüphelenilmeli, çocuğunuzu tedavi için bir çocuk sağlığı ya da KBB uzmanına götürmelisiniz. Dış kulak yolu iltihaplarında iltihap kulak yolunu tıkayacak kadar fazla ise vakumla çekilmesi gerekebiliyor. Diğer durumlarda damla tedavileriyle iyileşiyor. En önemlisi kulağa daha fazla su temas etmesini engellemek, havuza ve denize ara vermek ve banyolardan sonra saç kurutma makinesi kullanmaktır. Ağrıyı rahatlatmak için sıcak termofor ya da havlu uygulaması yapılabileceğini söyleyenler varsa da yanıklara neden olabileceği için pek önerilmiyor. Engellemek için kulak tıpası kullanabilirsiniz.
Orta kulak iltihabı: Çocukların büyük çoğunluğu 3 yaşına kadar en az bir kez orta kulak iltihabı geçiriyor. Üç ay-üç yaş arasında sıkça görülüyor. Kreşe ve anaokuluna giden çocuklarda evde bakım yapılanlara göre orta kulak iltihabına daha sık rastlanıyor. Ayrıca anne sütü yeterince almamış olma, geniz eti, kalabalık aile, sigara dumanına maruz kalma, emzik kullanma, eksik aşılanma ve alerji de orta kulak iltihabına meyil yaratıyor. Kulak ağrısı orta kulak iltihabına özgü olmasa da bu tanıyı koymada kullanılan tek güvenilir şey şikayettir. 2 yaş altındaki çocuklar ağrıyı tarif edemedikleri için huzursuzluk, sürekli ağlama, hasta olan kulağını çekiştirme şeklinde de kulak ağrılarını ifade edebilirler. Ateş, kusma da kulak ağrısına eşlik edebiliyor. Bu durumda tedavi edilmesi için mutlaka doktorunuza başvurun. Doktora ulaşıncaya kadar çocuğunuzu rahatlatmak için ağrıkesici kullanabilirsiniz.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Bebek
Çocukların İngilizce’yi ikinci bir anadil akıcılığında öğrenmesini amaçlayan Play To Learn, “Uluslararası Kindermusik Okul Öncesi Eğitim Programları”nı uyguluyor. Play To Learn, Ocak ayı boyunca Nişantaşı City’s AVM’de ücretsiz demo dersleri yapıyor. Ayrıca, Nişantaşı ve Akatlar şubelerinde de tanıtım amaçlı ücretsiz Kindermusik programları düzenliyor.
Dersler, Nişantaşı City’s AVM’de, Ocak ayı içinde cumartesi günleri saat 15:00-17:30 arası, sergi katında verilecek. 2-6 yaş arası çocuklar için verilecek 30 dakikalık ücretsiz demo derslerine dileyen anne babalar çocuklarını getirebiliyor. Play to Learn, , Ocak ve Şubat aylarında Nişantaşı ve Akatlar şubelerinde geçerli olacak uygulamayla da; Kindermusik programlarına her çocuğun bir kere ücretsiz katılmasını sağlıyor. Böylece hem çocuklar hem de aileleri programı deneyimleme şansı buluyor. Çocuklar eğlenirken anne babalar da program hakkında bilgi sahibi oluyor.
Akatlar Şubesi’nde: Salı ve Perşembe günü; saat 10:00 ‘da 18-36 ay arası çocuklara yönelik ABC, Music and Me (18-36 ay), 12:00 ‘de ise 0-18 ay arasına yönelik Village programı tanıtılıyor. Nişantaşı Şubesi’nde: Cumartesi günü saat 10:00’da 3-6 yaş için ABC, Music and Me, saat 11:00’de 18-36 ay arası çocuklar için ABC, Music and Me ve 12:00’de de 0-18 ay arasına yönelik Village Programı uygulanıyor.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Bebek, SON DAKİKA
Bir kadının hayatı boyunca karşısına çıkacak en kritik sorulardan biri olan sezaryen ve normal doğum ikilemi rafa mı kalkıyor?
Bir kadının hayatındaki en önemli karar anne olmak… Anneliğin ise ilk sınavı hiç şüphesiz hamilelik ve onu takip eden doğum sırasında yaşanıyor. Ve ilk ciddi soru doğum sırasında annelerin karşısına çıkıyor; Normal doğum mu yoksa sezaryen mi? 30 yıl önce anne adaylarının bu soruyu cevaplandırma hakkı yoksa da günümüzde doğum korkusu anne adaylarını seçim yapmaya zorladı. Artan sezaryen oranları ise doğumun doğasından giderek koptuğumuzu bize gösterdi. Suni sancı, açılma, çığlıklar, kanama kelimeleri annelerin korkulu rüyası haline geldi. Sadece doktorun gerek gördüğü halde uygulamaya karar vermesi gereken sezaryenin keyfi bir karar halini almasına bugün pek çok doktor da karşı çıkmaya başladı.
KENTTE RAKAM ARTIYOR
2002’de yüzde 21-22 olan genel sezaryen ortalaması 2011’de yüzde 47.43’ye çıkınca alarm zilleri de çalmaya başladı. Uzmanlar sezaryenle doğum oranının kent yaşamında kırsal kesime göre daha fazla olduğunu söylerken; 2011’de Ağrı’da yüzde 13.04 oranında sezaryen yapılması bu veriyi doğruladı. Sağlık Bakanlığı yılın ilk ayında keyfi sezaryen oranını azaltmak için doğum sürecini anı anına kayıt altına alan partograf sistemi ile normal dışı doğumların önüne geçmeyi hedeflediğini ortaya koydu.
NORMAL DOĞUM: ELDE VAR 1
Sağlık sorunlarının yaşandığı durumlarda sezaryenle doğum anne adayı için hayat kurtaran bir seçenek oluyor. Bunun yanı sıra normal doğumun başta bebek ve anne arasındaki güçlü bağın ilk dakikada oluşmasını sağlaması gibi pek çok avantajı bulunuyor. Ayrıca bu yolla bebeklerini dünyaya getiren anneler loğusalık depresyonuna çok daha az oranda yaşıyorlar. Anne, günlük aktivitelerine daha kısa sürede başlıyor.
BEYONCE BU YILIN ÖNCÜSÜ
New York’ta ilk bebekleri Blue İvy Carter’a kavuşan Beyonce ve Jay-Z çifti yeni doğan kızlarının doğumunu anlattı. Bebeğini sezeryan ile dünyaya getireceğini düşünen ünlü şarkıcının normal doğum yaptığı ortaya çıktı. Beyonce ve doğum sırasında onun yanından ayrılmayan eşi Jay-Z, “ Blue İvy 3 kilo 175 gram ağırlıkta normal doğum ile dünyaya geldi ve ikimiz için de bu doğum hayatlarımızın en güzel deneyimi idi” diye açıklama yaparken, “Kızımınızın doğumu çok duygusal ve son derece huzurlu bir süreç idi. Mutluluktan bulutların üstünde yürüyoruz. Dualarınız, dilekleriniz, sevgi ve desteğiniz için minnettarız” dediler.
NORMAL DOĞUM YAPAN ÜNLÜLER
Hamileliklerinde herhangi sorun yaşamayarak normal doğumla bebeklerini dünyaya getiren pek çok Türk sanatçı da bulunuyor. Bunların arasında en bilineni 4 çocuğu bulunan fotoğraf sanatçısı Bennu Gerede. Çocuklarının hepsini bu yolla doğuran Gerede, sezaryenin dünyada ‘son çare’ olduğunu söylüyor. Leyla Bilginel oğlu Kayra’yı, Sinem Güven kızı Defne’yi, Nurgül Yeşilçay Osman Nejat’ı ve Zeynep Casallini de kızı Dafne’yi normal doğumla dünyaya getiren ünlüler arasında yer alıyorla
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Bebek, SON DAKİKA
var _gaq = _gaq || [];
_gaq.push(['_setAccount', 'UA-28383241-1']);
_gaq.push(['_trackPageview']);
(function() {
var ga = document.createElement('script'); ga.type = 'text/javascript'; ga.async = true;
ga.src = ('https:' == document.location.protocol ? 'https://ssl' : 'http://www') + '.google-analytics.com/ga.js';
var s = document.getElementsByTagName('script')[0]; s.parentNode.insertBefore(ga, s);
})();
AİLEDEKİ HUZURSUZLUK BÜYÜMEYİ YAVAŞLATIYOR!
Ailevi boy kısalığı veya yapısal büyüme gecikmesi gibi etkenler boyun yeterli oranda uzamamasına yol açan en önemli nedenleri oluştursa da, psikososyal ortam da son derece önem taşıyor. Örneğin ailedeki huzursuzluk ve evde sıkça yaşanan sorunlar büyüme hormonunun yetersiz salgılanmasına, bunun sonucunda da çocuğun kısa boylu kalmasına yol açabiliyor!
Günümüzde çeşitli etkenler nedeniyle yeni neslin daha uzun olduğu gözlense de, kısa boy hala sıkça rastlanan bir sorun. Anne babanın kısa boylu olması, özellikle ilk 3 yılda yetersiz beslenme, hormonal sorunlar ve solunum ile kalp gibi kronik hastalıklar boyun yeterli oranda uzamamasına yol açan en önemli nedenleri oluşturuyor. Acıbadem Kadıköy Hastanesi’nden Çocuk ve Ergen Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, çocuğun sağlıklı büyümesinde aynı zamanda içinde bulunduğu psikososyal ortamın da son derece önem taşıdığına dikkat çekerek, “Anne ve/veya baba yoksunluğu, özellikle aile içindeki huzursuz ortam, evde sıkça yaşanan sorunlar” büyüme hormonunun yetersiz salgılanmasına yol açabiliyor. Bunu sonucunda da çocuk kısa boylu kalabiliyor.” uyarısında bulunuyor!
BÜYÜMEYİ HİPOFİZ BEZİ SAĞLIYOR
Vücudumuzdan büyüme ile gelişmeyi ve diğer pek çok yaşamsal fonksiyonları düzenleyen hormonlar salgılanıyor. Büyümeyi düzenleyen hormonların başında ise hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonu ve tiroit bezinden salgılanan tiroit hormonu geliyor. Tiroit fonksiyonları normal olan bir çocukta, büyüme hormonu ve büyüme hormonu bağımlı büyüme faktörleri, kemik uçlarında yer alan büyüme plağına etki ederek büyümeyi sağlıyor.
SEVGİSİZ VE İLGİSİZ KALMAK KISA BOY NEDENİ!
Aile içindeki huzursuz ortam, evde sıkça yaşanan kavgalar, anne babadan uzak yaşamak veya yeterince ilgi görememek büyüme hormonunun yetersiz salgılanmasına neden olabiliyor. Bunun sonucunda da çocuğun boyu kısa kalabiliyor. Örneğin yapılan bilimsel çalışmalar; yuvada yaşayan çocuklarda büyüme hormonu salgısının yavaşladığını, uygun aile ortamı sağlandıktan sonra bu çocuklarda büyüme hormonu salgısının arttığını ortaya koydu. Bu tür çalışmalar sevgi yoksunluğunun büyüme hormonu salgılanmasının azalmasında önemli olduğunu gösteriyor. Bu nedenle çocuklara mümkün olduğunca ideal bir aile ortamı oluşturmak gerekiyor.
ÇOCUKLARIN BOYU NEDEN KISA KALIYOR?
- Boy kısalığının yüzde 80’ini, ailevi boy kısalığı veya yapısal büyüme gecikmesi oluşturuyor.
- Kronik böbrek, kalp, karaciğer hastalıkları ve kansızlık gibi sistemik kronik hastalıklar da boyun kısa kalmasına neden oluyor.
- Tiroit ve büyüme hormonu eksikliği, böbrek üstü bezi hormon fazlalığı ve erken ergenlik gibi hormonal sorunlar da çocuğu kısa bırakabiliyor.
- Psikososyal nedenler boy uzamasında etkili olan bir diğer faktörü oluşturuyor.
PANTOLONUN ERTESİ YIL KISA GELMEMESİNE DİKKAT!
Yıllık büyüme hızı yaş gruplarına göre değişiyor. Bebeğin ilk yılda 25 santim, ikinci yılda 10-12 santim 3 ve 4. yıllarda 6-8 santim, ergenliğe kadar olan dönemde de yılda 5,5-6 santim uzaması bekleniyor. Ergenlik döneminde ise büyüme sıçraması oluyor ve bu süreçte toplam 20-25 santimlik bir boy kazancı elde ediliyor. Rutin çocuk muayeneleri sırasında boy takip çizelgesine bakılarak çocuğun yeterli düzeyde uzayıp uzamadığı tespit ediliyor. Bunun yanı sıra çocuğun boyunun yeterli düzeyde uzamadığını gösteren çeşitli işaretler de oluyor. Örneğin bir önceki yılda çocuğun vücuduna uygun olan giysi, örneğin pantolon veya etek boyu ertesi yıl da uyuyorsa, yani küçük gelmiyorsa, bu durumun uyarıcı bir işaret olarak görülmesi gerekiyor. Büyüme hızının altında boy artışı fark edildiğinde de büyümenin değerlendirilmesi için mutlaka bir çocuk endokrinoloji uzmanına başvurmak gerekiyor.
TEDAVİ İLE İDEAL BOYA ULAŞMASI SAĞLANABILİYOR!
Boy kısalığı, bu soruna yol açan patolojik bir durum saptanır ve tedavi edilirse, kader olmaktan çıkabiliyor. Tedavide amaç, çocuğun ideal boya yaklaşmasını sağlamak. Çocuk ve Ergen Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, boy kısalığında altta yatan soruna yönelik tedaviler uygulandığını belirterek, “Örneğin bir bağırsak emilim kusuru ya da tiroit hormonu eksikliği varsa, bu hastalıklar tedavi ediliyor. Hastalık ortadan kalkınca çocuğun boyu yeniden uzamaya başlıyor. Eğer boy kısalığı nedeni büyüme hormonunun eksik salgılanması ise ancak o zaman büyüme hormonunu yerine koyma tedavisi uygulanabiliyor. Gerçek büyüme hormonu eksikliği vakaları, büyüme hormonuna özellikle tedavinin ilk yıllarında oldukça iyi yanıt veriyor. Öyle ki çocuk bir yılda 10-12 santim uzayabiliyor. Ancak altta yatan neden ne olursa olsun, tedavide başarılı olunabilmesi için erken dönemde bir hekime başvurmak şart!
BOYUN KISA KALMASINI ÖNLEMEK İÇİN…
Prof. Dr. Serap Semiz, çocukların boylarının kısa kalmasını önlemek için alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor:
- Yeterli ve dengeli beslenmesine özen gösterin. Bunun için günde 500 ml süt ve süt ürünleri, 1 öğün et içeren yemek, haftada 3-4 gün yumurta, yeterli sebze ve meyve ile bakliyat tüketmesini sağlayın.
- Çocuğunuzun her gün kaliteli ve yeterli süre en az (8-9 saat) uyumasına dikkat edin.
- Her türlü egzersiz, hem obezitenin önlenmesi hem de kemik kitlesinin kazanılmasında son derece önemli bir rol oynuyor. Her gün düzenli egzersiz yapması için onu teşvik edin.
- Sanılanın aksine vitaminler boy uzatan etkiye sahip değiller. Üstelik bazı vitaminler vücutta birikerek sağlığı da tehdit edebiliyor. Bu nedenle hekiminiz önermediği sürece çocuğunuza asla vitamin takviyesi vermeyin.
- Sağlık Bakanlığı onayı olmayan, boy uzattığı söylenen bitkisel ürünlere hiçbir şekilde itibar etmeyin.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Bebek
Bebeklerin ilk 4-6 aylarına kadar sadece anne sütüyle beslenmeleri, ardından da mutlaka ek besinlere başlamaları öneriliyor. Ancak bebeklere ek besin verirken son derece dikkatli olmak gerekiyor. International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, basit gibi görülen hataların ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları oluşturabildiğine, örneğin bebeklere 1 yaşından önce verilen tuzun damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabildiğine dikkat çekiyor.
TUZLU BESİNLER YÜKSEK TANSİYONA NEDEN OLABİLİYOR
Bebeklere ek besin verirken son derece dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü basit gibi görülen hatalar ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları oluşturabiliyor. Örneğin bebeklere 1 yaşından önce verilen tuz damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabiliyor.
Bebeklerin ilk 4-6 aylarına kadar sadece anne sütüyle beslenmeleri, ardından da mutlaka ek besinlere başlamaları öneriliyor. Ancak ek besinlere 4. aydan önce kesinlikle başlanmaması gerekiyor. Bunun nedeni ise bebeklerin mide-bağırsak sistemi ve böbrek fonksiyonları yeteri kadar olgunlaşmadığı için bu dönemde ek besinleri almaya hazır olmamaları. İnek sütü ve buğday unu gibi ek besinlere erken başlamanın en büyük riski ise bebekte besin alerjisine yol açabilmesi! Bunun aksine ek besinlere geç başlandığında ise yetersiz enerji ve protein alımına bağlı enfeksiyon riskinin artması, demir eksikliğine bağlı anemi, katı besinleri ve çiğnemeyi öğrenememe ile yetersiz vitamin – mineral alımına bağlı büyüme- gelişme geriliği gibi pek çok ciddi tablo ortaya çıkabiliyor. International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, bebeklere ek besin verirken son derece dikkatli olunması gerektiğini belirterek, “Çünkü basit gibi görülen hatalar ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları oluşturabiliyor. Örneğin bebeklere 1 yaşından önce verilen tuz damarlarda birikerek erken yaşta hipertansiyon hastası olmalarına yol açabiliyor. ” uyarısında bulunuyor!
TUZLU BESİNLER DAMARLARA ZARAR VERİYOR!
Bebeklerin beslenmelerinde yapılan en sık hatalardan biri, tuzlu besinler yedirmek oluyor. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de bebeklerin yüzde 60’ının 1 yaşından önce evde yetişkinler için yapılan salçalı, tuzlu ve baharatlı yemekleri yediğini gösteriyor. Oysa bebeklere 1 yaşına gelinceye dek tuzlu hiçbir besini tattırmamak gerekiyor. Çünkü bebeklik dönemi aşırı sodyum, dolayısıyla tuz tüketimine bağlı ileri yaşlarda oluşacak tansiyon hastalığı yönünden hassas ve belirleyici bir dönem. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada, doğumdan itibaren 15 yaşına kadar kan basınçları izlenen bebeklerin, ilk 1 yaşta diyetlerinde yüksek oranda tuz bulunanların, düşük tuz içerenlere göre kan basınçları daha yüksek bulundu. Çünkü bebeklik döneminde aşırı tuz, yani sodyum tüketimi kan basıncını yükselterek aort ve koroner damarlarda erken dönemde damarsal değişikliklere ve dolayısıyla kalp –damar ile böbrek hastalıklarına zemin hazırlıyor. Bunun sonucunda da bebeğin yetişkinlik dönemine geldiğinde daha erken yaşta, hatta çocukluk çağında bile tansiyon hastası olmasına yol açabiliyor!
YARIM ÇAY KAŞIĞINDAN AZ ALMALI!
1 yaşından küçük bebeklerin günde 1000mg, yani yarım çay kaşığından da az tuz almaları gerekiyor. Bu konuda Amerikan Pediatri Akademisi, Amerikan Kalp vakfı gibi önemli sağlık otoritelerinin önerdikleri günlük tuz alımı 1-3 yaş arası çocuklarda 1500mg dan az ve 4-8 yaş aralığında da 1900mg altında olması yönünde.
BİR YAŞINDAN ÖNCE YASAK OLAN BESİNLER!
International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, 1 yaş öncesinde bebeklere verilmesi yasak olan besinleri şöyle sıralıyor:
- BAL: Kabızlık, emme ve yutma güçlüğü, solunum durması, kas zayıflığı gibi belirtilerle ortaya çıkan ve ölüme neden olabilen Botulizm hastalığına yol açabiliyor. Bu hastalığa Clostridium Botulinum adında, toprak, toz ve balda üreyebilen bir bakteri neden oluyor. Balı yiyen bebeğin bağırsaklarında toksin üreterek zehirlenme tablosuna yol açıyor. 1 yaşından sonra az miktarlarda verebilirsiniz. Bal içeren hazır mamaların üretiminde kullanılan bal ise bu tehlikeyi ortadan kaldıracak şekilde yüksek derecelerde ısıtıldığı için bu riski taşımıyor.
- YUMURTA AKI: Alerjiye neden olabiliyor.
- İNEK SÜTÜ: Alerji, kabızlık ve demir eksikliğine yol açabiliyor
- KAKAO, ÇİKOLATA VE ÇİLEK: Alerjik reaksiyon oluşturabiliyor,
- ŞARKÜTERİ ÜRÜNLERİ: Aşırı tuz ve nitrat içerdikleri için kalp damar ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlayabiliyor.
- KURUYEMİŞ GİBİ SERT TANELİ BESİNLER: Nefes borusuna kaçma riski var.
BESİNLERİ MUTLAKA HAFİF PÜTÜRLÜ YEDİRİN
Beslenme alışkanlığında yapılan bir başka hata da, bebek 1 yaşına gelmesine rağmen besinleri blenderden geçirerek muhallebi kıvamında yedirmek oluyor. Bunun sonucunda da bebek ileride pütürlü yemekleri kabul etmiyor; yemek seçen, problemli bir çocuk haline geliyor. Örneğin çiğneme fonksiyonunu gerektirdiği için et yemeyi reddediyor. Bunun sonucunda da beslenme yetersizliğine bağlı kansızlık veya büyüme-gelişme gerilikleri ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle özellikle 8. aya kadar besinleri püre kıvamında, ancak hafif pütürlü yedirin, böylelikle bebeğiniz çiğnemeye alışır. Bu aydan itibaren besinleri daha iri pütürlü de yedirebilirsiniz. Kendi kendine beslenmesini öğrenebilmesi için de 9. aydan itibaren bebeğinizin eline ekmek veya bisküvi parçası verin. Özellikle 1 yaşından sonra da sizinle sofraya oturup, aynı besinleri yemesini sağlayın.
EK BESİNLERİ TEK TEK VERİN VE MİKTARI YAVAŞ YAVAŞ ARTIRIN!
International Hospital’den Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şebnem Ersoy, 1 yaş öncesinde bebeklere verilmesi yasak olan besinleri şöyle sıralıyor:
- MİKTARINI YAVAŞ YAVAŞ ARTIRIN: Bir besini ilk kez yedirecekseniz az miktarda verin ve miktarını yavaş yavaş artırın. Örneğin armut püresi yedirecekseniz ilk önce 2 çay kaşığı ile başlayın, eğer ciltte döküntü ya da kızarıklık gibi sorunlar gelişmezse veya sindirim sisteminde problem ortaya çıkmazsa bu miktarı 4-5 kaşığa kadar çıkarabilirsiniz.
- TEK BİR BESİN YEDİRİN: Aynı anda birkaç ek besin verirseniz, alerjik bir reaksiyon oluştuğunda buna hangi besinin yol açtığını belirlemeniz güçleşir. Bu nedenle 1 hafta boyunca sadece tek bir besin yedirin, 2. hafta başka bir besine başlayın. Böylelikle bebeğinizin yedirdiğiniz besine alerjisi olup olmadığını daha kolay anlayabilirsiniz.
- BESİNİ REDDEDİYORSA ISRAR ETMEYİN: Bebeğiniz verdiğiniz ek besini reddediyorsa, ısrar etmeyin. Çünkü bu besini tümüyle reddetmesine yol açabilirsiniz. Başka bir ek besine geçin ve 1-2 gün sonra tekrar yedirmeyi deneyin.
- SEBZE VE MEYVELER TAZE OLSUN: Besin içerikleri zengin olmadığı için 1 yaşından önce dondurulmuş sebze ve meyve ile konserve besinler yedirmeyin. Aksi halde vitamin ve mineral eksikliğine bağlı kansızlık ile büyüme geriliği oluşabilir. Bebeğinizin yeterli vitamin ve mineral alabilmesi için taze sebze ve meyve yedirmeye özen gösterin.
- YOĞURDU EVDE KENDİNİZ MAYALAYIN: Dışarıda satılan yoğurtlar raf ömrünün uzaması için katkı maddesi içerebiliyor. Evde yapılmış yoğurtlar ise hem daha sağlıklı, hem de bebeklerin gelişiminde önemli bir rol oynayan probiyotikler de içeriyor. Bu nedenle bebeğiniz en azından 1 yaşına gelinceye dek yoğurdunuzu evde kendiniz mayalayın.
0-1 YAŞ BEBEĞİNİN GENEL GELİŞİMİ
0-1 Ay
– Yeni doğan çevreye bedensel olarak dış dünyaya uyum sağlamaya çalışır. – Zamanının büyük bir kısmını (16-20 saat) uykuda geçirir. – Baş geniş, yüz yuvarlak, burun basıktır. – Göbek henüz düşmemiş, vücut ısısı düzensizdir. – Yeni doğanın ortalama boyu 50 cm.’dir. – Normal ağırlıkla doğan bebeğin kilosu ortalama 2.5-4 kg. arasında değişir. – Kemikler kıkırdak halindedir. Zamanla kıkırdak dokusu kemikleşmeye başlar. – Yeni doğan bebeğin davranışları çok sınırlıdır. – Başını kaldıramaz. Yatarken dönemez ve oturamaz.
1-3 Ay
– Kendine haz veya acı veren uyaranlara genellikle bütün bedeni ile tepki gösterir.(Doyurulunca uyuma gibi) – Ağız yoluyla doyum sağlar. Parmak ya da yalancı emzik emerek rahatlayıp uykuya geçebilir. – Sırt üstü yatar durumdayken, bebek başını yana çevirir; yüzün dönük olduğu yandaki kol ve bacak uzatılmıştır veya her iki kol da bükülüdür; dizler ayrıktır. Ayak tabanları birbirine dönük durur. – Kol ve bacaklarda ani hareketler ve duruş değişiklikleri görülür. Kollar bacaklardan daha etkindir. – 0-1 ay arasında görülen reflekslerin çoğu devam etmektedir.(Yanağa veya ağız kenarına dokunulduğunda, başını aynı yana çevirip meme araması gibi.)
3-6 Ay
– Sırtüstü konumda, başı ortada tutarak yatmayı seçer. – Kollar ve bacaklar daha kolay bükülür; hareketler daha düzenli ve istemlidir. – Bacaklarını sırayla, birbiri ardından veya zaman zaman her ikisini birlikte uzatarak tüm gücüyle tekme atar. – Yüzükoyun konumda, önkollardan destek alarak başını ve üst göğsünü iyice yukarı kaldırır, kalçalar düz ve yatay durur. – Sert zeminde ayakta tutulduğunda, dizlerini gevşetip büker. – Yüksek sesle gülebilir. – Kucağa alındığında başını dik tutabilir.
6-9 Ay
– Bu dönemde ilk süt dişleri çıkmaya başlar. – Genel olarak reflekslerin çoğu yerlerini istemli hareketlere bırakmıştır. – Bu aylarda bebeğin uykuda geçirdiği süre azalmaya başlar. – Sırtüstü konumda yatarken başını yastıktan kaldırabilir. – Beşikte ya da bebek arabasında destekle oturabilir ve çevresine bakınmak içini başını sağa sola çevirebilir. – Kollarını, canlı ve anlamlı biçimde hareket ettirebilir. – Ellerinden sıkıca tutulduğunda yatar pozisyondan oturur pozisyona geçebilir. – Ayakta tutulduğunda; dizlerini büker, yere gevşekçe basar.
9-12 Ay
– Bu aylar arasında bebek çok fazla hareketlidir. – Emekleme ve çevresindeki eşyalara tutunarak kalkma çabası içine girer. – Yerde tek başına, desteksiz 10-15 dakika boyunca oturabilir. – Kendini yukarı çekip bir desteğe tutunarak bir süre ayakta durabilir ama yeniden yere oturamaz. Geriye düşüp yere çarpar. – Ayakta tutulursa, önce bir ayağını sonra diğerini oynatarak amaçlı bir biçimde adım atar. – Parmaklarını kullanarak minik nesneleri eline alabilir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...