5053873217 [email protected]

SEZARYEN KAÇINCI HAFTADA YAPILIR?

Erken doğumun yol açtığı riskleri ve sezaryen ameliyatının kaçıncı haftada yapılması gerektiğini söyleyen Riskli Gebelikler Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Bildirici, “Tıbbi gerekçe olsun olmasın pek çok durumda planlı sezaryen yapılıyor. Bu tür durumlarda bebeğin anne karnında 39 haftayı tamamlamasını sağlamak gerekiyor. ABD Kadın Doğum Derneği de 39 haftayı tamamlamayı öneriyor” diyor.

Gebeliklerdeki çeşitli riskler ya da anne adayının özel bir tarihte doğum yapma isteği gibi nedenlerle pek çok bebek doğum haftalarından önce dünyaya getiriliyor. Normal koşullarda bebeklerin çoğu 38-41 hafta arasında dünyaya geliyor. Çünkü bu haftalarda, bebeğin sağlığı ve gelişimini tamamlaması için gereken

 

şartlar, tamamlamış oluyor. ABD Kadın Doğum Uzmanları Derneği mümkünse bebeklerin anne karnında 39 haftaya kadar tutulmasını öneriyor. Çünkü bebeklerin akciğerleri 39’uncu haftada tam anlamıyla geliştiğinden doğuma hazır oluyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Riskli Gebelikler Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Bildirici, anne karnında bebek kaç hafta kalmalı sorusuna bebeğin akciğer gelişimini tamamlayıp tamamlamadığını test ederek yanıt verebildiklerini belirtiyor. Doç. Dr. Bildirici 34’ncü haftadan sonra özellikle anneye ya da anne karnındaki bebeğe ait çeşitli risk faktörleri varlığında “Bebek içerde mi, dışarıda mı daha güvenli sorusunun yanıtını vermemiz gerektiğinde ultrasonografi eşliğinde anneden amniyosentezle sıvı alıp bebeğin akciğerlerinin gelişip gelişmediğini test edebiliyoruz” diye konuştu.

34 HAFTADAN SONRA DA GEREKTİĞİNDE İLAÇ VERİP

AKCİĞERLERİ GELİŞTİRİYORUZ
Gebeliğin devamının riskli olabileceği durumlarda eğer bebeğin akciğerleri gelişmişse, doğurtma yönünde karar verdiklerini vurgulayan Doç. Dr. İbrahim Bildirici, akciğerlerin gelişmemiş olması halinde ise bebeği anne karnında daha fazla tutmak yönünde karar aldıklarını söylüyor. ABD’de Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi`nde uzun yıllar çalışan ve o dönemde kendisinin dizayn ettiği ve beş yıl süren bir bilimsel araştırma yaptıklarını anlatan Doç. Bildirici şu sonucu aldıklarını anlatıyor:
“Bu çalışmamızda 34. gebelik haftasından sonra anneden sıvı alıp da fetusun akciğer gelişimini yetersiz bulduğumuz anneleri onamlarını alarak iki gruba ayırdık: Birinci gruptaki bebeklerin akciğerlerinin gelişmesi için annelere steroid ilacını verdik, diğer gruba ilaç vermedik. Bir hafta sonra yeniden amniyosentez yaptık. Sonunda steroid verilen annelerin bebeklerinin akciğer gelişiminin çok daha hızlı olduğunu gördük. 24-34 hafta arasındaki gebeliklerde yani 5,5 ile 8 ay arasında erken doğum riski olanlarda steroid uygulaması standart olarak yapılıyor ve bu uygulamanın bebeklerin ölüm riskini azalttığını biliyorduk. Bizim çalışmamız ise, steroid vermenin 34 haftadan sonra da etkili olabileceğini gösteren dünyadaki ilk ciddi bilimsel çalışmaydı. Bu çalışmamız 2010 yılında prestijli ‘American Journal of Obstetrics and Gynecology’ de yayınlandı. ABD’de bizim açtığımız bu kulvarda şu anda başka çalışmalar da yürütülüyor. “

PLANLI SEZARYEN, ÖZEL TARİHLERDE YAPILAN DOĞUM RİSKLİ
34. hafta sonrası anne karnındaki bebeğin akciğerlerinin gelişimini tespite yönelik amniyosentezin tecrübeli ellerde yapılmasının uygun olduğunu vurgulayan Doç. Dr. İbrahim Bildirici, şu noktaların altını önemle çiziyor:
• Tıbbi gerekçe olsun olmasın pek çok durumda planlı sezaryen yapılıyor. Bu tür durumlarda bebeğin anne karnında 39 haftayı tamamlamasını sağlamak gerekiyor. ABD Kadın Doğum Derneği de 39 haftayı tamamlamayı öneriyor.
• Planlı bir doğumu 39 hafta öncesinde güvenle gerçekleştirebilmek için amniyosentez ile akciğerlerin yeterince gelişmiş olduğunun ortaya konması gerekiyor. Ancak sıvının azaldığı, bebeğin sıkıntıya girdiği durumlarda, elbette 39’uncu haftayı beklemezsiniz, müdahale edersiniz ama, herhangi bir sorun yokken yapılacak planlı bir sezaryende 39 haftayı tamamlamak gerekiyor. Aksi takdirde erken alınan bu bebeklerde sorunlar çıkabiliyor.
• Bu sorunlardan da en sık görüleni yenidoğan bebeklerde geçici olarak hızlı solunuma yol açan ‘yaş akciğer’ ya da ‘yenidoğanın geçici takipnesi ‘ denilen durumdur. Bu durumda bebeğin 72 saat hastanede yatması gerekiyor, solunum desteğine ihtiyaç olabiliyor, enfeksiyon riski ortaya çıkabiliyor, bazense ‘respiratuar distres sendromu (RDS)’ denilen daha ciddi solunum sıkıntıları ortaya çıkabiliyor ve hayati risk gelişebiliyor. Bu bebeklerin yoğun bakım ünitelerinde özel tıbbi bakım gerektirmesi mali açıdan da sıkıntıya neden olabiliyor.
• Günümüzde yenidoğan bakımı gelişti ama yine de niye risk alınmalı? Planlı bir sezaryen yapılacaksa 39’uncu haftayı tamamlamak bu açıdan önem taşıyor.
• Ülkemizde yılda bir milyon 250 bin anne adayı doğum yapıyor. Bu anne adaylarından bazıları son adetlerini güvenilir şekilde bilmiyor ya da günlendirilmeleri yanlış yapılmış olabiliyor. Bu grupta da doğal doğum eylemi beklenmeden yapılan sezaryenler erken doğuma yol açıyor. İşte günlendirme ile ilgili şüphe olan olgularda da bizler amniyosentez ile anne karnındaki bebeklerin akciğer gelişimlerini değerlendirebiliyoruz.
• Riskli gebeler mutlaka sezaryenle doğurtulacak diye bir kural yok. Pek çoğu hem de kendileri için daha güvenli olacak şekilde normal yolla da doğurabilir.
• Hangi gebeler normal doğurmalı, kimlere sezaryen yapılmalı? Aslında bu karar hastanın durumuna özeldir. Hastanın durumu değerlendirilerek karar verilir. Ama öncelikle tercih edilmesi gereken doğum, normal doğumdur.
• Normal doğumu yaygınlaştırabilmek için epidural anesteziyi (ağrısız doğum hizmetlerini) de yaygın ve kaliteli bir şekilde sunabilmemiz gerekiyor.

 

İŞTAHSIZLIKLA NASIL BAŞA ÇIKACAKSINIZ?

 
Anne babaların çocuk yetiştirirken önem verdiği konuların başında beslenme geliyor. Ancak bazı çocuklar az yerken bazıları çok yiyor. Peki, çocuklarda iştahsızlık ya da aşırı iştah neden kaynaklanıyor? Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, çocuklarda görülen beslenme bozukluklarını ve yapılması gerekenleri anlattı. Uzmanlar, çocuklarda görülen bu sorunun organik nedenler kadar anne babaların yanlış tutumlarından kaynaklandığını vurguluyor.
ÇOCUKLARDA BESLENME SORUNLARI NE ZAMAN VE NASIL BAŞLIYOR?
Prof. Dr. Serap Semiz: Bu sorunlar genelde 1 yaşından sonra görülüyor. Özellikle 1-2 yaş arası yemeye direnç ve inatçılık başlıyor. Bu, anne sütünden ek gıdalara geçişte rastlanan bir sorun. Sofrada aile düzenine uyum sağlama konusunda sorunlar yaşanıyor ve bu durum bütün aileyi perişan ediyor. Anne ya da bakıcı yeme konusunda ısrarcıysa, tüm aile için odak noktası çocuğun yemek yememesi olduysa, çocukta daha fazla tepkisel davranış gelişebiliyor. Böyle bir durumda çocuk yemek konusunu aileye karşı kullanmaya başlıyor, ciddi bir çatışma ve gerilim olabiliyor.
İŞTAHSIZLIĞA NE TÜR HASTALIKLAR SEBEP OLUYOR?
Prof. Dr. Serap Semiz: Kronik hastalıklar, sessiz idrar yolu enfeksiyonları, çocuğun beslenmesini engelleyen sindirim sistemine ait kusma ve ishal gibi hastalıklar ile üst solunum yolları enfeksiyonları, iştahsızlığın sebebi olabiliyor. Demir eksikliği anemisi de bu duruma yol açabiliyor. Çocuk iştahsız oldukça alması gereken demiri alamıyor ve sorun daha da büyüyor. Çocuk beslendiği halde kilo alamayabiliyor. Bu durumda iştahsızlıktan çok, besinlerin emilimine ait bir bozukluk olabileceğinden şüphelenmek gerekiyor. O zaman da, bağırsaklarda herhangi bir emilim kusuru olup olmadığına bakılıyor.

ÇOCUKLARDA İŞTAH ARTIŞI NEDEN OLUŞUYOR?
Prof. Dr. Serap Semiz: Çocuklarda genetik kaynaklı şişmanlık eğilimi olabiliyor. Anne ve baba kiloluysa çocuğun da kilolu olma riski artıyor. Yeme davranış biçimindeki yanlışlıklar da çocuğu zaman içerisinde kilo almaya ve çok aşırı yemek yeme isteğine yönlendirebiliyor. Özellikle son yıllarda gıdalardaki değişiklikler, hareketsizliğin artması, hazır yiyecek tüketimi, fast food tarzı beslenme, gazlı ve şekerli içeceklerin tüketilmesi gibi nedenler, birçok çocukta aşırı iştah ve doymama sorununa yol açıyor. Bu çocuklarda kilonun yarattığı metabolik problemler ortaya çıkabiliyor. Diyabete eğilim, kan yağlarındaki yükseklik, hipertansiyon gibi sorunlar da görülebiliyor.
YEMEK KONUSUNDA ISRARCILIK ÇOCUĞU NASIL ETKİLİYOR?
Prof. Dr. Serap Semiz: Israrcı olmak çocuğun kusmasına neden olabiliyor. Aşırı ısrar ve yedirme isteği daha sonraki yaşamda, tam tersine çocuğun doyma eşiğiyle ilgili birtakım sorunlara yol açabiliyor. İleri yaşlarda bu çocuklarda aşırı yeme isteği görülebiliyor.

ANNE-BABALARIN YAPTIĞI 9 HATA

Bilerek ya da bilmeden ebeveynler çocuk yetiştiriken bazı hatalara imza atarlar. Çocukların gelişimi ve eğitimi için önemli noktalarda yapılan hatalar çocuğunuzun gelecek yaşamında kalıcı etkiler bırakabilir. Reader’s Digest uzmaları anne babaların yaptığı 9 hatayı yazdı:

– Ona karşı tutarlı olun: Özellikle çocuklar rutini çok severler. Sürpriz durumlarda kendilerini güvende hissetmeyebilirler. Bu nedenle aynı saatte yemek yemek, aynı saatte uyumak, ödül ve cezalarda tutarlı davranmak onların kendini daha huzurlu hissetmesini sağlar.
– Birebir zaman ayırın: Aile içinde eğlence ve çocuğun tüm ailenin bir araya geldiği bir ortamda oyun oynayıp, eğlenmesi çok önemlidir. Sadece ona adayacağınız bir saatlik birebir zaman onun kendini daha iyi ifade etmesine yardımcı olur.
– Hata yapmalarına izin verin: Çocukların hareketlerine doğru ve yanlışlarına çok fazla müdahale etmek uzmanlara göre hatalı bir davranış biçimi. Hayatını tehdit etmeyeceği sürece yaptığı hatalara göz yummak, onun sorunlarla tek başına mücadele etme yetisi kazandıracaktır.
– Ona yedirmek istediğiniz şeyi zorlamadan vermeye çalışın. Eğer yemeyi reddediyorsa zorlamayın ve seveceği başka seçenekler deneyin.
– Odasını değiştirmek için acele etmeyin. Birçokları çocuk yürümeye başladığında onu kendi odasına yerleştirmeye çalışsa da uzmanlar iki ve üç yaş arasında çocuğun odasını değiştirilebileceğini söylüyor.
– Tuvalet eğitimi de acele edilmemesi gereken konulardan biridir. Bazı anne babalar çocukları hazır olmadığı halde onun beze veda etmesi konusunda heyecan duyup bunun bir an önce olmasını beklerler. Öneri; çocuğa tuvalete gitmesi gerektiğini bir kez göstermek, eğer hazır değilse eğitime bir süre ara vermektir.
– Televizyon konusunda taviz vermeyin. İki yaşın altındaki çocukların kesinlikle TV izlememesi, diğer çocukların ise gelişimini engellemeyecek programları süreli izlemesi öneriliyor. TV yerine çocuğu okumak, yazmak, resim yapmak ya da sadece konuşmak gibi farklı aktivitelere teşvik etmelisiniz.
– Onun öfke nöbetlerinin üzerine gitmeyin ve bunu durdurmaya çalışmayın. Ağlama ve bir sorunu halledememe durumunda onun dikkatini başka bir şeye çekmeye çalışın.
– İstediklerinizi yapması için ona asla rüşvet vermeyin. ‘Bunu yapma yoksa sana kızarım’, ‘Yemeğini yersen seni parka götürürüm’ gibi ödül ve cezalar onun kısa süre sonra aynı şantaj ve rüşveti sizin üzerinizde kullanmasına yol açar.

MİNİĞİNİZİ HASTALIKTAN NASIL KORUYACAKSINIZ?

Eğer siz de kış kendini  gösterir göstermez soluğu çocuğunuzla doktor kapısında alıyorsanız bu yazıya ve küçük tavsiyelere göz gezdirmelisiniz 

Soğuk hava denilince akla ilk olarak üst solunum yolu enfeksiyonları olan nezle, grip, farenjit, larenjit, sinüzit ve orta kulak iltihapları geliyor. Bağışıklık sistemleri daha hassas olduğu için, kış hastalıkları çocukların peşini bırakmıyor. Ancak alınacak birkaç basit önlem ile çocuğunuzu bulaşıcı bu hastalıklardan koruyabilirsiniz. Acıbadem Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları Dr. İbrahim Cingöz ile Dr. Sabahat Karakaşlılar alınması gereken önlemleri şöyle anlattı:

KAPALI ORTAMLARA GİRMEYİN
Kış aylarında hastalıkların çabuk yayılmasının en önemli nedenlerinden biri, kapalı ortamlarda geçirilen zamanın yaz aylarına göre daha fazla olması. Özellikle okul dönemindeki çocuklar bu hastalıklara karşı daha savunmasız. Bu nedenle mümkün olduğunca kapalı ortamlardan kaçınılması, hasta çocukların okula gönderilmemesi ve diğer çocuklardan uzak tutulması gerekiyor.

ELLER DAHA SIK YIKANMALI
Çocukların bulundukları ortamda her yere dokunmamaları öneriliyor. Çünkü kış aylarında bu enfeksiyonların görülmesinin nedeni, teneffüs yoluyla ve hapşırıkla havada asılı kalan taneciklerdeki mikroplar. Çocuklar bu tip ortamlarda bir yere dokunduğunda mikroplar ellerine bulaşıyor. Bu nedenle çocuklara ellerini nasıl ve hangi sıklıkla yıkayacakları öğretilmeli.

GRİP AŞISINI İHMAL ETMEYİN

Kış enfeksiyonlarından koruyan grip aşısı 6 aydan büyük her çocuk için öneriliyor. Kreşe ya da okula giden, sağlık öyküsünde bazı kronik rahatsızlıkları olan, astım, bronşit, kan hastalıkları ve romatizmal hastalıkları geçiren çocuklara mutlaka grip aşısı yaptırılması gerekiyor.

DOĞAL GIDALARLA BAĞIŞIKLIĞINI GÜÇLENDİRİN
Kış aylarında çocuklara, ekinezya, mürver çiçeği ve ekstra C vitamini içeren besin takviyeleri verilebiliyor. Çocuklara bal yedirmek ya da ballı süt içirmek solunum yolu yumuşaklığını artırıyor. Çinko ise bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çocuğun çinko seviyesi düşükse ekstra çinko vermek enfeksiyonları azaltmaya yardımcı oluyor. İştahsız ya da sağlıksız beslenen çocukların beslenmesini vitaminler ile takviye etmek gerekiyor. Normal beslenen çocuğun vitamin ihtiyacı olmuyor. Beslenme düzeni kötü olan çocuğa ise balık yağı desteği verilebilir. Ancak vitamin ve besin takviyelerini vermeden önce bir uzmana danışılmalı.

PROTEİN AĞIRLIKLI BESLEYİN
Beslenme sırasında alınacak besinlerin türü önemli. Kış aylarında metabolizma yavaşlıyor ve bu nedenle enfeksiyonlara karşı direnç oluşuyor. Özellikle protein grubu, çocuklar için çok yararlı besin öğeleri içeriyor. Hayvansal gıdalardan elde edilen proteinler arasında et, süt ve yumurta bulunuyor.


SIVI TÜKETİMİNİ ARTIRIN
Çocuklar hastalandıkları zaman iştahları da azalıyor, dolayısıyla daha az sıvı alıyorlar. Oysa böyle durumlarda da, daha fazla sıvı almaları şart! Bu ihtiyacı gidermek için taze sıkılmış meyve suları, bitki çayları (papatya, adaçayı, ıhlamur) ve ballı süt içirilebilir. Böylece çocuk hem kalori hem de sıvı gıda almış oluyor.

ÇOK KALIN GİYDİRMEYİN
Kış aylarında tek bir kalın kat giydirmektense, ince birkaç kat giydirmek daha doğru. Çünkü kat kat giydirilen ince giysi arasındaki hava ısındığı için, tek kat kalın giysiden daha sıcak tutuyor. Ayrıca vücut ısısı arttığında ince katlardan birini çıkararak ısısını dengelemek mümkün. Bu yüzden, çocuğunuzu normalden bir kat daha fazla giydirmeniz yeterli. Küçük çocuklar daha çok başlarından üşüdüğü için, bebeklere ve çocuklara bere ile kaşkol giydirilmesi faydalı. Fakat bunların da temizliğine dikkat edilmesi, sık sık yıkanması gerekiyor.

DÜZENLİ KONTROL YAPTIRIN
Çocukların, doktor ziyaretlerinin düzenli olarak yapılması öneriliyor. Özellikle küçük yaşlarda bu ziyaretlere daha da fazla önem vermek, aksatmamak gerekiyor. Ayrıca çocuğun ateşi yükseldiğinde ya da öksürüğü şiddetlendiğinde zaman kaybetmeden doktora başvurulması önem taşıyor.
ANTİBİYOTİK KULLANIMINI SINIRLAYIN
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 90’ını viral enfeksiyonlar oluşturuyor. Ve antibiyotikler bu enfeksiyonlara etki etmiyor. Üst solunum yollarından alt solunum yollarına inme, bademcik enfeksiyonundan apseye çevirme, kulakta sıvı toplanması, orta kulak enfeksiyonu görülmesi
gibi durumlarda doktora gidilmeli. Doktor kontrolünde bu rahatsızlıkların viral enfeksiyondan bakteriyel enfeksiyona ilerlediğinin fark edilmesi halinde antibiyotik kullanılmaya başlanıyor. Ancak ateşi çıktığında, öksürdüğünde, hapşırdığında hemen antibiyotik kullanmak, antibiyotiklerin bakterilere karşı etkisini azaltıyor; direnç gelişimini artırıyor. Bu yüzden antibiyotikler mutlaka doktor kontrolünde çocuğa verilmeli.
DİNLENDİRİN
Vücudu toparlamak için dinlenmek, normalde harcanan eforu azaltmak gerekiyor. Çocukları çok fazla durdurmak mümkün olmasa da ev içinde, kalabalığa çıkmadan dinlenmesinin sağlanması öneriliyor.

İNDİRİM ÇADIRI KAÇMAZ!

Starcity Outlet Çadır Günlerinde bir kez daha Chicco indirimi var. 24-25 Şubat ’da Chicco ürünleri inanılmaz fiyatlarla Starcity Outlet’te olacak

Starcity Outlet’in bir gelenek haline getirdiği “Çadır günlerinde” mağazalar outlet fiyatlarına bir de çadır indirimi ekleyerek satışa sunuyor. Ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılanan Çadır Günlerinin bu ay ki konuğu yoğun istek üzerine bir kez daha Chicco mağazası olacak. ChiccoOutlet’te tekstilden ayakkabıya, bebek araç gereçleri, bebek bakım ürünleri ve oyuncaklar da dahil olmak üzere çok geniş bir ürün yelpazesi bulunacak.

O ASLINDA SİZİ ANLIYOR

“Proceedings of the National Academy of Sciences” adlı dergide yayımlanan araştırmaya göre bebekler, yetişkinlerin kastettikleri şeyleri sanılandan çok daha önce anlamaya başlıyor

Araştırma, 6 ila 9 aylıkken ana dillerindeki sözcükleri ayırt etmeye başlayan bebeklerin bir konuşmanın anlamını da bir yaşına geldiklerinde tam anlamıyla kavrayabildiklerini gösterdi.

Araştırmacılar, biri 6-9 aylık diğeri 10-20 aylık bebeklerden oluşan iki gruba iki farklı nesnenin resimlerini gösterdi ve annelerin bebeklere hangi nesnenin nerede olduğunu sormalarını istedi.

Bebeklerin göz hareketlerini inceleyen araştırmacılar, 6-9 aylık bebeklerin yüzde 78’inin doğru nesneye baktığını gözlemledi.