Eğitim
28-29 NİSAN’DA TATİL VAR MI?
Sınav kılavuzu ile yapılan açıklamalara bir bütün olarak bakıldığında Ortaöğretime geçiş sistemi dahilinde okullardaki eğitim ve öğretim Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca belirlenen akademik takvime paralel şekilde uygulanacaktır.
Ortak sınavlar sırasında 8. sınıflar hariç ilköğretim ve orta öğretim ( 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.sınıflar için) okullar tatil edilecek.
SINAVDA GÖREVLİ OLAN ÖĞRETMEN EK DERS ALACAK MI?
Öğretmenlere, sınavda görev alıp almadığına bakılmaksızın sınavlar nedeniyle tatil edilen günlerde de o günün ek ders ücreti verilecek.
2829 Nisan’da 8’inci sınıflar için yapılacak sınavlardaki görevine sınav başlamadan önce zamanında gelmeyen öğretmene ücret ödemesi yapılmayacak ve bu öğretmenlere Milli Eğitim Bakanlığının sınav uygulama takviminde yer alan diğer sınavlarda görev verilmeyecek. Sınav görevine gelmeyen ya da süresi içerisinde gelmeyen öğretmenlerin yerine yedek öğretmenler görevlendirilecek. Sınavlarda görev alacak öğretmenler, kendi okulları dışındaki okullarda, yazılısı yapılan derslerle öğretmen branşlarının aynı olmamasına ve sınavın yapıldığı bir okulda görevli olacak öğretmenlerin hepsinin aynı okuldan seçilmemesine dikkat edilerek görevlendirilecek.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Eğitim
2014 TEOG Merkezi Ortak Sınavları 28 Nisan 2014 Pazartesi ve 29 Nisan 2014 Salı günü gerçekleştirilecek.
İkinci dönem ortak sınavlarına ortaokul 8′inci sınıf öğrencisi 1 milyon 271 bin 273 öğrenci katılacak.
MEB’den alınan bilgiye göre, ortak sınavlar, yurt içi ve yurt dışı toplam 986 sınav merkezinde, 15 bin 814 okulda, 91 bin 8 salonda gerçekleştirilecek.
Adaylar, 28 Nisan 2014 Pazartesi günü, Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nden , 29 Nisan 2014 Salı günü ise Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ve Yabancı Dil derslerinden sınava girecekler. Her yazılıda 20 soru sorulacak.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okullara 28-29 Nisan’da uygulanacak ortaokul 8’inci sınıf öğrencilerinin katılacağı ikinci dönem ortak sınavlara ilişkin herhangi bir aksaklığın yaşanmaması ve gerekli tedbirlerin alınması yönünde uyarıda bulundu.
Ortak sınavların yapılacağı her bir ders yazılısı için Türkiye saati ile 09.00, 10.10 ve 11.20’de başlayacağını ve aynı anda gerçekleştirileceği, sınav süresinin her bir ders yazılısı için 40’ar dakika, ders yazılıları arası dinlenme süresinin 30’ar dakika olacağı belirtildi.
Ancak özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerin alacakları sınav hizmetinin özelliğinden dolayı her bir dersin sınav süresi 55’er dakika, sınavların aynı anda başlaması gerektiğinden özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerin ders yazılıları arası dinlenme süresinin 15’er dakika olacağı vurgulandı.
Salonlara yerleştirmenin zamanında yapılabilmesi için öğrenciler ilk ders yazılısı için saat 08.30′dan itibaren sınıf öğrenci yoklama listelerinde belirtilen salonlara alınacak. Öğrenci velilerinin ve görevli olmayan kişilerin sınav salonlarının bulunduğu binalara girişlerine izin verilmeyecek.
Her dersin sınavı başladıktan sonra ilk 15 dakika içinde gelen öğrenciler sınava alınacak bu öğrencilere ek süre verilmeyecek. Her dersin sınavında ilk 20 dakika süresince öğrenciler sınav salonunu terk etmeyecekler, ilk 20 dakika tamamlandıktan sonra isteyen öğrenci sınıftan çıkabilecek.
Her ders sınavının tamamlanmasına 5 dakika kala sınavına devam eden öğrenciler sınav süresi tamamlanana kadar sınıfında kalacak, sınavda özel hizmet alması gereken engelli öğrenciler hariç sınav tamamlanana kadar sınıfta en az iki öğrencinin kalmasına dikkat edilecek.
Öğrencilerin yanlarında sözlük, hesap cetveli, hesap makinesi, çağrı cihazı, cep telefonu, telsiz, radyo gibi iletişim araçları ile her türlü bilgisayar özelliği taşıyan cihazları bulundurmaması gerekiyor.
Okullarda emniyet görevlileri tarafından üst araması yapılmayacak. Ancak sınav evrak kutularının açılması sırasında her okulda bir emniyet personeli bulunacak. Bina sınav komisyonu kutu açma ve kapama işlemleriyle ilgili tutanakları hazırlarken emniyet görevlisi de bu tutanakları imzalayacak. Soru kitapçıkları Bakanlığa geri gönderilmeyecek. 29 Nisan 2014 tarihinde yapılan ikinci oturum tamamlandıktan sonra soru kitapçıkları isteyen öğrencilere verilecek. Alınmayan soru kitapçıkları milli eğitim müdürlükleri tarafından değerlendirilecek.
28-29 Nisan 2014 tarihlerindeki sınavlara katılamayanlar için mazeret sınavları, 10-11 Mayıs 2014 tarihlerinde yapılacak. Sınav sonuçlarının Haziran ayında açıklanması planlanıyor.
Öğrencilerin, 6, 7 ve 8′inci sınıf yılsonu başarı puanları ile 8′inci sınıf ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı toplanacak. Elde edilen toplam, ikiye bölünerek yerleştirmeye esas puan belirlenecek. Puanlama 500 tam puan üzerinden yapılacak.
2013-2014 eğitim öğretim yılı ikinci dönem ortak sınavlarının, sınav öncesi hazırlıklarında ve sınav uygulama süreçlerinde il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri sınav öncesi, sınav uygulaması ve sınav sonrası aşamalarda güvenlik önlemlerinin alınması için, emniyet görevlileri ile gerekli iş birliği yapılacak.
Sınav evrakının saklanacağı saklama odalarının güvenliğinin sağlanmasında emniyet birimleri ile iş birliği yapılarak evrakın bulunduğu süre boyunca saklama odasının yer aldığı binanın çevresi, girişleri ve kapısının kontrol altında tutulması nöbet uygulaması yapılarak sağlanacak. Sınav evrakının saklama merkezlerinden sınav yapılacak okullara sevkıyatı ve geri dönüşü esnasında kuryelerle birlikte emniyet görevlilerinin de bulunması sağlanacak.
Sınav yapılacak okullara, milli eğitim müdür yardımcısı, şube müdürü veya maarif müfettişlerinden bir kişi veya uygun görülen okul müdürlerinden bir kişi “Bina Sınav Sorumlusu” olarak görevlendirilecek.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Eğitim
Öğretmenlik ProgramlarıPuan TürüBiyoloji ÖğretmenliğiMF-2Coğrafya ÖğretmenliğiTS-1Felsefe Grubu ÖğretmenliğiTM-3Fizik ÖğretmenliğiMF-2Kimya ÖğretmenliğiYGS-2Matematik ÖğretmenliğiMF-1Tarih ÖğretmenliğiTS-2Türk Dili ve Edebiyatı ÖğretmenliğiTS-2
2014 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Kılavuzunda YGS puan türü ile öğrenci alacağı duyurulan Turizm Fakültelerinin Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Mezunları (M.T.O.K.) için kontenjan ayrılan programlarına, 2014-ÖSYS’de Yükseköğretim Kurulunun yeni kararı doğrultusunda programların genel kontenjanına ait LYS puanı ile öğrenci alınacaktır. 2014-ÖSYS’de bu programlara tercihlerinde yer vermek isteyen adayların da puanlarının hesaplanabilmesi için ilgili LYS’lere girmesi zorunludur. Adayların girmek istedikleri LYS’leri belirlerken bu duruma dikkat etmeleri gerekmektedir.
Turizm Fakültesi ProgramıPuan TürüGastronomi ve Mutfak Sanatları (M.T.O.K.)TS-1Rekreasyon Yönetimi (M.T.O.K.)TS-2Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği (M.T.O.K.)TM-1Turizm İşletmeciliği (M.T.O.K.)TM-1
Yeni açılacak programlar, puan türlerinde oluşabilecek değişiklikler vb. durumlar nedeniyle farklı alanlarda puan türlerinin hesaplanabilmesi için, adayların 2014-LYS’lerin tamamında sınava girmeleri yararlarına olacaktır.
LYS başvurularını tamamlamış adaylar da istedikleri takdirde girmek istedikleri LYS için sınav ücretini yatırarak ilgili LYS başvurularını başvuru süresi içinde yapabileceklerdir (Konu ile ilgili bilgiye, ÖSYM’nin İnternet sayfasındaki, 2014-LYS başvuru bilgilerinde yer alan “LYS’ye Girme İsteği Değişikliği İsteyen Adayların İzleyeceği Yol” bölümünden ulaşılabilir.).
Adaylar, bireysel olarak İnternet aracılığıyla veya bir başvuru merkezi aracılığıyla sınava başvuru işlemini tamamladıktan sonra LYS başvuru bilgilerini, ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr İnternet adresinden başvuru süresi içinde mutlaka kontrol etmeli ve aday başvuru kayıt bilgilerinin bir dökümünü edinmelidir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Eğitim
Nesin’in 47 yıl önce yazdığı “Şimdiki Çocuklar Harika” kitabını öğrencilerine tavsiye eden İstanbul Bahçelievler Kumport Ortaokulu’nda 13 Türkçe öğretmeni hakkında soruşturma başlatıldı. Gerekçe: “Küfürlü ve Türk aile yapısına uygun olmayan içerik.” Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre okulun 5. ve 6. sınıf öğrencilerinin Türkçe öğretmenleri 2013-2014 eğitim öğretim yılında öğrencilerine Kitap tavsiye listesi hazırladı. Liste içinde, Aziz Nesin’in “Salt çocuklar için değil, anababalarla öğretmenler için de yazdım” dediği, tanıtımında ise “Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor” ifadelerinin yer aldığı, iki öğrenci arasında eğitim öğretim yaşamına ilişkin mektupları içeren 1967 tarihli, bugüne kadar yüz binlerce baskısı yapılan “Şimdiki Çocuklar Harika” adlı kitabı da yer aldı.
Ancak okul yönetimi 13 Türkçe öğretmeni hakkında inceleme başlattı. MEB’in Alo 147 şikâyet/ihbar hattı üzerinden velilerin şikâyetleri üzerine başlatıldığı belirtilen soruşturmaya “kitapta Türk aile yapısına uygun olmayan ve küfürlü içerik bulunması” gerekçe gösterildi. Bugün , 13 Türkçe öğretmeni adına okulun Türkçe Zümre Öğretmenler Kurulu Başkanı’nın ifadesinin alınacağı öğrenildi.
Tavsiyesi de var! Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyesi Barış Uluocak, “Kitap, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkçe öğretmenleri için hazırlanan kılavuz kitapta 5. ve 6. sınıf öğrencileri için tavsiye edilen bir kitap. Tavsiye edilmese de Aziz Nesin kitabı bu” değerlendirmesini yaptı.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Eğitim
Yazarlar Okullarda projesi kapsamında Fatih Erdoğan 18 Nisan 2014 Cuma günü Mustafa Sarıgül İlkokulu’nda öğrencilerle buluştu. Onlara kitap okudu. Çocuklar “Kuşumu Kim Kışkışladı?” kitabını soluk almadan dinlediler. Fatih Amcaları okurken hepsi ellerini uzatıp kuşu tutacak kadar yaklaştılar. Bu güzel hikaye hiç bitmesin istediler. Kuşun her kanat çırpışında rüzgarını hissettiler, gözleri kamaştı… Kuşun her kanat çırpışında belki gelip ellerine konar diye beklediler…Kuşun her kanat çırpışında onlar da havalandılar çocukluklarının en güzel gökyüzüne… Hikaye bitince dışarıda yağan yağmurla indiler gerçek dünyaya, koşup Fatih Amcalarına sarıldılar. Fatih Amcaları onlara birer kitap hediye etti. İlk defa bir yazara dokunup, sorular sordular hem de okumayı henüz öğrendikleri bir bahar mevsiminde. İmzalı birer kitap aldılar.
Rotary Kulüp’ün organize ettiği bu etkinlik küçük öğrencilere yepyeni düşler kurmak için kocaman kapılar açtı.
Fatih Erdoğan, yayınları ve etkinlikleri ile ilgili pek çok bilgiyi www.mavibulut.com.tr adresinden edinebilirsiniz.
FATİH ERDOĞAN KİMDİR?
1954’te İzmir’de doğdu.Yaşamının geri kalanını İstanbul’da geçiren yazar Kültür Koleji ve 1973’te Robert Kolej’den mezun olduktan sonra 1978’de Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği’ni bitirdi. 1980 yılında Mavibulut Yayınları’nı kurdu. 1990-2000 yılları arasında Türkiye’de çocuklar için çıkarılan ilk edebiyat dergisi Kırmızıfare’nin ve ilk çocuk edebiyatı araştırmaları dergisi BinbirKitap’ın editörlüğünü yaptı. 1992 yılından 2002 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü’nde çocuk edebiyatı üzerine ders verdi ve aynı bölümde yüksek lisans ve doktora yaptı. Çocuklara yönelik kitaplar yazdı, resimledi, çevirdi ve editörlüğünü yaptı. Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde çocuk edebiyatı ve çocuk kitaplarına ilişkin yazılar yazdı. Yurtiçinde ve yurtdışında aynı konularda konferanslar verdi.
Acar (1987) ve Ozan (1994) adlarında iki oğlu vardır. İleri düzeyde İngilizce, orta düzeyde Almanca bilmektedir.
FATİH ERDOĞAN’IN Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği 3. Okul Öncesi Eğitim sempozyumu konuşma metni
1-2 Aralık 2012
Eğitim, üzerinde söz söylemeye hep korktuğum bir konu. Korkuyorum çünkü bilmiyorum. Bilmeden konuşmak istemiyorum çünkü çok önemli buluyorum. Yine de şu anda bir konuşmacı olarak karşınızda bulunmak bana ciddi bir cüret gibi geliyor. Neyse ki, önceden veya burada tanıdığım, sevdiğim ve saygı duyduğum eğitimcilerin oluşturduğu böyle bir dostlar topluluğu arasındayım. Bu da kendimi aile arasında hissetmemi sağlıyor.
Uzun yıllardır, yazmak çizmek dışındaki hayatımın önemli bölümü okullarda geçiyor. Çocuklar için yazan yazarların çoğu için bu geçerli. Yazdıklarımızı okuyan çocuklar da öğrenci. Kısacası, eğitim denen dünyaya çok uzak bir konumda sayılmıyoruz ve bu durum da çoğunlukla yanlış anlamalara yol açıyor. Örneğin, yazara eğitimle ilgili sorular sorulabiliyor veya bizler okullara gittiğimizde gördüğümüz saygıdan şımarıp kendimizi eğitim uzmanı sandığımız zamanlar oluyor. İşte bu nedenle, birkaç söz söylemeden önce bilmenizi isterim ki, ben eğitimden anlamam, eğitimi bilmem. Buraya da bir iki şey kaparım belki diye geldim. Gelmişken de biraz daha iyi bildiğim bir konuda, çocuk kitapları konusunda birkaç söz etme şansımı kullanmak istedim.
Eğitim bu ülkede kendimi bildim bileli hep sorgulanan bir yapı oldu. Çocukluğumdan beri durmadan değiştirildi, durmadan kurcalandı, çekiştirildi, yapıldı bozuldu. Öğrenci ve öğretmenler bitmek tükenmek bilmeyen bir deneme tahtası rolünü oynamaktan bir türlü kurtulamadılar. Nesiller harcandı, ufalandı. Bu tabloya bakınca dilimin ucuna gelen şeyi resim sanatından bir örnek vererek dile getireyim. Suluboya resim yaparken bir bardak ya da kavanozda suyunuz olur. Fırçanızı boyaya sürmeden önce bu suya batırırsınız. Başlarda, yani su temizken sorun yoktur. Islak fırçanız renkleri istediğiniz tonda taşımaya devam eder. Ancak bir süre sonra bardaktaki su, kullandığınız çeşitli boyaları fırçadan yıkadıkça bulanmaya başlar. Öyle bir an gelir ki artık fırçaya aldığınız su kullandığınız rengi etkilemeye başlar, kırmızı sürmek isterken kağıda kahverengi sürmeye başlarsınız. O zaman ne yaparsınız? Gidip bardaktaki suyu dökersiniz ve temiz su doldurup gelirsiniz. İşte eğitimde bunu yapmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Geçen gün facebook’ta okulları kapatmak için bir günlüğüne milli eğitim bakanı olmak istediğimi yazdım, birkaç dakika içinde her zamankinden çok destek aldım. Herkesin eğitimle ilgili olarak bu kadar çok bezginlik ifade etmesi bence önemlidir.
Eğitimin devasa bir yapı olması, yaşayan her insanı ilgilendirmesi, hem de hayatının uzun bir zaman dilimi boyunca ilgilendirmesi, doğal olarak, insanı yazan, hele hele insanı çocuklara anlatmaya çalışan her yazarın gündemine az ya da çok giriyor.
Evet, eğitim bugünün çocuklarını hayata ve yarınlara hazırlamayı hedefliyor ama esas olarak malzemesi bugüne kadar biriktirilmiş olan bilgi, deneyim her neyse, hepsinin türevi. Ve bütün bunların tümü de bilimsel anlamıyla ölçü, sistem, teknik, standartlar gibi kavramlarla uygulanıp değerlendiriliyor. Ölçü dışı bir şey yok, sistemlerle uygulanıyor, düzen ve standartlar önemli. Geçmişe ve bugüne yaslanıyor daha çok. Eğitim böyle bir şey.
Gelelim eğitim kavramının bana göre karşısında konumlanmakta olan başka bir kavrama… Bu kavram ölçülemez, sistemlere gelmez, standartları yoktur ve çok daha önemlisi bugünle ve dünle pek ilgilenmez, geleceğe doğru bakar. Bu kavram edebiyattır. Eğitim kesin hatları olan elle tutulur ve sürprizlere yer vermeyen düzenli ve yatıştırıcı bir yapıyken, edebiyat muğlaklıktır, belirsizliktir, sürprizlidir, düzen dışıdır, karıştırıcıdır, dürter. Eğitim cevaplarla ilgilidir, edebiyat sorularla. Eğitim kitleseldir ve toplumsal bir amacı vardır, edebiyat ise bireyseldir ve asla toplumsal bir amacı yoktur. Ve zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır. Yapı olarak toplumsal bir bütünün türevi olan eğitim aslında bireylerle uğraşır. Toplumsal düzen ve devlet eğitimden bireyin “aynılığını” sağlamasını talep ederken, “her ağacın kurdunun özünden” olması gibi, eğitim de bütün o hantal yapısının özünde kendi kurdunu üretir ve aynı olmaya karşıt bireysel bir “farklı” olma direnci yeşerir.
İşte edebiyat, öğretmenlerin yardımına burada yetişir. Aynılığı üretmeye yönelik bir sistem, müfredat ve ders kitaplarının karşısına konulan iyi bir edebiyat, farklılığı, yani bireyselliği beslemede öğretmenin işini kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda zevkli hale de getirir.
Tabii, bunun mümkün olmadığı zamanlar olur. Öğretmen bireyi fark etmemiştir, ya da tersi, yani yazar (belki kendisi birey olamadığı için) edebiyat yerine ders kitabı yazmaya soyunmuştur. Bunun örnekleri ne yazık ki bizde çoktur; öğretmenlik veya öğretmenlik geçmişinin yazarlığın ön ve yeter koşulu sanılması gibi bir geleneğimiz vardır. Çocuk edebiyatımızın gelişimini engelleyen de, okuma alışkanlığımızın yeterli olmamasının en önemli sebebi budur.
Çocuk yazarı çocuklar için yazmaya soyunduğunda kendi kendine “madem ki çocuklar için yazıyorum, o halde öğretmen olmalıyım” dediği anda eğitim yapısının bir neferi olarak “aynılaştırıcı” mekanizmaya kendini monte eder ve edebiyatın bireyselleştirici etkisini törpüleme eylemine katılır. Oysa ki, en başta söylediğim gibi bir çocuk yazarının değil eğitmek, eğitim üzerine söz söylemesi bile, eğer özel bir birikim sağlamadıysa, cürete girer. Ne yazık ki bu, çift taraflı beslenen bir yanlış algıdır; sadece yazar kendini eğitim uzmanı sanmaya kalkmaz, çoğunlukla ona kendini öyle sanmasına yol açacak şekilde davrananarak havaya sokanlar genellikle anne babalar ve bazen de öğretmenlerdir.
Daha ender de olsa ayna görüntüsü bir olgudan da söz edilebilir, “madem ki öğretmenim, o halde çocuk kitabı yazmalıyım” yaklaşımıyla da benzer bir sonuca ulaşılır. Oysa dile getirmeye çalıştığım gibi, edebiyatın ölçütüyle eğitimin ölçütü tümüyle farklıdır. Eğitim konusunda uzmanlaşmak isteyen bir çocuk yazarı da, çocuk yazarı olmak isteyen bir eğitimci de pek tabii böyle bir hakka sahiptir ama bu farklı iki alanın özgün koşullarını yerine getirmek için gereken çabayı göstererek… İşte bu genel çerçeve içinde bakılırsa kitapların bir gün ortadan kaybolacağı ve yerini tabletlerin alacağı, çocukların artık edebiyat okumayacağı, yazarlara iş kalmayacağı, yayınevlerinin kapanacağı gibi öngörülerle dile getirilen dijital dünyadan korkma biçimlerimiz üstüne de düşünmemiz gerekiyor. Mağara duvarlarındaki resimlerden, kil tabletlerden, papirüsten, parşömenden kağıda gelen süreç yeniden başa, yani tablete döndü bir bakıma. Kötü mü oldu? Farklı görüşler var tabii ama bütün bu araçların aslında araç olduğu, yani insanlık tarihi boyunca insana ilişkin hiçbir şeyin çok fazla değişmediği bir gerçektir. Eski Sumerler’den kalan ve üstünde “filancadan 15 koyun aldım, kış gelmeden geri vereceğim” yazılı tablet bugünkü borç senetlerinden sadece malzeme olarak farklı; biri çamur, biri kağıt. İnsanoğlu her zaman kıskandı, her zaman aşık oldu, her zaman özledi ve her zaman hüzünlendi. Bunlar değişmeyecek. Bunlar değişmediği için de edebiyata olan gereksinme değişmeyecek. İster kağıda yazılsın ve kenarına notlar aldığımız, kokladığımız, raflara dizdiğimiz, taşınırken kolilere istiflediğimiz kitaplar olsun, ister parmağımızın ucuyla okuduğumuz e-kitaplar… Edebiyat gelecekle ilgilidir dedim. Bütün alışveriş merkezlerinin kapıları açıl susam açıl bile demeden açılıyor önümüzde. Bunu sağlayan değil ama öngörenler edebiyatçılar oldu. İnsanı aya “gönderen” de bir edebiyatçı. Hubble teleskopu zaman kavramını allak bullak etti. Uzayın derinliklerinde bir yıldız patlaması oluyor. Bu patlamanın yaydığı ışık uzaya yayılıyor ve biz teleskopla bu ışığı, yani patlamayı görüyoruz. Şimdi görüyoruz ama aslında patlama o kadar uzun zaman önce olmuş ki, o zamanda henüz ne biz varız, ne de dünya… Yani biz teleskopumuzla kendimizin bile var olmadığı bir zamana, yani geçmişe bakıyoruz. Geçmişe şu anda, şimdi bakıyoruz. O patlama olduğu sırada aslında o patlamayı gören gözlerimiz yok. Bu bir zaman yolculuğu değilse nedir? Ve zaman yolculuğunu da tabii ki bir gün bilimciler gerçekleştirecek ama öngörenler yine edebiyatçılar oldu. İşte bütün bu nedenlerle, dijital dünyayı heyecanla karşılıyorum. İnsan var oldukça “söze” olan ihtiyaç ve talep bitmeyecek. Kitaplar tabii ki tümüyle ortadan kalkmayacak. Ama okumaya ulaşım kolaylıkları mazeretleri ortadan kaldıracak. Taşınabilir bir tablet, e-kitap veya türevi her an her yerde okumamızı sağlıyor.
Ama ne okuyacağız, işte bütün mesele…
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Eğitim
Daha iyi bir geleceğin hayalini kuran ve bu hayali gerçekleştirmek için düşünce gücünden fazlasını üreten bir şirket olan Cisco bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını her fırsatta gösteriyor. “Her bireyin yaşamını sürdürmek için kendi ihtiyaçlarını karşıladığı, daha çok fırsatın olduğu bir geleceği hayali toplumun itici gücüdür. ” sloganı ile toplumsal sorumluluk projelerinin içinde yer alıyorlar.
Toplumun bir kısmının hayallerini gerçekleştirmede ihtiyaç duydukları desteği sağlamak konusunda son derece istekli çalışanlara sahipler. 15 Nisan Salı günü Şişli İzzetpaşa’da bulunan Mustafa Sarıgül İlkokulu’nu da bu amaçla ziyaret ettiler. Cisco çalışanları çocuklara daha güzel bir gün yaşatmak ve bu günün sonunda daha iyi bir okul bırakmak için oradaydı. Birbirinden sempatik ve çalışkan Cisco çalışanları çocuklara getirdikleri hediyelerle yaptıkları etkinliklerle onlara sürpriz bir bayram yaşattılar. Öğlen paydosu için bahçeye inen ilkokul öğrenciler karşılarında palyaço kılığına girmiş İlksen Ablalarını gördüler. Yüzlerini boyatıp balonlarını aldılar. Meyvelerini yedikten sonra birlikte duvarları boyadılar.
Sadece öğrenciler değil, öğretmenler de masal gibi bir gün yaşadılar. Bu eşsiz günün kanıtı olan rengarenk eserler okulun duvarlarında Mustafa Sarıgül İlkokulu öğrencilerinin her gününü daha güzel bir gün haline getirecek.
CISCO DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN HAYAL KURMAKTAN FAZLASINI YAPIYOR
Tüm dünyada Cisco’nun genel yaklaşımı, şirket olarak yapılan yardımların yanı sıra Cisco çalışanlarının da toplumunun çeşitli alanlarında örnek birer birey olmaları yönünde onları teşvik etmek.
Temel amaçları 21. yüzyılın ağ ekonomisinden yararlanılmasında kritik bir rol oynayabilecek bilgi çalışanlarının eğitimi için projeler geliştirmek.
Cisco Networking Akademi Programı (CNAP) projeleri kapsamında teknolojiyi daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla etkinlikler düzenliyorlar. Bugün ülkenin dört bir yanına yayılmış 32 Cisco Networking Akademisi’nde, bilgisayar ağları konusunda uzmanlaşmış bilgi çalışanlarının yetiştirilmesine destek veriyorlar. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde yürütülmekte olan CNAP çalışmalarında, bölgedeki ekonomi dünyası ve üniversite işbirliğinin de desteklenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile birlikte çalışıyorlar.
İŞKUR ile birlikte, işsizlik sigortasından yararlanan işsiz vatandaşların meslek edinebilmeleri için CNAP ile birlikte Bilgisayar Ağları Uzmanlık Eğitimi çalışmalarını sürdürüyorlar. Ayrıca, engelli vatandaşlara yönelik olarak “Engellilere CNAP Eğitimi” ilk öğrencilerini Dicle Üniversitesi’nde eğitmeye başlamış.
DUVARLARIN ESKİ HALİ
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...