işte Beren Saat’in Cumhuriyet’teki yazısı
;xSon yıllarda öyle hazırız ki mutlu olmak için verilen formülleri ezberlemeye, onu bize getirecek hapları yutmaya, moda olmuş kolay okunur kitapları yazın hızla okuyuverip raflarımıza dizmeye. Ama olmadı, bir şekilde olamadı. Aslında çok basit bir tek şeyi yapmayı atladık bugüne kadar: Mutluluk neler isterdi gelmek için, kendisine sormadık.
Yaşadığı hayatla bütünüyle barışık, şen kahkahalı birinin yanında biraz vakit geçirince anlarsınız mutluluk duvarlardan ne kadar da uzak. Mutluluk, elastikiyet sever her şeyden önce; değişen koşullarla öyle hemen ağzının tadı kaçmayacak. Kontrol dışındaki olaylar korku veya endişe yaratmayacak; zihnin önceliği adaptasyon fikirleri geliştirmek olacak. Öğrenmeye açık olmak şart bir kere; ne ailemizin kazandırdığı alışkanlıklar mutlaktır, ne toplumsal kurallar. Biri baskı kurarken dahi, daha gelişmiş bambaşka bir fikre sahip olmaktan kıvanç duyup, ona derimiz kadar sahip çıkabiliriz. Bilmek gerekir ki; hayat, o fikre ancak biz kuvvetle savunduğunuz takdirde yer açacaktır ve fikrimiz kabul gördükçe mutluluk tüm hücrelerimize yayılacaktır. Kompleksler, hırslar ve travmalarla rahat edemez mutluluk; görevimiz O’nu beklerken karanlıklarımızı aydınlatmaktır. Her insanın farklı yaratılmış olduğu ve farklı bir hayatı yaşayacağı, bu yüzden farklı düşüneceği gerçeğiyle kavga etmemeyi bilmek gerek. Eksiklik kelimesinin yerine farklılık yerleştirdiğimizde öfkeleri büyük ölçüde hafifletmiş, eşitliği içimize sindirmiş, mutluluğun da gözüne girmiş oluruz zaten. Mutluluğun, insanlar gibi basit fiziksel özelliklerle kandırılamayacağını ve para zenginlerini değil sevgi zenginlerini tercih edeceğini en baştan bilmeliyiz. Mutluluk piramidinin insanoğlunun kurguladığı sosyal statü piramitlerden çok farklı bir dizilimi olacağını öngörmek ve bu özgüvenle değerli bir konuma sahip olmayı hedeflemek akıllıca olur. En önemlisi de vicdanı olanlarla rahat eder mutluluk; çünkü başka birinin mutsuzluğu üzerinde yaşayamaz. Anlamayı reddettiğin sevgilin; fikir ürettiği için susturup cesaretini kırdığın öğrencin; hakkını yediğin iş arkadaşın; mülkiyetçi bir sorun yüzünden kalbini kırıp selamı kestiğin komşun; özür dilemediğin dostun; farklı bir beklentisi olduğu için sövdüğün, dövdüğün, öldürdüğün çocuğun, kardeşin, eşin, vatandaşın sen bir gün pişman olsan da mutluluğu senden çok uzaklara götürmüş olacaktır. Pişman olmak noktasına ermeden, cümlenin gelişinden vicdanen rahatsız olabilenleri seçer mutluluk. Bir de vefayı sever; her ne olursa olsun bir sürü başka sebeple orda olduğunun fark edilmesini bekler.
Sabırla, sevgiyle, nezaketle, başarıyla, adaletle yaşatılabilir mutluluk. Kahkahanın kadının “müsait” sayılmasına sebep olmadığı, kızlı erkekli bol bol atıldığı bir gün olması dileğiyle; Uluslararası Dünya Mutluluk Günümüz kutlu olsun :)