5053873217 [email protected]

Bir sanayici, bir iş adamı olmama rağmen; kitap yazmanın, öğrendiklerini aktarmanın en kolay yolu olduğunu öğrendim. Öğrendiklerimi paylaşmak zorunda hissettim, kendimi. Acı tecrübelerimi, büyük faturalar ödeyerek öğrendiklerimi yazmalıydım ki; yaptıklarımı yapmak, başardıklarımı başarmak isteyenler, aynı faturayı ödemesinler.
Bakarken göremeyenlerin, duyarken işitmeyenlerin neler kaybettiğini görerek, bakmanın ve görmenin önemini öğrendim. Hani bir laf vardır; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az .”diye. Hem bu lafı hem de bakmak ile görmek, duymak ile işitmek arasındaki nüansı iyi yakalayanın her şeyi daha iyi anladığına; dolayısıyla, daha kolay öğrendiğine eminim.
Yaşadığı süre boyunca pek çok başarıya imza atan Sakıp Sabancı’nın hayattayken kaleme aldığı, kameralara söylediği her söz ders niteliği taşıyordu. Sabancı’nın hayattan öğrendiği şeylerle ilgili yazısı ise bir kez daha okunmayı hak ediyor.

“Ben”demek yerine, “biz” diyebilmenin; mutluluğa giden yollardan biri olduğunu öğrendim. Zira babamız Hacı Ömer Ağa vefat ettiğinde, biz kardeşler, her birimiz ayrı telden çalmak yerine; birlik, beraberlik ve bir ahenk içinde, gönül gönüle, omuz omuza güçlüklere göğüs gerdiğimiz için başarılı olduk.

Aile mefhumunun ve yuvadaki huzurun temelinde; itimatın, saygının, sevginin, feragat etmenin yattığını öğrendim.
Çocuk yetiştirirken, onların fikirlerine kulak vermenin önemini öğrendim. Onların dünyasına girebilmenin, birçok şeyi paylaşmanın zevkini tattım.
Fiziksel engelli olan oğlum Metin’den dolayı yaptırdığım Metin Sabancı Spastik Çocuklar Rehabilitasyon Merkezi’nin; Metin gibi çocukların içlerine kapanma yerine hayatla mücadele etmesine, ailelerin utanma duygularından sıyrılmasına nasıl yardım ettiğini gördüm ve yaşama sevincinin ne olduğu tekrar öğrendim.
Görme özürlü çocukların eğitim gördükleri Türkan Sabancı Görme Özürlüler Okulu’ndaki öğrencilerimizin, gözleri ile değil, kalpleri ile gördüklerini öğrendim.
Tanrı’nın, insanlara iki şeyi birden vermesinin önemini öğrendim. Verdiği fırsatları değerlendirerek, maddi olanaklar sağlamış ama paylaşma duygusundan mahrum kalmış insanlar gördüm. Paylaşmanın hazzını tattım. Mutlu edebildiğim insanların gözlerindeki o mutluluk ışıklarının, insanı nasıl mutlu ettiğini öğrendim.
Koleksiyonumu kendime saklamak yerine dünyaya açmanın, Türk kültürünü dünyaya tanıtmanın yanında; milliyeti, dili, dini ayrı insanların fermanlara, Kuran-ı Kerim’e nasıl bir hayranlıkla bakarak incelediklerini gördüm.
Sanatın evrenselliğini, yaşayarak öğrendim ve hepsinden önemlisi, hayatta paha biçilemeyecek şeylerin olduğunu; dostluğun, sevginin, fedakârlığın, sadakatin satın alınamayacağını öğrendim.