5053873217 [email protected]

Gazetepress ailesine katıldığım ilk yazımda, Boğaziçi Caz Korosu’ndan nam-ı diğer perisini aradığımız külkedisinden ve sponsor arayışlarından bahsetmiştim. Ne oldu biliyor musunuz?

Boğaziçi Caz Korosu’nun sponsor arayışı son güne kadar devam etti hatta yanılmıyorsam masrafların bir kısmını yakın çevrelerinden borç alarak kendi ceplerinden karşılamak zorunda kaldılar. Sonunda güç bela gittiler Karma Korolar(Mixed Choirs), Folklor(Folklore) ve Çağdaş Müzik (Musica Contemporanea) dallarında üç ayrı altın madalya kazandılar.

DÖNÜŞ YOLUNDA NELER YAŞANDI?

Her şey yolunda gider mi hiç? Bu sefer de dönüşlerinde sorun çıktı çünkü konaklama ve katılım masrafları için yine sponsora ihtiyaçları oldu. ‘Hadi canım sende, onca başarıdan sonra kimse destek vermedi mi?’ demeyin. Ülkemizin Dünya şampiyonu korosu Amerika’da mahsur kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı! Ya da belki seslerini iyi duyuramamışlardır, onca televizyon programı, gazete köşeleri, sosyal medyada paylaşılan linkler ve videolar yetmemiştir(!) Milletin gözü kör, kulağı sağır olacak değil ya? Neyse sonunda döndüler, ama altın madalyaların yanında borçlarıyla beraber. Bu durumda “neden bu hallere düştüler” diye sitem etmemek elde değil ama sanırım bu konuda söyleyebileceğim tek şey, onlara bize bu gururu yaşattıkları için teşekkür ediyorum ve başarılarının devamını gönülden diliyorum! Sesleri kulaklarımızdan eksik olmasın!

NİMET KOŞTU BEN SEVİNDİM!

Aslında niyetim bu hafta sizlere, başka bir gurur kaynağımızdan, bir milli atletten bahsetmekti. Geçenlerde en yakın arkadaşımla- kendisi N’PR İletişim Danışmanlığı Şirketi’nde İletişim Yönetmen Yardımcısı Rüya Bengü Çelik olur- kızsal sohbetlerimizden birinde onun işlerinden, neler yaptığından, yoğunluğundan falan konuşurken söz ülkemizi gururlandırmak için koşan Nimet Karakuş’a geldi. Bakmayın böyle bir çırpıda Nimet Karakuş yazabildiğime, aslında ben bu arkadaşımızı, Bengü, kendi çalıştığı şirketin de iş yaptığı, Yüksel’in desteklediği milli sporculardan bahsederken tanıdım.-Evet anlaşıldığı üzere, sporla fazla ilgilenmiyorum hatta itiraf edeyim genelde haberlerde ne duyuyorsam o kadarını bilirim diyebilirim.- Meğer neler de kaçırmışım! Ben o gün dahaca Londra Olimpiyatları’na katılacağını duymuştum fakat birkaç gün sonra bizim kız “Sen daha tanıma beni bak neler de yapıyorum” dercesine, Barselona’da Dünya Gençler Atletizm Şampiyonası’nda 100 metrede gümüş madalya almasın mı? Kendi kendime, “Aaa bu geçen gün biz konuşurken bahsettiği kız değil mi ya? Helal olsun!” dedim. Ama bendeki ne sevinç görmeniz lazım! Ağzım kulaklarımda, sanırsınız ben koşmuşum. Hatta hızımı alamayıp ilk fırsatta Bengü’ye “Nimet- evet, ismini birkaç gün önce duymuş olsam da bir anda evimizden biri kıvamına gelmişti, halka mal olmak böyle bir şey olsa gerek- Barcelona’da gümüş madalya almış!” diye yetiştirdim sanki bir tek ben biliyormuşum gibi! Londra Olimpiyatları’nda bu sevinci tekrar yaşamayı çok istiyorum, söz veriyorum bu sefer daha bilinçli sevineceğim!-En azından haberi sadece ben duymuşum gibi yapmamaya özen gösteririm.- Sanıyorum bu durumda da söyleyebileceğim en anlamlı söz- mümkünse yüksek sesle, olmadı çığırarak- “Ha gayret Nimet, tabanlara kuvvet!” olur.

YAŞLANMAYALIM, BÜYÜYELİM 

Bu yazının size düşündürdükleri nelerdir bilmem ama, bir de benim penceremden bakarsak: Biz Bengüyle liseden beri arkadaşız. O zamanki kız kıza sohbetlerimizle şimdilerde olanları -bkz: yukarda kısmen bahsi geçen- kıyaslayınca, vay be diyorum, arada dağlar kadar fark var. Nerede o 1 ay sonraki bilmem ne partisinde ne giyeceğine ya da saçını nasıl yapacağına karar vermek için dolabı zihinlerinde önlerine döken kızlar, nerede bunlar? Hani çok olsa ciddi konu kapsamında ders konuşurduk biz arkadaş! Yaş 17’ye karşı 27! Zaman kendi halinde geçmekle kalmıyor, bizi de değiştiriyor, büyütüyor ve olgunlaştırıyor mu ne?- Yaşlanıyoruz demek yerine bunları sıraladım, bozmayınız. Anlayacağınız, benim penceremden durum vahim! Bu gidişle yakında kırışık kremlerine de dadanırım ben!

Başak SULTAN