5053873217 [email protected]

İtiraf ediyorum, bir gün Göksel ile ilgili böyle bir paylaşımda bulunacağımı hiç tahmin etmezdim.

“Yollar” adlı ilk albümünü çıkardığında ben ilkokuldaydım ve kendi yaşıtım olan kızların ağızlarını 333 der gibi büzerek “sabır sabır ya sabır” diyerek söyledikleri şarkı da albümün çıkış parçasıydı. Maalesef ben şarkıyı büktükleri dudaklarından -garip danslarıyla da beraber- ilk defa akranlarımdan duyduğum için resmen şarkıya “gıcık” olmuştum. Epey sonra klibindeki oyuncak bebek gibi görünen o tatlı kıza –rengarenk klibi eğlenceli de olsa- bu şarkıyı hiç yakıştıramamıştım ve “Bu şarkıyı bu kız söylüyormuş demek.” diyerek şaşırmıştım. Bu nedenle Göksel ile tanışmam kendimce pek hoş olmamıştı.(Evet çocuk olabilirim ama şarkıları ve kliplerini bazen avaz avaz söylemeyi sevdiğim için, bazen de sırf yeni çıktıkları için takip ediyor ve kendimce yorumlarda bulunuyordum, hatta haddimi bilmeyip bana kalsa bu klip şöyle olmalıydı diye konuştuğum da oluyordu, çocuk olmak gerçekten büyük bir hazineymiş, o zaman gülüp geçilen hatta hoşa giden sözlerimi şimdi söylesem topa tutulurum.)Neyse sonraları şarkıyı sevdim, ya da belki Göksel’in tarzına alıştım ve ona yakıştırdım, hatta şimdi düşününce o şarkıyı ondan başka kimsede düşünemiyorum.

SANKİ HEPSİ ‘KULAĞA HOŞ GELEN’ PARÇALARDI
Zaman hep yaptığı gibi “aradan” geçti. Yanlış hatırlamıyorsam 2000li yıllara geçmiştik. Göksel bir albüm tanıtımı için konuk olarak bir televizyon programındaydı. Programa bağlanan bir izleyici -cümlesini tam hatırlamasam da- Göksel’in sesinin duygusal şarkılara çok uyumlu olduğunu belirterek hareketli ve enerjik şarkılardan daha çok melankolik şarkılar söylemeye uygun biri olduğunu sandığını söylemişti. Tabi ki bu onun kişisel görüşüydü ama o güne kadar Göksel duygusal şarkılarıyla daha çok ünlenmişti sanki.

Evet. Yine aradan zaman geçti. Göksel 2012’de öyle bir albüm yaptı ki o yumuşak sesiyle nasıl sert, nasıl eğlenceli, nasıl duygusal ve romantik olunabileceğini bize gösterdi. Ayrıca yeni imajını da kafamda Göksel’in sesine oturttuğum karakteriyle çok uyumlu buldum. Bana göre güzel ve çok da seksi olmuş. İmajından bahsetmeden geçmek istemedim ama bana göre asıl sarsıcı olan albüm. Müzikal anlamda şarkıları değerlendirecek ne bilgim ne haddim var ama kullanılan ensturmanlar da dahil, dinlediğim her şarkının bana ayrı bir keyif verdiğini söyleyebilirim. Dinlerken “Ne bileyim bu şarkıda anlatamadığım garip bir şeyler var gibi” ya da “Bu sözlere biraz daha slow/hızlı bir ezgi daha iyi olurdu bence” demedim. Bir albümde bazı şarkılar diğerlerine göre daha fazla sevilir ya, bu albümde bu olmadı tüm şarkıları çok beğendim, hani “kulağıma hoş gelen” deriz ya hepsi kulağıma pek bir hoş geldi.

ÖNCE DİNGİNLİK SONRA HUZUR…
Şarkılar hemen hemen herkesin hayatı boyunca ilişkilerinde en az bir kere yaşamış olabileceği olayları teker teker anlatıyor sanki… Hele albüme adını veren cümlenin geçtiği “Yalnız kuş” şarkısı her birimizin aşk hayatında mutlu sonumuza ulaşana kadar “tecrübe oldu diyerek” yaşadığımız olaylarda, bir kere bile olsa hissettiğimiz duyguları özetlemiş. Ve bu şarkıları öyle içten ve samimi söylemiş ki bence hem kırılgan hem güçlü nasıl olunur, amaç karşısındakini incitmek olmadan sadece içindekileri söylemek için isyan bayrağı nasıl çekilir gösteriyor. İsyanlar bile insanın içindeki öfkeyi depreştirmiyor da, daha bir kendiyle yüzleşme ve kabullenme süreci yaşatıyor sanki. Hani demek istediğim elinizi belinize atasınız gelmiyor ya da kendinizi bir anda karşınızdakinden intikam alan senaryolar içinde düşünmüyorsunuz da, yaşadığınız süreci kabulleniyor ve olanlarla, belki de hatalarınızla barışıyorsunuz. Ardından bir dinginlik çöküyor, nedensiz ve tatlı bir huzur geçiyor kafanızın üzerindeki konuşma balonlarının içinden.
Albümün bütününde karşı tarafa yapılan göndermelerde de ufak tefek iğnelemeler var ancak bunlar asla kişilere, yaşananlara ve duygulara saygısızlık boyutunda değil. Nedense karşı tarafla savaşır gibi değil de, hafif bir tebessümle ve inceden bir sitemle içini döküyormuş hissi verdi bana.
Şarkıların hikayelerini nasıl yazıldıklarını hep merak ederim. Ancak özellikle bu albümün hazırlanma sürecinde bulunmak ve en ufak ayrıntısına kadar bilmek isterdim çünkü albüm beni bu kadar etkilediyse sürecin kıyısında köşesinde bir yerinde bulunsam neler olurdu bunu düşünmek bile bana büyük bir heyecan veriyor.
Zaman bulduğu aralardan geçmeye devam ediyor ve belki ben bunları yazarken, Göksel-albümü yeni çıksa da- büyüleyici yeni bir şarkı hazırlıyor. Bunlar albümün bana hissettirdiği duygular ve düşündürdükleri. Kendimce, naçizane, güzel şeyler hissettiğimi düşünüyorum ve dinleyen herkesin en azından benim hissettiğim duyguları ama mümkünse çok daha fazlasını hissetmesini dileyerek kendimi Göksel’in sesine bırakıyorum…

 Başak SULTAN