5053873217 [email protected]

İnsan hayatının en zor alınan kararlarından biri olan evlilik, siz aramadan gelip  sizi bulmuşsa son bir kez düşünmeden nikah masasına oturmayın. Düşünürken Fırat Budacı’nın Uykusuz dergisinde kaleme aldığı ve nikahtan önceki son çıkış sapağından dönmenizi sağlayabilecek önerilerine de bir göz atın:

 

Sizler birbirini seven iki insan olarak bir süredir berabersiniz. Şu ana kadar, iki sevgilinin yapabileceği bütün aktiviteleri uyum içerisinde gerçekleştirdiniz. Öpüştünüz, 3d filme gittiniz, yılbaşı için program yaptınız, Bodrum’daki pansiyonda seviştiniz, birbirinize “Odanın anahtarı sende mi?” diye sordunuz, belki aynı evde yaşadınız, bazılarınız festival filmleri seyretti, bazılarınız uzun gecelerde Acun Ilıcalı’nın peşinde koştu falan derken epey zaman geçti. Yaşınız ilerliyor. Festival filmleri ödüller almaya devam ediyor. Acun ilıcalı malı götürdü. Yapacaklarınız tükendiğinden değil, ama yeni alışkanlıklara ihtiyacınız var. Saatlerinizi ve hayattaki görev tanımınızı belirginleştirmelisiniz. Bir aile kurmanın ve doğacak çocuğunuza ad bulabilmek için aylarca debelenmenizin vakti geldi. Sevgili damat adayları, peki gerçekten hazır mısınız bir aile kurmaya? Sizler için bazı sorular hazırladım. Hazırladığım bu sorular size komik geliyorsa, yol yakınken ayrılın, derim.

 

AVM GEZMEYE HAZIR MISINIZ?
Evlilik varsa AVM var. Evlilik çok yorucu olduğu için yürüyen merdivenleri kullanacaksınız. Yukarı çıkan merdivenlerde ayda bir iki defa önce kafanız, sonra vücudunuz belirecek. Bu belirme 4-5 kat boyunca tekrarlanacak. Merdivenlerin bazılarının ucunda Zara var, bazılarının Mudo, pek azınınsa Adil Işık. Adil Işık’la tanışmaya hazır mısınız? “Benim eşim olacak kadın adil işık’tan giyinmez!” diye kestirip atmayın. Eşinizin annesiyle AVM gezmeye hazır mısınız?
Pazar günleri Hürriyet’in içinden çıkan kalın reklam broşürlerini alıp tuvalete gitmeye hazır mısınız? Dumankaya’nın kurtköy’deki projesinde 2+1 dairelere bakarken kakanız uzadıkça uzayacak. İşiniz bitmesine rağmen vatan bilgisayar’ın broşürüne de göz atmak için klozette oturmaya devam edeceksiniz. Vatan ve teknosa broşürleri aynı anda elinize verilse, tek oturumda fiyat karşılaştırması yapabilir misiniz?

UYANIP UYANIP UYUMAYA HAZIR MISINIZ?

Televizyon meselesi önemli. Saat 24’e kadar beraber ilerlediğiniz kanallarda, gece saat 1 civarı karınız uyuyup yok olunca, yola Ahmet Çakar’la devam edeceksiniz. Gece saat 2 civarı ikili koltukta gözlerinizi açtığınızda, hâlâ Ahmet Çakar, hâlâ futbol federasyonu, hâlâ eyyam! Kalkıp, (sizden daha kısa boylu olmasına rağmen) üçlü koltukta uyuyan karınızı dürterek, “hadi kalk da yatalım, saat iki olmuş.” Diyeceksiniz. Siz dürtmezseniz gece saat 2.30’da karınız sizi dürtecek. Zaten yatıyorken kalkıp bir kere daha yatacaksınız. Çünkü evlilik, aynı şeyin art arda tekrar edilmesinden ibarettir. Uyanıp uyanıp tekrar uyumaya hazır mısınız?
Tam yatacakken, “aşkım su getirebilir misin?” sesiyle mutfağa gönderilmeye hazır mısınız? Bu suya alışın, çünkü bu suyu hep taşıyacaksınız. Evlilikler taşıma suyla döner. Eşinizin başı ağrıyorsa öbür elinizde ilaç da olacak. Dev cüsseli apranax devri kapandı; küçük, şirin, mavi majezikleri taşımaya hazır mısınız?
Çocuklu aile buluşmalarına hazır mısınız? Hanginizin çocuğu daha zeki merak mı ediyorsunuz, yarıştıracaksınız çocukları. Bir sen anlatacaksın çocuğunu, bir karşındaki. Karşındaki anlatınca yalandan gülüp, “Çocuklar hep böyle artık.” diyerek kendi çocuğuna yeniden pay çıkaracaksın. Ve hemen ardından kendi çocuğunu en zeki gösteren daha da acayip bir hikâye arayacaksın. En büyük hikâyeyi bulmaya hazır mısın? Eğer böyle bir hikâye yoksa çocuğunu nefis kurgularla büyütmeye hazır mısın?
Nasılsınız? / teşekkür ederim. / çok sağ olun. / çok teşekkür ederim. / siz de iyisiniz? / sağ olun çok teşekkürler. / siz de kendinize iyi bakın. / oldu iyi günler. / çok teşekkür ederim… Bu, eşinizin başka bir şehirde yaşayan teyzesiyle yılda bir iki defa gerçekleştirdiğiniz mecburi telefon görüşmesi. 3-4 kelimeden ibaret bu konuşmanın ne kadar enerji yüklü olduğunu hissedebildiniz mi? Telefonu kapattığınız an, biri size parmağıyla dokunsa halıya patır patır dökülecek kadar gevrekleştiniz. Etinizin normal insan eti kıvamına gelmesi ve konuşurken gerilmekten enseye göç eden kulaklarınızın geri dönmesi bir iki dakikanızı alacak. Telefondaki o sese hazır mısınız?

 

ELİNDEKİ TELEFON MEŞALEYE DÖNÜŞEBİLİR
Gece arkadaşlarınızla dışarı çıkmadan önce akşamüstü eşinize açacağınız telefona hazır mısınız? Kelimelerin dizilişine bakılırsa koparmış gözüktüğünüz izin, ses tonuna bakıldığında dev bir “Hayır!”a benziyor. Buna ‘evlilikte anlam kayması’ diyoruz. (bizim evliliğimiz böyle sıradan olmayacak, özgür bir ilişki planlıyoruz, falan demeyin; kurt cobain ve eşi courtney love’ın evliliğinde de vardır bu durumlar, bana inanın.) İzin almanıza rağmen tekrar tekrar telefon açıp havayı koklayacak ve duruma göre pozisyonunuzu belirlemeye çalışacaksınız. Alkolü aldıkça, “On iki gibi kalkarım.” Düşüncesi gevşemeye ve saatler bir bir devrilmeye başlayacak. Normalde çoktan uyuması gereken eşiniz, geç saatlerde sizi arayınca, bulunduğunuz mekândan kurtulup, sessiz bir ortam bulmak için zorlu koşular yapacaksınız. Bir de üstüne, ilk dört aramayı ortamdaki ses yüzünden duymamışsanız, koşarken elinizde yanan telefon bir meşaleye dönüşecek. Seçilmiş bir maratoncu gibi büyük meşaleyi yakmaya koşacaksınız. “pardon, pardon!” diyerek ortamları yarmaya hazır mısınız?

 

ROBERT DOWNEY JR.’LARA HAZIR MISINIZ?

Sizler, gördüğünüz her güzel kadına yoğun ama ufak libidolar besleyip bir diğer kadına kolayca geçiş yapabiliyorsunuz. (mesela ben, 30 saniyede bir podyumun önüne dünyanın en güzel kadınlarının geldiği victoria’s secret defilesini, “ooo nefis… oov bu da güzel… lan bu ne?…” gibi kimseye hak geçirmeyen duygularla seyredebiliyorum.) Oturmuş bir hayranlıktan söz etmek zor. Oysa sizin bu saf libido ataklarınızın yanında, karınız, tek bir ünlü isim üzerinde yoğunlaşarak, kendi arkadaşlarıyla birlikte sürekli o adamdan bahsedebilir. Hayat kendi dengelerini yarattığı için bir sıkıntı yok; ama bir mucize olsa ve o ünlü, eşinize: “Ben mi, kocan mı?” diye sorsa, eşinizin davranışlarını tanıyamayabilirsiniz. O an elf suretinde ok atan orlando bloom’un yanında burnu sümüklü bir ork’a dönüşebilirsiniz. Neyse ki orlando bloom’un etkisi azaldı. Robert downey jr.’lara hazır mısınız?

BEN DE – BENİM DE!

Günün birinde, kapıdan girerken, “Bugün çok yoruldum.” dediğinizde, “Ben de.” Diyecek eşiniz. Başka bir gün, “Moralim çok bozuk.” dediğinizde, eşinizden “N’oldu?” Yerine “Benim de.” cevabını alacaksınız. Ama asıl sürpriz, “Başım çok ağrıyor.” dediğinizde, “Benim de.” cevabını almanız olacak. Hemen her sıkıntınızın eşinize de aynı anda denk gelmesi mucize değil, evliliktir. “ Benim de – ben de” ikilisi, bir hayatı paylaşmanın son aşamasıdır. Eşi ölen bazı yaşlıların kısa bir süre sonra, “ben de!” diyerek ölmesi bu yüzdendir. Her şeyin çifter çifter yaşandığı bu hayata hazır mısınız?