5053873217 [email protected]

NİL KARAİBRAHİMGİL ÇIPLAKLIĞI ‘DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEMEKTİR’

Ben Buraya Çıplak Geldim adlı albümünü piyasaya çıkaran Nil Karaibrahimgil, ilk röportajını Ayşe Arman’a verdi. Hürriyet’te yayınlanan keyifli Pazar röportajında Karaibrahimgil’in açıklamaları güne renk kattı!

‘Ben Buraya Çıplak Geldim’ şahane bir şarkı. Özel bir hikâyesi var mı?
– O şarkıyı Rezan Tanyeli’nin filmi için yazdım: ‘Pazarları Hiç Sevmem’.
Filmdeki kız uyanıp Emirgan’da, Haliç’te geziyor. Elimde gitarımla o sahneyi
izlerken, aklıma “Ben buraya çıplak geldim” lafı geldi. Hani oyunlarda zıplayıp
‘bonus’ kazanırsın ya, öyle bir his. Kendi kendime, bu lafı bulmanın
mutluluğuyla sarhoş oldum. Ama Rezzan “Benim filmimdeki kız bunu söylemez ki,
başka film çekmem gerekir!” deyince, şarkı benim oldu. Rezzan’a
‘İstanbulda’yım’ı yazdım. Mutlu son!

Senin için neden özel?
– Plakçılar Çarşısı diyor ki, “Ya oynatacaksın ya ağlatacaksın!” Onların
oyunları, oyunlarının kuralları var. En başından beri buna karşı çıktım. Tamam,
“Sana kek yaptım” dersen, ekstraların vazgeçilmez şarkıcısı olamazsın. Belki
Ankara’nın doğusunda hâlâ sadece ‘Özgür Kız’ olarak adım geçiyordur ama bundan
memnunum. Çünkü kendimi tam da istediğim gibi ifade etmenin, yani var olmanın
dayanılmaz hafifliğindeyim. Albümde ‘He-man’ ve ‘Kazablanka’ diye şarkılar var.
“Bu şarkılarla bu ülkede ses getirmeyi mi umuyorsun?” diyenlere cevabım “Evet!”
İnsanlar güzel şarkılar dinlemeyi, anlamlı sözler duymayı özlediler gibime
geliyor. Peki başarabildi mi? Göreceğiz.

Sen gerçekten ‘çıplak’, hatta ‘çırılçıplak’ mısın?
– Bu şarkının fotoğraf ve klip çekimlerinde çıplaklıkla sınava girdim. Çok rahat
bir çıplak değilim. Rahat çıplakların bedenleriyle yaşadığı kutlama haline
hayranım ama. Bence bu ülkede bedeniyle en barışık kadın Eda Taşpınar. Hiçbir
fotoğrafında orasını burasını toparladığını, eteğini çekiştirip bacağıyla
barikat kurduğunu görmedim. Fakat bu şarkıyı söylerken bende de bir değişiklik
oldu. Söylediğim laflar, bir tür büyü yaptı sanki, klip çekiminde üstümdekileri
yırtıp atmak istedim. Zaten giydiğim kıyafetler yok gibi dursun istedik yönetmen
Özer Feyzioğlu’yla. Buraya çıplak geldik ve çıplak gideceğiz, buna itirazı olan
yoktur sanırım.

Yıllardır en ‘saf duygular’ınla karşımızdasın… Öyle mi?
– Sence? Şarkı dediğin sek içilir! İçine hesap katarsan, baş ağrıtır. Mide
bulandırır. Benim en çıplak, en saf, en zavallı, en ‘ruh’ olduğum yer
şarkılarım. Gizlimin saklımın olmadığı yer!

Gerçekten başka bir ajandan yok mu? Varsa yoksa müzik mi?
– Öyle. Varsa yoksa müzik. Gitarımla kendimi, derdimi, halimi kavgamı
anlatamazsam, tıkanıklıktan nefes alamam. 12 yaşımdan beri bu böyle.

PARA KAZANDIĞIM İÇİN İDEALİST OLABİLİYORUM
İyi de bir taraftan da ticaretin acayip içindesin. Neredeyse senin imzanın
olmadığı reklam müziği yok! Bu dengeyi nasıl tutturuyorsun? Hem idealist olup
hem para kazanmayı nasıl beceriyorsun?
– Para kazandığım için idealist olabiliyorum. Oksimoron gibi duran bu cümle
aslında, benim oksijenim. Döngü basit: Eğlenerek, severek jingle yapıyorum.
Kazandığımla, müzikteki kanatlarımı satın alıyorum. Müzikte, klipte, sahnede
istediğimi yapıyorum. İşkadını Nil, sanatçı Nil’in hamisi! Şimdi daha çok ve
hızlı şarkı üretmek için, küçük bir stüdyo yapıyorum hayatımda ilk kez. Adı,
‘Nilinişleri’ olacak.

Senin için ‘çıplaklık’ nedir anlat…
– Düşündüğünü söylemek. Her yerde kendin gibi olabilme cesareti. Hayallerini
kovalamak. Asıl çıplaklık bunlar. Yoksa soyunmak kolay.

Çıplaklık masum bir şey sence peki?
– Evet çok masum. Masum olmayan, gözlerdeki ifade. Ardındaki niyet.

Hiç mi içinde şehvet, arzu yok?
– Tabii ki var ama seksapel bana ilk bakanın gördüğü şey değil, bunu da
biliyorum.

Albümün kapak fotoğrafı, bir taraftan ‘sanat eseri’ ama bir taraftan da
basbayağı çıplaksın! Kimin fikriydi?
– Serdar’ın. Albüm bitince ona “Albümün adı ‘Ben Buraya Çıplak Geldim’, sence
kapağı nasıl olsun?” diye sordum. Aklımda Ukraynalı protestocu çıplak kadınları
kapağa koymak vardı. Ama Serdar hiç düşünmeden, “Sen fetus ol. Göbek bağın da
bir müzik aleti gibi evrene ses versin” dedi. Bu fikre âşık oldum. Çünkü kendimi
gerçekten karnından müzik çıkan etten bir alet gibi görüyorum.

Böyle bir kapak planlarken, hiç “Satışı da arttırır” gibi düşüncesi geçti mi
aklından?
– Hiç. Tam tersi. Doğuda bir ailenin yemek masasında da sevgiyle durabileyim,
onlara da şarkı söyleyebileyim isterim. ‘Ben Buraya Çıplak Geldim’i ve kapağını
anlayan tatlı bir kıza, küçük bir oğlana ‘beden çıplaklığı’ değil de ‘ruh
çıplaklığı’ ilhamı olmak isterim. Ben, ‘Burası Türkiye!’de değil, sadece
‘Türkiye’de yaşamak istiyorum. Şarkının dediği şey, “Soyunalım” değil,
“Utanmadan pes etmeden kendimiz olalım,”. Bu şarkının, bu toprakların ‘I Will
Survive’i olmasını isterim. Dinleyene güç versin.

Ya da “Herkes soyunuyor, ben de bari ucundan sanatsal soyunayım!” gibi bir
şey…
– Alakası yok. Öyle bir motivasyonum olsa emareleri çoook daha önceden görürdün
sanırım.

Yani sen böyle ucuz şeyler düşünmez misin!
– Çıplaklık olsun diye çıplaklık çok sıkıcı geliyor bana. Kliplerinde araba
yıkayan şortlu kızlar geliyor aklıma. Şarkıya güvenmek daha cesurca.

Dünyaya müzik yapmak için mi geldin?
– Evet dünyaya şarkı yazarak, ruhlara tercüman olmak, ayna olmak için geldim.
İnsanlara ‘iyi gelmek’ için geldiğime dair de batıl bir inancım var.

Kendini bir müzik enstrümanı olarak görmek çok iddialı bir şey değil mi?
– Evet öyle ama iddiasız hayat olmaz olsun! İstersen bir gün test edelim. Size
geleyim, o sırada, evdeki herkese şarkı yazayım. O da yetmesin o günkü gazeteyi
alıp başlığından, fallarından şarkı yapayım.
BANA MÜCEVHER MUAMELESİ YAPIYORLAR

Bir tarafında Serdar Erener, diğer tarafında
Sertab Erener, öbür tarafta baban, hep büyük yeteneklerle kuşatılmış
vaziyettesin. 1- Nefes alamadığın zamanlar olmuyor mu? 2- Her şeyin en iyisini
onlar bilmiyor mu? 3- Onların varlığı, ürettiğin her şeyin ‘proje’ gibi
görülmesine yol açmıyor mu?
– Proje lafını hiç sevmem ve kullanmam. Mazhar Abi, “İstanbul’da herkesin bir
projesi var” der, “Yemeğe çıkarsın, her masa proje konuşuyordur”. Şanslıyım, bu
saydığın insanlar bana, beni mahcup edecek derecede mücevher muamelesi yapıyor.
Kendimi kasmama gerek yok, projesiz de seviyorlar beni!

En son ne zaman ağladın?
– Anneme P&G’nin ‘Mother’ Olimpiyat filmini gösterirken, o da ağladığında…

Ne karnını ağrıtıncaya kadar güldürdü?
– ‘Yalan Dünya’nın son bölümündeki bazı skeçler.

Londra’dan kendine ne aldın?
– Üzerinde zafer işareti olan pullu sahne elbisesi.

Londra ikinci evin gibi hissettiğin yer. Neden?
– Orada şaşırıyorum, besleniyorum. Binalar beni ezmiyor. Rahat geziyorum,
kabuğumu havaalanında atıyorum. Medeniyet var. Bağırtı, korna, kötü haber pek
yok. Orası sanal âlem yaptığım yer!

Gerçekten orada da bir müzik kariyeri başlatacak mısın? Bunu yapacağını söyleyen
çok kişi oldu ama nedense kimse adam gibi hayata geçiremedi. Sen umutlu musun?
– Bir Türk müzisyeni, bir gün yurtdışı başarısını tadacaktır! Bilmem ben olur
muyum… Biraz fazla rahat ve hırssız biriyim ama orada sevdiğim bir stüdyo ve
insanlar buldum. Bakalım. Suya yavaş yavaş girerim belki.

Senin hiç Eurovizyon gibi hayallerin, heveslerin oldu mu?
– Hiç olmadı. Hayalimi hiç süslemedi Eurovizyon. Eğlence programı gibi.

‘Seksi kadın hattı’nda bulunmamak bilinçli tercih mi? Altı çizili olmayan bir
seksapelin var. Hiç mi, “Biraz daha abartayım” dediğin olmuyor?
– Oluyor ama olmuyor. Anladın sen onu.


BENİ OKSİJEN SARHOŞ EDİYOR
Hâlâ sarhoş olmadın mı? Bir zamanlar algının temiz kalması için içmediğini
söylemiştin… Hâlâ devam mı?
– Sarhoş olmuşumdur ama çok azdır. Hatta arkadaşlarıma sorarsan, “Yok hiç
olmadı” derler. Ne gerek var? Oksijen beni sarhoş ediyor zaten!

Sarhoşluktan öğreneceğin bir şey yok mu?
– Sanmıyorum.

Twitter ne kadar etkili bir mecra sence?
– Bence sanıldığı kadar etkili değil. Hatta hiç değil. 1 milyon kişi takip
ediyor beni, mini klibi koyuyorsun, 10 bin kişi izlemiş. Twitter’i seviyorum
çünkü dille yaşamayı, şakalaşmayı, anlatmayı seven biriyim. Duygu düşünce
paylaşımı yapılan her yer mekânım ama Twitter biraz krepe yapılmış saç gibi.
Yani o kadar volümlü değil normalde!

TED konferansının uzmanlarından sayılırsın, bu yıl beşinci kez gittin. En
çarpıcı konuşmacı kimdi sence? Ne anlattı?
– En çok heykeltıraş Antony Gormley’den etkilendim. İnsan bedeni boyutunda
heykelleri denizlere, dağlara koymuş. Bir nevi gözünü kapadığında yaşadığın
karanlığın hacmini anlatıyor. Çok etkilendim ondan. Bir oda yapmış buhar dolu.
İçine girince bedenini kaybediyorsun. O kadar çok buhar var ki, elini yüzüne
yaklaştırsan bile görünmüyor.

Türkiye’de de İzmir’de yerlisi yapılıyor, davet ettiler mi, katılmayı düşünür
müsün?
– Evet biliyorum Türkiye’de TED’i ilk Serdar yapmıştı ve başlığı ‘Toleransın
Sınırları’ydı. Eğer davet ederlerse, seve seve giderim.

Sen 20 dakikada ne anlatmak isterdin?
– Nasıl şarkı yazdığımı yavaş çekim göstermeye çalışırdım. Eğlenirdik.

Biz neden varız? Sence hepimizin dünyaya gelme amacı var mı?
– Amaç yok. Amacı sen uyduracaksın. Sonra da bir yol tutturacaksın, o yol bir
gün bitecek. Bitemeyecekmiş gibi yaşayacaksın, her an bitecekmiş gibi
yaşayacaksın. Zor değil mi?
Keşke kanun yapıcılar kadın olsa
Türkiye sevimsiz bir dönem geçiriyor. Olan bitenden sen ne kadar huzursuzluk
duyuyorsun? Ya da duyuyor musun?
– Yorucu bir ülke. Mayın tarlası gibi. Sanki ayağı hep kapıda bir ev gibi. “E
hadi kapatalım kapıyı da, ev hayatımıza dönelim” diyesin geliyor. Hep bir tarafı
ağlıyor, bir tarafı kızıyor, bir tarafı korkutuyor. Korkarak yaşanmaz ki. O
hayat çöp olur!

Apolitik olduğunu düşünüyor musun?
– Herkes politik olmak zorunda değil. Kendimce savunduğum eşitlikçi, özgürlükçü
düşüncelerim var. Bunları yazıyorum zaten.

Kürtaj tartışmaları yaşandığında ne hissettin?
– Kızdım da, üzüldüm de. Ve oturup ‘Kadınlar Hakkında Bilgi’ yazısını yazdım
Kelebek’e. Kadınları bilen, yasakları dinlemeyip daha zor ve tehlikeli yollara
başvuracaklarını bilir. Keşke kanun yapıcılar kadın olsa…

KİMİNLE EVLENDİĞİ, BİR İNSANIN HAYATTAKİ EN ÖNEMLİ KARARI
Evlilik?
– Evliliğim, benim için yerkabuğu gibi bir şey oldu. Hayatımda ilk defa kök
saldım. Havaydım, uçuyordum, şimdi basıyorum, sıçrıyorum. Büyüdükçe, yaş
aldıkça, başka birini sevdikçe, daha güçleniyorum.

Kolay mı, zor mu evlilik?
– Zor görünüyordu dışarıdan ama değilmiş. Dengeler meselesi. Hassas terazilerde
ölçülen laflar, duygular oluyor ama kiminle evlendiğin çok mühim. Geçenlerde bir
arkadaşım, “Bir insanın hayattaki en önemli kararı kiminle evlendiği” dedi.

Peki hiç klostrofobik geldiği olmuyor mu? “Alırım sırt çantamı, özgür kız
günlerimdeki gibi giderim” diyebilir misin?
– Serdar’la evlendiğimde, onun avucuna konduğumda, parmaklarını sıkmayacağını
biliyordum. Sıkmadı da. Onun avucundayım ama tepemde gökyüzü…

“Çocuk yapma zamanını geçiriyorum” korkun yok mu? Mahalle baskısı var mı bu
konuda?
– Var. Etrafta, “E hadi artik!” baskısı hayli sinir bozucu. Allah’tan ailemden
yok. Ben kendi zamanımda ve hayatın zamanında yaşıyorum. Her şeyi, normalden
biraz geç yapan bir tipim. Giydiğim kıyafetlere de laf edenler oluyor. Kardeşim,
ben böyle giyiniyorum! Sen ne dersen de, yine böyle giyineceğim. Sen git yaşının
modasına, renklerine bürün. Ben sana karışıyor muyum?

 

CAN BONOMO ÖLÜMDEN DÖNDÜ

Eurovision temsilcimiz Can Bonomo’ya şöhret yaramadı. Gece kulüplerinde sabaha kadar eğlenen Bonomo’nun vücudu yorgun düştü. 23 yaşındaki şarkıcı, geçtiğimiz gün bir konser için Çeşme’ye gitti. Önceki akşam arkadaşları ile Alaçatı’da yemek yedikten sonra bir mekanda eğlenen Can Bonomo, ertesi gün fenalaşarak hastaneye kaldırıldı.

İddiaya göre menajerinin saat 13.00’da Özel Sisus Hastanesi’ne götürdüğü Bonomo, şeker komasına girdi. Genç şarkıcı, Acil Servis’e kaldırıldı. Can Bonomo daha sonra morg kapısından gizlice çıkartılarak babasının İzmir’deki evine götürüldü. Öte yandan menajeri “Bonomo değil arkadaşı rahatsızdı” diyerek iddiaları yalanladı.

TARİHİ GALATA KÖPRÜSÜ BUGÜN HASKÖY’DE TRAFİĞE AÇILIYOR

Haliç Köprüsü’nün onarım çalışmaları nedeniyle tarihi Galata Köprüsü bugün kullanıma açıldı.

Hasköy ve Balat arasında hizmet verecek olan köprü İstanbul’lu için can simidi olacak. E-5 den Eyüp’e sapacak yolcular Hasköy ve Halıcıoğlu üzerinden E-5 e ulaşmış olacaklar.

Aynı şekilde E-5 den Halıcıoğlu’na sapan sürücüler Eminönü ya da Eyüp yönüne dönme fırsatı bulacaklar.

Tarihi Galata Köprüsü 8 yıl önce Hasköy Balat arasına kurulmuş, Haliç’deki su akışını yavaşlatıp canlılığı  engellediği gerekçesiyle kaldırılmıştı.

Bir dönem SArıyer Belediyesi tarihi köprünün yüzer parçalarını almak için girişimlerde bulunmuştu.

Güncel dizilerde ve pek çok filmde çekim eti olarak kullanılan köprü 2012 yılında 100. yılına ulaştı.

1992 de çıkan büüyk yangından sonra yerini bugünkü Galata Köprüsü’ne bırakmıştı.

MEHMET ALİ ERBİL SİT-COM’LA EKRANA GELECEK

Ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil suskunluğunu bir dizi ile bozmaya hazırlanıyor.

Mehmet Ali Erbil; Etiler’de iki kadınla görüntülendi. Fotoğraflarının çekilmesine aldırış etmeyen ve yanındaki kadınla şakalaşmaya devam eden  Mali; çıkışta arkadaş olduklarını ve iş konuştuklarını söyledi. Erbil; birkaç ay içinde sitcom’a başlayacağını söyleyip reyting rekoru kıracaklarını iddia etti.

GÖKÇE BAHADIR, AŞK İDDİALARI HAKKINDA NE DEDİ?

Transfer sezonunun en çok konuşulan futbolcusu Burak Yılmaz’la birlikte olduğu söylenen Gökçe Bahadır iddialar hakkında konuştu. 

Beyoğlu’nda görüntülenen Gökçe Bahadır, futbolcu Burak Yılmaz’la aşk yaşadığı iddialarını yine yalanladı.
Oyuncu, “Şu anda tamamen kendi hayatıma konsantreyim. Tüm zamanımı kendim için harcıyorum. İleride biriyle ilişki yaşarsam, çıkar konuşurum” dedi. Henüz birkaç ay önce Ali Sunal’la evliliğini bitiren oyuncu, yalnız kalmak istediğini söyledi.

BRAD PITT MUHTEŞEM YÜZYIL DİZİSİNDE ROL ALACAK

Hollywood ünlülerinin Türk dizilerinde rol alma modası yeni sezonda da devam edecek. Brad Pitt Muhteşem Yüzyıl’da konuk oyuncu olarak yer alacak. Sabah köşe yazarı Yüksel Aytuğ, Pitt’in ne zaman Türkiye’ye geleceğini yazdı.

Haber ‘içeriden’ sızdı. Yani yapım şirketinden. Ama direkt değil, dolaylı yoldan. Duyunca ağzım bir karış açık kaldı; inanamadım.
Ünlü aktör Brad Pitt, Muhteşem Yüzyıl’ın yeni bölümlerinde konuk oyuncu olarak yer alacakmış!
Bunun için yapım şirketi TİM’S Production temaslara başlamış, detaylar üzerinde konuşuluyormuş. Pitt, Kanuni’nin büyük bir savaşta karşı karşıya geleceği düşman ordusunun komutanı olacakmış.

İLK AĞIZDAN BİLGİ
Vay, vay, vay! Kulağıma fısıldananı duyunca, işte aynen böyle dedim. Hemen telefona sarılıp TİM’S’in patronu Timur Savcı’yı aradım. “Gerçekten Brad Pitt ile dizi için görüşüyor musunuz?” deyince duraksadı, şaşırdı… En çok da bu bilgiyi nereden edindiğime hayret etmiş gibiydi.
Hemen belirtmeliyim ki, Timur Savcı benim edindiğim ‘istihbaratı’ yalanlamadı. Aynen şöyle dedi: “Aslında tek başına Brad Pitt demeyelim.
Çok büyük ve uluslararası bir projeye imza atmak üzereyiz. Uluslararası çapta bir hamle olacak. Çünkü sadece ülkemizde değil, yurt dışında da dizimiz çok büyük bir ilgi çekiyor. Bunu yakın zamanda büyük bir lansman ile tanıtmaya hazırlanıyoruz. Projemiz olgunlaştığında sizinle paylaşacağım, merak etmeyin…”

BOMBANIN PİMİ ÇEKİLDİ
Bizler yaz aylarında hep futbol piyasasının bomba transferleriyle ilgili kulisleri duymaya alışkınızdır.
Bu kez büyük transfer haberi bir diziden gelecek gibi. Timur Savcı’nın konuşmalarından anladığım kadarıyla ateş olmayan yerden duman çıkmıyor. Muhteşem Yüzyıl belli ki yeni sezonda büyük bir bomba patlatmaya hazırlanıyor. Bu bomba Brad Pitt mi olur, yoksa bir başka Hollywood ünlüsü mü orasını bilemem. Ama çok ses getireceği ortada.