5053873217 [email protected]

Milliyet Cadde yazarı Mehveş Evin, televizyon ve gazete kulislerinde sıkça konuşulan bir konuyu kaleme aldı. Evin, Vedat Millor’ı tenzih ederek gezi-gurme programı yapan birçok ismin mekanlardan ‘extra’ ücret karşılığında yayına çıkardığını iddia etti. Evin, ‘Sofra donattırıp üstüne para isteyen üç televizyon kanalını şimdi açıklamıyorum’ diyerek bu iddiaların büyük tartışmalara yol açacağının da sinyallerini verdi. İşte o yazı: 

Antakya’nın yemekleri pek meşhurdur… Bu nedenle şehrin ün yapmış lokantaları, televizyoncuları ve gezi-gurme yazarlarını sık sık ağırlıyor. Mesela Vedat Milor’un şehre gelip çektiği program, defalarca (27 kez) NTV’de yeniden yayınlanmış. Mekan sahipleri, doğal olarak bundan gurur duyuyor.

Ancak ne yazık ki her televizyoncu, Vedat Milor gibi hem mekanı tanıtıp, hem de hesabı ödeme kuralını yerine getirmiyor. Ohooo! Neden bahsediyoruz? Bırakın hesap ödemeyi, televizyon programı için mekan sahiplerinden para isteyenler varmış!

Rayicini sordum; programda iki dakika yayınlanacak bir çekim için mekan sahiplerinden 1.250 TL istendiğini öğrendim. Anlayacağınız, görsel medyadaki bazı meslektaşlarımız, ‘haber’ malzemesini doğrudan paraya tahvil ederek bu işi götürüyor.

Maaşın üzerine haraç

Bunun adı haraçtır. Sponsorlu programlar hariç, basın mensupları hem program çekip hem de ‘haber kaynağı’ndan para isteyemez. Sponsor zaten parayı anlaşma karşılığında TV kanalına öder, doğrudan haberciye ödeme yapılmaz. Bu da yayınlanan programda belirtilir. İzleyici, buna göre muhakemesini yapar.

Programı sunan kişi, zaten o işi yapmakla mükellef olduğu için çalıştığı kuruluştan maaş veya telif alır. Bu tip ‘gezme-yeme’ programları veya yazılarında olabilecek en maksimum ‘alışveriş’, ancak mekan sahibi teklif ederse, çekim için kurulan sofranın hesabının ödenmemesi olabilir. Ki bu da daha evvel, özellikle yazılı basında çok tartışılmış bir konuydu: Bir mekanda yiyip içip para ödemezsen, eleştirme ve haberi doğru yansıtmada sorun yaşarsın. Ayrıca mekanda, gazeteciye göre farklı muamele yapılması da kuvvetle muhtemel…

Reklam değil, program

Ancak televizyon çekiminde kimliği gizlemek gibi bir durum sözkonusu değil. Özellikle şehir dışındaki mekanlarda çekim yaparken, bu tip pazarlıkların döndüğünden TV kuruluşunun da haberi olmayabilir. Ne de olsa televizyoncu, doğrudan parayı cebe indiriyor. Burada
televizyon kuruluşunun alabileceği tek önlem, dürüstlüğünden şüphe duymadığı kişilerle çalışmak.
Mekan sahiplerine de uyarım, bu tip tufalara düşmemeleri. Zaten işini iyi yapıyorsan, karşılığını bulursun. Reklam yapmak istersen, fatura alarak istediğin kanala, yayına reklam verebilirsin.

Bana bunları anlatan kaynağımı güç durumda bırakmamak için, sofra donattırıp üzerine para isteyen üç TV kanalını şimdilik yazmıyorum. Onlar kendini bilir! Görsel medyanın ‘ombudsman’lığı ciddiye almasının zamanı geldi de geçiyor.