5053873217 [email protected]

Göbek Eritmenin En Pratik Yolu

Göbek yağlanmasından kurtulmak için diyet ve egzersiz yapan bazı insanlar ise normal kiloya indikten sonra bile göbek bölgesindeki yağların bir türlü gitmediğinden yakınıyor.

 

Karın bölgesindeki yağlanmanın birçok sebebi olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Ömür Karamahmut, “Genetik, yaşam tarzı, stres, şeker tüketimi, bazı ilaçlar, hormonal değişiklikler, yetersiz protein tüketimi, yanlış diyetler, yetersiz uyumak karında yağlanma yapabilir. Göbek bölgesi yağlanması polikistik over sendromu veya besin alerjisinin belirtisi olabileceği gibi karaciğer yağlanmasına sebebiyet vererek insülin metabolizmasını bozar ve şeker hastalığına da zemin sağlar. Kolesterol, yüksek tansiyon, kalp-damar rahatsızlıkları da göbekte yağlanmanın sonucu olarak başlar. Aynı zamanda fıtık ve inme de yağlanma sonucu olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

ERKEKLERDE 94, KADINLARDA 80 CM ÜZERİ RİSKLİ

Erkeklerde bel çevresinin 94 cm ve üzerinde olması sağlık açısından riskli, 102 cm ve üzeri yüksek riskli, kadınlarda, 80 cm üzeri riskli, 88 cm ve üzeri ise yüksek riskli olarak kabul ediliyor.

“Bel çevrenizi mezura yardımı ile ölçebilirsiniz. Ayakta dik bir şekilde durup mezuranın başlangıcını göbek deliğinize sabitleyin. Hafifçe belinize sarın ve nefes verin. Bu esnada mezuranın iki ucunu birleştirin” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Karamahmut, karın yağlarını eritmenin yollarını ntv.com.tr’ye anlattı, göbek yağlarından kurtulup, düz bir karına sahip olmak isteyenlerin en sık sorduğu soruları şöyle yanıtladı:

  • Göbek bölgesindeki yağlanmadan kurtulmak ve göbek eritmek için en hızlı ve etkili yöntemler nelerdir?

En etkili yöntem; öncelikle diyeti düzenlemek ve daha sağlıklı bir beslenme modeline sahip olmaktır. Diyetinizde karın bölgenizdeki yağlanmaya hafifletecek besinlere yer verin. Fiziksel aktivitenizi arttırın ve karın bölgesine yönelik egzersizler yapın. Günde 8 saat uyumaya özen gösterin. En önemlisi stresten uzak durmaya çalışın. Stres, yağ yapımını arttıran kortizol hormonunu uyararak yağ salınımını arttırır.

  • Göbek eritmek için nasıl bir diyet uygulamak gerekir?

Proteinden zengin ve lif içeriği yüksek besinler tercih edilmeli. Bu şekilde daha tok hissedilir. Alkolden, trans yağlardan uzak durulmalı. Diyette süt ürünleri, yumurta, yağsız et, beyaz et, balık, sebzeler ve meyvelere yer verilmeli. Kan şekerini hızlı yükselten basit karbonhidratlar tüketilmemeli. Örneğin beyaz pirinç kan şekerini hızlı yükseltirken, siyah pirinç kana daha yavaş karışır. Şekerli gıdalardan uzak durulmalı. Meyve şekerinin früktoz olduğu unutulmamalı ve meyve dozunda tüketilmeli.


– Göbek eritme kürleri işe yarıyor mu?

Spesifik göbek eritme kürü olmamakla birlikte diyette yağ yakımını hızlandırmaya yönelik besinler tercih edilerek ve sporla desteklenerek göbek bölgesi daha düz bir görünüme kavuşturulabilir. Beslenmede; yeşil çay, yaban mersini, elma sirkesi, Hindistan cevizi yağı, avokado, muz gibi yağ yakımına yardımcı besinlere yer verilebilir.

  • Göbek eritmek için hangi spor veya egzersizleri önerirsiniz?

Yürüyüş, bisiklet ve diğer kardiyo hareketleri yağ yakımının artmasına yardımcıdır. Bunun yanında karın hareketleri bu bölgedeki kas kitlesinin artmasına katkı sağlar. Mekik, plank, crunch gibi egzersizler kas yapılanmasına yardım eder.

  • Evde göbek eritmek için yapılabilecekler nelerdir?

Evde plank yapılabilir. Ayva göbeği dediğimiz görüntünün düzelmesine yardımcı olur. Aynı zamanda güvenli bir harekettir. Bel kaslarına da yardımcı olur. Crunch ve mekik de evde kolay yapılabilecek hareketlerdendir.

  • Erkeklerde ve kadınlarda göbek yağlarından kurtulmak ve göbeği eritmek için uygulanacak yöntemler farklılık gösterir mi?

Hayır. Fakat başta hormonların verdiği sebepten dolayı kadınların yağ oranları erkeklerden fazla olmaktadır. Bu anlamda diyetlerinde harcamaları gereken kalori miktarı biraz daha fazla olmalıdır.

  • Hem göbek yağlarından kurtulmak hem de ideal kiloya sahip olmak için yaşam tarzı nasıl olmalıdır?

· Öncelikle sistemli bir yaşam tarzı olmalı.
· Uyku çok önemli. En az 8 saat uyunmalı.
· Diyet düzenine özen göstermeli, tam tahıllı, içerisinde sebze ve meyvelerin olduğu, protein içeriği yüksek sağlıklı öğünler tüketilmeli.
· Spor yaşam tarzı haline getirilmeli.
· Stres hayatın her anında var ama mümkün olduğunca stresten uzaklaşılmalı. Spor, stresten uzaklaştıran ve mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlayan güzel bir destek olabilir.

  • Göbek eritmek için size en çok sorulan sorular ve sizin verdiğiniz yanıtlar nelerdir?
  • Aç karnına limonlu su içmek göbek yağlarımı eritir mi?

  • Hayır.

  • Sirke içmek yağları eritir mi?

  • Hayır.

  • Karın egzersizleri çalışsam göbek yağlarım erir mi?

  • Hayır, sadece kas kitlesi artar ama yağlar aynı şekilde kalır. Bunun için diyet yapılması gerekir, göbek bölgesindeki yağların yüzde 80’i diyet ile giderilir.

  • Göbek yağlarından diyet ve egzersizle kurtulduktan sonra bu durumu korumak ve kilo kontrolü için neler yapılmalı?

Kiloyu korumak için bu beslenme tarzını yaşam standardı haline getirmek gerekir. Spora ve diyete özen göstermeye devam edip arada kendinizi ödüllendirmek için kaçamaklar yapabilirsiniz. Ancak kilo kontrolünde kalıcılığı sağlamanın, uyguladığınız yöntemlerin de kalıcılığı ile var olabildiğini unutmamalısınız.

Ölen Hücreleri Yeniden Canlandı

ABD Yale Üniversitesi’nden bilim insanlarının domuzların hücrelerini ölümden 1 saat sonra yeniden canlandırmayı başardığı çalışma dünya genelinde büyük bir heyecana sebep oldu.Bilim insanlarının ölüm hakkındaki araştırmaları hız kesmeden devam ediyor. Konuyla ilgili herkesi heyecanlandıran son haber Amerika Birleşik Devletleri’nden geldi.Hakemli bilimsel dergi Nature’da yayımlanan çalışmada hayvanların ölümünden tam bir saat sonra kan dolaşımı ve diğer hücresel işlevler eski haline getirilebildi.Bu başarı OrganEx adlı yeni bir sistem sayesinde mümkün oldu. Domuzlar bir pompa, filtre ve akan sıvı sistemine sahip bu cihaza bağlandı.

Independent’te yer alan habere göre sistem, kalbin durmasından sonra hücreleri ve bazı organları koruyarak oksijenin ölü hayvanın vücudunda yeniden dolaşmasını sağladı. Bu sayede organlar canlı tutulabildi. OrganEx sistemi, ölü domuzların damarlarına kanla karıştırılmış perfüzat adı verilen bir sıvı pompaladı. Perfüzat, hemoglobin proteininin sentetik bir formunu ve hücreleri korumaya ve kan pıhtılarını önlemeye yardımcı olan diğer birkaç bileşik ve molekülü içeriyordu.

Hayvanların OrganEx’e bağlanmasından 6 saat sonra bile kalp, karaciğer ve böbrek dahil olmak üzere birçok bölgede belirli temel hücresel işlevlerin aktif kaldığı görüldü.Bu son teknoloji daha da geliştirildiğinde insan organlarının daha uzun süre korunmasını sağlayabilir ve organ nakli bekleyen birçok insanın prosedürden yararlanması mümkün olabilir. Araştırma ekibinin lideri Dr. Nenad Sestan, “Bu hücreler, artık çalışmamaları gereken andan saatler sonra bile çalışıyor” diye konuştu.

Kişisel Denge Testi Yaşam Süresini Belirliyor

Bir kişinin dengeyi ne kadar iyi sağlayabildiği, sağlıkları hakkında bir fikir verebilir. Örneğin önceki araştırmalarda, tek ayak üzerinde denge kuramama durumunun daha büyük felç riskiyle bağlantılı olduğunu gösteriyordu.

Dengesi zayıf olan kişilerin zihinsel gerileme testlerinde daha kötü performans gösterdiği ve bunama ile bir bağlantı olduğunu düşündürüyordu.

Şimdi İngiltere, ABD, Avustralya, Finlandiya ve Brezilya’dan uluslararası bir uzman grubu, denge ve ölüm oranı arasındaki ilişkiyi inceleyen, türünün ilk örneği olan 12 yıllık bir çalışmayı tamamladı.

 

Araştırma gözlemsel olmasına ve nedenini belirleyememesine rağmen, bulguları çarpıcıydı.

Orta ila sonraki yaşamda 10 saniye boyunca tek ayak üzerinde duramama, önümüzdeki 10 yıl içinde herhangi bir nedenden ölüm riskinin neredeyse iki katına çıkmasıyla bağlantılı çıktı.

Sonuçlar British Journal of Sports Medicine’de yayınlandı.

 

Bulgular o kadar keskin ki, Rio de Janeiro’daki Clinimex egzersiz tıbbı kliniğinden Dr Claudio Gil Araujo liderliğindeki araştırmacılar, yaşlı insanlar için rutin sağlık kontrollerine bir denge testinin dahil edilmesi gerektiğini öne sürüyorlar.

Aerobik kondisyon, kas gücü ve esnekliğin aksine, denge nispeten hızlı bir şekilde azalmaya başladığı yaşamın altıncı on yılına kadar iyi korunma eğiliminde.

Bununla birlikte, denge değerlendirmesi, muhtemelen bunun için standart bir test olmadığı için orta yaşlı ve yaşlı kişilerin sağlık kontrollerine dahil edilmiyor.

Şimdiye kadar, düşmeler dışındaki klinik sonuçlarla dengeyi ilişkilendiren çok az kesin veri var.

Çalışma için 2008-2020 yılları arasında yaşları 51 ile 75 arasında değişen ve yürüyüşü stabil olan toplam bin 702 kişi takip edildi.

Başlangıçta, katılımcılardan herhangi bir ek destek olmaksızın 10 saniye boyunca tek ayak üzerinde durmaları istendi.

HER İKİ AYAKTA EN FAZLA ÜÇ DENEMEYE İZİN VERİLDİ

Katılımcıların yüzde 21’i testi geçemedi. Sonraki on yılda 123 kişi çeşitli sebeplerden öldü. Yaş, cinsiyet ve altta yatan koşulları hesaba kattıktan sonra, 10 saniye boyunca tek ayak üzerinde desteksiz duramamak, herhangi bir nedenden dolayı ölüm riskini yüzde 84 oranında artırdı.

Araştırmacılar, katılımcıların hepsinin beyaz Brezilyalı olması da dahil olmak üzere çalışmanın sınırlamaları olduğunu söyledi, bu da bulguların diğer etnik kökenlere ve uluslara daha yaygın olarak uygulanamayacağı anlamına geliyor.

Yine de araştırmacılar, 10 saniyelik denge testinin “hasta ve sağlık profesyonelleri için statik denge konusunda hızlı ve nesnel geri bildirim sağladığı” ve “orta yaşlı ve yaşlı erkek ve kadınlarda ölüm riskiyle ilgili faydalı bilgiler eklediği” sonucuna vardı.

Kolajen Ne İşe Yarar? Kolajenin Faydaları

Kolajen vücudumuz için gerekli olan en önemli yapısal proteinlerden biri.

Kolajen vücutta doğal olarak bulunan, kısaca insan vücudundaki canlılığı ve esnekliği sağlayan önemli bir proteindir.

Kolajen cildimizin yüzde 80’ini oluşturur ve elastin adı verilen başka bir proteinle birlikte çalışır ve cildimize elastikliği sağlar.

Ancak yaşlandıkça vücudumuz doğal olarak kolajen üretimini azaltmaya başlar. Kolajen ‘ciltteki protein ipleri’ olarak tanımlanabilir.

Vücutta farklı kolajen tipleri bulunmakla birlikte bunların görevleri de birbirinden farklılık gösterir. Ancak temel görevleri bağ dokusunu desteklemek olan kolajenin tipleri şu şekilde sıralanabilir;

Tip 1 Kolajen: Vücut yapısında bulunan kolajenlerin yaklaşık %90’lık kısmı tip 1 kolajen özelliği gösterirler. Bu kolajenler sıkıca demetlenmiş bir şekilde olan iplikçik yapısı şeklinde olur. Tip 1 kolajen deri, tendon, kıkırdak, kemik ve diş yapısına katılır.

Tip 2 Kolajen: Tip 1 grubunda olan kolajenlerden çok daha gevşek bir şekilde paketlenmiş olan kolajen türleridir. Eklem bölgelerindeki elastik kıkırdakların yapısına katılırlar.

Tip 3 Kolajen: Kas, organ ve bunun yanında damar yapılarında bulunan kolajenler bu gruba girer.

Tip 4 Kolajen: Bu kolajenler derinin katmanlarında yer alır.

 

Yaşın ilerlemesi ile birlikte kolajen seviyesinde de azalma meydana gelebilir. Bu nedenle belli bir yaştan sonra kolajen takviyesi almak oldukça önemlidir.

Kolajen takviyesi ile cilt daha gergin ve pürüzsüz görünür. Yaşlanma etkileri de gecikecektir.

Ayrıca kolajen, kıkırdak bütünlüğünün korunmasına yardımcı olur.

Eklem ağrılarının hafifletilmesine de yardımcı olur ve eklem iltihaplanmalarını önler.

HER GÜN 30 DAKİKA EGZERSİZ YAPIN!

 

 

Acıbadem Ankara Hastanesi Fizik Tedavi Uzmanı Doç. Dr. Yeşim Çimen, 10 Mayıs “Sağlık İçin Hareket Günü” vesilesiyle, sağlığına önem veren herkese “her gün 30 dakika fiziksel aktivite” önerisinde bulundu. Doç. Dr. Çimen, egzersize vakit ayıramayan kişiler için de “Arabamızı uzağa park edip sabahları işe en az 15-20 dakika yürümek, iş yerine mümkünse bisikletle gitmek, asansör yerine merdiven kullanmak, ofis koltuğundan yarım saatte bir kalkıp etrafı dolaşmak da hareket etmemizi sağlar” dedi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre fiziksel aktivite; iskelet kasları ile enerji sarf edilerek yapılan vücut hareketidir. Bu tanıma göre sağlığımız için boş vakitlerimizde yaptığımız egzersizlere ek olarak bir yerden başka yere gitmek için yapılan mecburi yürüyüş veya işin bir parçası olarak yapılan tüm hareketler de fiziksel aktiviteye girer. “2003 yılında, Dünya Sağlık Örgütü fiziksel aktivitenin önemine dikkat çekmek amacı ile 10 Mayıs tarihini ‘Sağlık İçin Hareket Günü’ ilan etmiştir. Amaç, hareketsiz yaşamdan kaynaklanan hastalık ve fonksiyon bozukluklarının önüne geçmektir” açıklamasında bulunan Acıbadem Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Yeşim Çimen “Hareketsiz yaşam tarzı çağımızın en önemli halk sağlığı sorunu haline gelmiştir” dedi.

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki insanların yüzde 60 ila 85’inin hareketsiz yaşam tarzı sürdüklerini aktaran Doç. Dr. Yeşim Çimen “Pandeminin de etkisiyle çocukların yüzde 70 kadarının fiziksel açıdan yeterince aktif olmadığı ve bu durumun da gelecekteki sağlık durumları üzerinde ciddi etkileri olacağı tahmin edilmektedir. Hareketsiz yaşam tarzı kardiyovasküler hastalıklarla direkt ilişkili olup diyabet ve obezite riskini iki katına çıkarır ve bağırsak kanseri, yüksek tansiyon, osteoporoz, lipid metabolizması bozuklukları, depresyon ve anksiyete risklerini artırır” ifadelerini kullandı.

 

Günde 15 dakikanızı yürüyüşe ayırın!

Dünya Sağlık Örgütü’nün, sağlıklı yaşam için her gün 30 dakikalık orta düzeyde fiziksel aktivite, sigaranın bırakılması ve sağlıklı beslenmeyi önerdiğini ifade eden Yeşim Çimen “Bir fizik tedavi uzman hekimi olarak en az haftada 3 kez 45 dakika süre ile egzersiz önersem de iş yoğunluğuna bağlı olarak düzenli egzersize her dönem vakit bulamayabiliriz. Böyle durumlarda alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Hareket etmemizi engelleyen alışkanlıklarımızı bırakmaya çalışmalıyız. Örneğin arabamızı uzağa park edip sabahları işe en az 15-20 dakika yürümek, iş yerine mümkünse bisikletle gitmek, asansör yerine merdiven kullanmak, ofis koltuğundan yarım saatte bir kalkıp etrafı dolaşmak da hareketsizliği önleyerek sağlıklı yaşamamıza katkıda bulunacaktır” dedi.

 

Sağlık için atılan adımlar

Doç. Dr. Yeşim Çimen, fiziksel aktivitenin neden önemli olduğu sorusunu şöyle yanıtladı:

-Kas kuvvetini, esnekliğini, dayanıklılığını artırır.

-Kemiklerin güçlenmesini sağlar.

-Kalp ve solunum fonksiyonlarımızı düzenler.

-Kalp damar hastalığı, hipertansiyon, diyabet, solunum yolu hastalıkları ve kanser gibi birçok önlenebilir kronik hastalığa karşı korur.

-Endorfin salgılatarak kaygı ve depresyon duygularımızı azaltır.

-Uyku kalitemizi arttırır.

-Hafıza ve beyin fonksiyonlarımızı geliştirir.

-Ciddi bir küresel sağlık sorunu haline gelen obezite ve ilişkili olduğu hastalıkları önlemeye yardımcı olur.

 

Maske Dönemi Bitiyor mu?

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, bazı ülkelerde corona virüs sürecinde toplumu rahatlatacak bazı uygulamaların hayata geçirildiğini söyledi.


İlhan, bu ülkelerin aşılamada yüzde 80 düzeylerine gelmiş olan ülkeler olduğunu bilmek gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

”Geldiğimiz aşamada, aşılamanın yüksek düzeylere doğru yol alması, corona virüs ile mücadelede insanların mücadeleyi öğrenmiş olması göz önüne alındığında, kapalı ortamda dikkatli olunması koşulu ile maskenin çıkartılması yolundaki yaklaşımlar dünyada da mevcut. Açık alanlarda özellikle aşılı bireyler için maske takılmayabileceği şeklindeki görüşler söz konusu.”