5053873217 [email protected]

RÜZGAR ERKOÇLAR’IN AMELİYATI

Nil Erkoçlar’ın Rüzgar Erkoçlar’a dönüşüm süreci ile gündeme gelen cinsiyet değişim ameliyatının tıp literatüründeki karşılığına göz atalım.

TEŞHİS:

Kişinin ait olduğu genetik yapıdan farklı olarak karşı cins gibi sosyal yaşantısını belirlemesi ve içinde bulunduğu vücuda ait olmadığı hastalarım tarafından en sık söylenen şikayetlerdir. Ben bir Plastik Cerrah olarak bu içsel yapının neden böyle oluştuğu ve niçin bu kişilerin böyle hissettiklerini uzman olmadığım bir konu olan psikolojik ve psikiyatrik alt yapısını burada açıklama yetisine sahip değilim. En iyi yaptığım iş olan cinsiyet değiştirme ameliyatlarının cerrahisi ve yasal prosedürü ile ilgili ise gerekli bilgileri sizlere verebilirim.

İlk olarak kanuni olarak cerrahlar her isteyenin cinsiyetini değiştirecek ameliyatları yapamazlar. Çünkü bu ameliyatlarda kişimin genetik yapısına uygum üreme fonksiyonu kalıcı olarak ortadan kaldırılmaktadır. Bu nedenle bu operasyon cerraha çok ciddi kanuni zorunluklar yüklemektedir ve izinsiz yapılan işlemlerden dolayı TCK bağlı hükümlerle yargılabilinirler. O zaman kanuni yol nasıl bir süreç onu anlatayım. Tabi sonuçta ben hukukçu değilim ama cinsel kimlik konseyinin bir üyesi olarak bu prosedürlerle ve mahkemelere yazdığımız cevaplarla sürekli uğraştığım için bazı bilgilere sahibim. İlk olarak kişi cinsiyetinin değiştirilmesi ve pembeden maviye veya maviden pembeye kimlik değişimi için mahkemeye bu istemle başvurmak zorunda. Takiben mahkeme hakimi kişinin cinsel kimliğinin tam ortaya konması ve transseksüel yapıda olup olmadığının anlaşılması için Hacettepe Üniversitesi gibi cinsel kimlik konseyi olan resmi kurumlara kişinin başvurarak görüş bildirilmesini istemektedir. Cinsel kimlik konseyi Türkiye de birkaç üniversite hastanesinde bulunmaktadır. Bu konseyde Psikiyatri, Kadın- Doğum, Üroloji, Endokrinoloji, Plastik Cerrahi ve avukatları içeren konseydir. Ancak bu konseyde en ağırlıklı olarak karar veren merci tahmin edileceği üzere Psikiyatristlerdir. Psikiyatristler bazen başvuran kişiyi yaklaşık olarak iki yıla kadar takip etmektedir. Burada hastanın gerçekten cinsel kimliği ile genetiğinin cinsel kimliğinin uygun olup olmadığını araştırmaktadır. Bu arada hastaya endokrin tarafından değişmek istediği cinsiyete uygun hormanlar verilerek vücudunda değişiklikler oluşması sağlanmaktadır. Bu şekilde kişinin gerçekten karşı cins olmayı isteyip istemediğinde de yine önemli bulgular bu endokrin tedavisi sonucunda elde edilmektedir. Sonuçta bu tedavi geri dönüşlüdür ve cinsiyet değişim sürecinden hasta eğer vazgeçerse ilaçlar kesilir ve eski haline tekrar dönmektedir. Eğer psikiyatrist kişinin cinsel kimliğinin karşı cins olduğuna karar verirse bu kişileri cinsel kimlik konseyine çıkarır ve burada daha önce saydığım bölümlerce tekrar değerlendirilerek nihai karar verilir. Konsey hastaya cinsiyet değişiminin uygun olduğu karar verirse hakim bu sonucu değerlendirerek kişiye kalıcı üreme fonksiyonun kayıp olmasına neden olacak ve yeni cinsel organların yapılacağı bir seri ameliyata izin verir. Bu izinle kişi istediği kuruma veya doktora giderek bu ameliyatları olur. Daha sonra tekrar mahkemeye başvurarak cinsiyet değişim ameliyatlarını olduğunu beyan eder. Mahkeme hakimi bu seferde bu ameliyatların yapılıp yapılmadığına dair hastanın tam teşeküllü bir hastanede muayene olmasını isteyebilir. Kişinin cinsiyet değişimi ameliyatları olduğuna dair doktor raporu hakime ulaştığı zaman mahkeme kişinin kimlik kartının karşı cinse uygun olarak düzenlenmesine izin verir.

Diğer konu ise bu ameliyatlar SGK tarafından karşılanıp karşılanmadığıdır. Şu anki prosedüre göre bu ameliyatlar SGK kapsamı dışındadır ve kişi ameliyat ücretlerini kendi karşılamak zorundadır.

Ameliyatlar

Burada ameliyatlar ile ilgili fotoğraflar kullanamayacağımı bildirerek size gerekli bilgileri kısaca vermeye çalışayım.

Kadından erkeğe dönüşüm ameliyatları

Bizim yaptığımız cerrahi prosedür çerçevesinde ilk olarak kişinin memeleri ve iç genital organları ilk ameliyat sırasında alınır. Memelerini alırken biz uyguladığımız teknikte sadece meme başı çevresinden tüm memeyi çıkardığımızdan hastanın göğüs bölgesinde ameliyat izleri kalmamakta meme başı çevresindeki izde koyu renkli dokunun içinde belli olmamaktadır. Kadın Doğum uzmanları aynı seansta hastanın rahmini, yumurtalıklarını ve yumurtalık kanallarını almakta ayrıca vajen çıkartılmaktadır. Burada önemli olan vajenin tüme yakının çıkartılmasıdır ki buda deneyimli bir kadın doğum cerrahisine ihtiyaç duymaktadır.
Yaklaşık olarak 6-8 ay sonra ikinci ameliyat için kişi hazır olacaktır. Bu ameliyatta skrotum ve penis rekonstrüksüyonu kişiye yapılır. Skrotum kişinin dış genital organınım büyük, küçük dudaklar ve klitoris üzerindeki pubik bölge kullanılır. Bu şekilde skrotumun cilt rengi normal rengine yakın olmaktadır. Ayrıca bu yağlı ve kalın bölge dokusu kullanarak testis protezlerine gerek kalmadan skrotum rekonstrüksiyonu yapılmış olunur. Penis rekonstrüksiyonu için birçok teknik olmasına rağmen biz kolun ön ve yan cilt yüzlerinin kullanıldığı ‘radiyal ön kol flebi’ fibular ve kaval kemiği ve bacak dış yüzeyini kaplayan cildi içeren ‘fubular kemik-cilt flebi’ kullanıyoruz. Bu ameliyatlarda mikrocerrahi teknikleri kullanılmak zorundadır. Mikrocerrahi mikroskop veya cerrahi loop denen büyütme altında yapılan işlemlerdir. Bu cerrahilerde anlatığım bölgelerden hazırlanan penis damarları ile birlikte alınarak yeni yapılmış skrotumun üst kısmına yerleştirilir ve dokunun dolaşımı o bölgede hazırlanmış damarlarla yeni penis dokusunun damarlarının mikroskop altında birleştirilmesi ile sağlanır. Eğer fibular kemik ve derisi kullanılarak penis rekonstrüksüyonu sağlanmışsa sertlik bu kemikle sağlanacağından ikinci bir ameliyata ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak radiyal önkol flebi kullanılırsa penise sertlik sağlamak için daha sonra şişirilebilir veya kırılabilir penis protezleri kullanılmalıdır. Benim düşünceme göre her iki tekniğin birbirine göre üstünlükleri ve dezavantajları vardır. Doğru olan hasta ve cerrah karşılıklı görüşerek hangi ameliyatı tercih edeceğine karar vermesidir.

Erkekten kadına dönüşüm ameliyatları

Bu ameliyatlardada bir çok teknik vardır ve kadından erkeğe dönüşme ameliyatlarına göre eğer mikrocerrahi içeren ameliyatlar tercih edilmezse cerrahisi daha kolay olarak kabul edilebilinir. Ameliyat sırasında kastrasyon denilen testislerin alınması ve penis içerisinden dokusu alındıktan sonra skrotum ve penis cildinden vajen dokusunun oluşturulmasıdır. Bu ameliyatlarda benim düşünceme ve hastalarımdan duyduklarıma göre bazı dezavantajlar olmaktadır. Buda özellikle yeni yapılan vajende darlıklar oluşması ve cinsel ilişki sırasında kuruluğa bağlı sıkıntılar yaşanmasıdır. Ben bu ameliyatlarda kadın vajen yapısına vücutta en çok benzeyen bağırsak dokusu ile yeni vajen yapılmasını hastalara önermekteyim. Çünkü bağırsak dokusunun kendine ait bir salgısı olmaktadır. Bu salgı kişinin normal hayatının devam ettirirken ve cinsel ilişki sırasında kendisine yüksek oranda konfor sunmaktadır. Karın açılarak damarları ayrılmadan vajenin olacağı bölgeye bağırsak dokusunun getirilmesi ile olabilmektedir. Bu cerrahi teknik mikrocerrahi tekniği kullanımına göre daha basit olmasına rağmen dezavantaj karın orta bölgesinde oluşan izdir. Ben bu ameliyatlara bu konuda deneyimli bir genel cerrah arkadaşlarla giriyorum. Karında oluşan 2-3 mmlik 3 izle genel cerrah laporoskopik olarak bağırsak segmentini karın içinde hazırlayıp dışarı almaktadır. Takiben tarafımdan bağırsak dokusunun damarlarını vajen olacak bölgedeki komşu damarlara mikrocerrahi ile irtibatını sağlayarak bu dokunun dolaşımı sağlanmaktadır. Kullandığımız bu kapalı teknikte karın açılmadan bağırsak hazırlanmakta böylece karın önyüzünde neredeyse izsiz bir sonuçla vajen rekonstrüksüyonu yapılabilinmektedir.

KARATAY DİYETİ’YLE OBEZİTE VE DİYABETE ÇÖZÜM VAR

Prof. Canan Efendigil Karatay, satış rekorları kıran Karatay Diyeti, Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık ve Karatay Mutfağı kitaplarıyla Türkiye’de bir ‘sağlıklı halk hareketi’ başlattı. Bu kitapları okuyanlar hem kolayca zayıfladı hem de kalıcı kilo verdiren geleneksel Türk mutfağıyla tanıştı.

Prof. Canan Karatay, yeni kitabında bu kez diyabete çözüm sunuyor. Ona göre şişmanlık, obezite ve diyabet birbirinden ayrılamaz hastalıklar. Hatta çoğu kez bunlara kalp ve damar hastalıkları da eşlik ediyor. Dolayısıyla beslenme ve yaşam biçimini Karatay prensiplerine yeniden düzenlemek, birçok metabolik hastalıktan da kurtulmak anlamına geliyor…

Karatay Diyeti’yle Obezite ve Diyabete Çözüm Var! kitabı, diyabet hastalarından gelen yoğun talebe yanıt vermek için yazıldı. Prof. Canan Karatay her zamanki anlaşılır üslubuyla obezite ve diyabet hastalığının nasıl geliştiğini ve nasıl düzeltilip önlenebileceğini anlatıyor. Her tür şekerin vücuda nasıl zarar verdiğini gözler önüne seriyor. İnsülin direncinden, hipoglisemi ataklarından ve insülin takviyesinden kurtulmanın şifrelerini veriyor!

Karatay Diyeti’yle Obezite ve Diyabete Çözüm Var! kitabındaki 20 basit adımı uygulayanlar sadece fazla kilolardan değil, diyabetten, kalp-damar hastalıklarından ve insülin yüksekliğine bağlı birçok metabolik hastalıktan kurtulabilecek. Bilindiği gibi kanda şeker ve insülin yüksekliği ile birlikte ortaya çıkan şişmanlık, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, kronik artritler, kronik bel ağrıları, kanser çeşitleri gibi hastalıkların komplikasyonları sonucu meydana gelen sakatlıklar ve önlenebilir erken ölümler, günümüzde hem aileleri perişan etmekte hem de tüm dünya ülkelerinin sağlık ekonomisinde kocaman bir kara delik açmakta. Oysa artık bu hastalıklarının ‘önlenebilir” olduğu, tedavilerinin daha kolaylaşabildiği bilimsel olarak gösterildi. Başta beslenmenin düzeltilmesi ve hareketin artırılmasıyla bu hastalıklar gerileyebilmekte, düzelebilmekte ve önlenebilmektedir.

Kitabın Bölümleri

1. ŞİŞMANLIĞI HAFİFE ALMA!
2. KOLESTEROLÜN SUÇSUZ OLDUĞUNU ARTIK GÖR, ESAS SUÇLUYU BUL!
3. ‘YAĞLARI AZALT’ YALANINA İNANMA!
4. KOLESTEROLDEN DEĞİL, DAMARLARINI TIKAYAN ŞEKERDEN KORK!
5. FELÇ OLMAK İSTEMİYORSAN, ONU ‘TATLI TATLI’ DAVET ETME!
6. KAN ŞEKERİ VE İNSÜLİN DEĞERLERİNİ SIKI TAKİP ET!
7. İNSÜLİN DİRENCİNE GEÇİT VERME!
8. DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ YİYECEKLERİ TERCİH ET!
9. İNSÜLİN HORMONUNA FAZLA MESAİ YAPTIRMA!
10. ŞEKERİN NASIL ZARAR VERDİĞİNİ İYİ ANLA!
11. KALBİNİ KRİZE SOKMA!
12. AŞIRI MİKTARDA MEYVE TÜKETME!
13. DOĞAL DİYE BALA VE PEKMEZE SALDIRMA!
14. YAPAY TATLANDIRICI TUZAĞINA DÜŞME!
15. SIK SIK YEMEK YEME!
16. LEPTİNLE TANIŞ, ONA YARDIM ET!
17. METABOLİZMANDAKİ BOZUKLUKLARI DÜZELT!
18. AÇIK HAVADA YÜRÜYÜŞ YAP!
19. BUNLARI MUTFAĞINA SOKMA!
20. KARATAY DİYETİ’YLE SAĞLIKLI VE DİNÇ YAŞA
21. FİNAL: DİYABET HASTALARININ YAPMASI GEREKENLERİN ÖZETİ

AYVA SUYUNUN YARARLARI SAYMAKLA BİTMİYOR!

Ayva suyu yüksek mineral ve bol vitamin içeriği ile birçok hastalığa karşı koruma sağlıyor. Uzmanlar özellikle kış aylarında ortaya çıkan öksürük, anjin, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva suyu içilmesini tavsiye ediyor


Ayva suyu içeriğindeki C vitamini, kalsiyum, demir, protein ve karbonhidratlar ile birçok hastalığa karşı kalkan görevi görüyor. Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan bronşit, anjin, öksürük gibi rahatsızlıklarda ayva suyu desteği ile tedavi süreci hızlanabiliyor. Uzmanlar üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva ve ayva suyunu öneriyor.

Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, soğuk havalarda görülen öksürük, anjin, bronşit gibi hastalıkların tedavisinde ayva suyunun kullanılabileceğine dikkat çekiyor. Ayva suyunun pek çok faydalı özelliği bulunduğunu belirten İnanç, “Soğukların artmasıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir artış gözleniyor. Vitamin açısından güçlü meyve suları bu hastalıkların yayılmasını engellerken, özellikle ayva suyu yoğun C vitamini içermesi ile tedavi sürecinde etkili oluyor. Ayrıca antiseptik özelliği bulunan malikasit ihtiva etmesi sayesinde enfeksiyonel hastalıklardan koruyor.” şeklinde ekledi.

Ayva suyunun, kış hastalıklarının yanı sıra içeriğindeki vitamin ve mineralin kalp ve damar hastalıkları, ishal problemleri ve hazımsızlık sorunlarının tedavisinde de etkili olabileceğini belirtiliyor.

BİRA GÖBEĞİ ŞEHİR EFSANESİ Mİ?

en çok bira tüketilen ülkelerden biri olan İngiltere’de bugüne kadar bira ile ilgili bildiklerimizi alt üst edecek bir araştırma yayımlandı. Bira ve kilo alımı arasında hiçbir bilimsel kanıta rastlanmadığı belirtildi. Beslenme Uzmanı Kathryn O’Sullivan’ın yürüttüğü araştırmaya göre, genellikle göbek yapmakla suçlanan bira, tek başına kilo alımına sebep olmadığı ortaya çıktı.

KOLA YA DA MEYVE SUYUNDA DAHA FAZLA KALORİ VAR!

O’Sullivan, ”Çok kalori alır ve bunları yeterince eritemezseniz, bira içseniz de içmeseniz şişmanlarsınız” dedi. Uzamana göre, biranın kalori bakımından meyve suyundan farkı yok; şarap ise biraya göre daha kalorili.

Vitamin ve mineral bakımından zengin olan biranın, kalp hastalıklarına da iyi geldiği belirtiliyor.

CORONA VİRÜSÜ ÇOK TEHLİKELİ

Dünya Sağlık Örgütü corona virüsü bulaşan hasta sayısının 12’ye ulaşmasıyla,  üye  ülkelere, söz konusun virüsün etkilerini izleme ve dikkate alma konusunda çağrıda bulundu.

DSÖ, açıklanamayan ve tedaviye cevap vermeyen akut solunum yolu hastalıkları konusunda özellikle dikkatli davranılması gerektiğine vurgu yaptı.

Corona virüsü, ilk kez geçen yıl Ortadoğu’da tespit edilmiş ve virüs bulaşan kişilerin Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Pakistan’a gittiği ortaya çıkmıştı.

Dünya genelinde, geçen Eylül ayından bu yana corona virüsüne yakalananların sayısı 12’e yükselirken, hastalardan 5’i hayatını kaybetti.

Geçen hafta İngiltere’de aynı aileden birden fazla kişiye corona virüsünün bulaşması, virüsün insandan insana bulaşabileceği konusunda soru işaretleri doğurmuştu.

2003 yılında daha çok Asya kıtasında görülen kısa süreli SARS salgınında 800’den fazla kişi hayatını kaybetmişti.

KALIN KAŞ MODASI GERİ DÖNDÜ. KALIN KAŞ İÇİN İP UÇLARI!

2013’de de kalın kaş modası devam edecek. Her yerde kalın kaşlar görülmeye başlanınca ,kaş ektirme ve dövme yaptırmanın yanı sıra kaş boyatma operasyonları da hız kazandı.

Orta kalınlıkta naturel rengi olan kaş stili tercih ediliyor.

Kaşları kalınlaştırmak ve koyulaştırmak için bir çok kozmetik çözüm var, kaş kalemi, kaş rimeli gibi. Bu tarz çözümler için siyah yerine kahverengi tercihi isabet olacaktır.

Eğer kaşların doğal yollarla gürleşmesinden yanaysanız sarımsak ve badem yağı veya bu tarz ürünler yardımcı olacaktır.