5053873217 [email protected]

En Popüler Deck Oyunları

1 yıl içerisinde Steam Deck’te en çok oynanan 100 oyun açıklandı.

Steam’in ön sayfasından erişilebilen tam liste, oyunları günlük aktif oyuncu sayısına göre sıralanıyor ve Mart 2023’ten başlayarak son 12 ayı kapsıyor.

Yıllık Bahar Steam İndiriminin başlamasının ardından Valve, Baldur’s Gate 3’ün son 12 ayda Steam Deck’te en çok oynanan oyun olduğunu açıkladı.

Listede GTA 5, Hogwarts Legacy, Cyberpunk 2077 de yer aldı.

İşte Valve’nin açıkladığı Steamdeck listesinde yer alan ilk 10 oyun;

Baldur’s Gate 3
Vampire Survivors
Dave the Diver
Hogwarts Legacy
Elden Ring
Palworld
Cyberpunk 2077
Grand Theft Auto 5
Stardew Valley
Red Dead Redemption 2

 

Microsoft Copilot Yayında

Microsoft, üretken yapay zekası Copilot’un Pro sürümünü kullanıcılarla buluşturdu.

ABD’li teknoloji devi, 202 ülkede kullanıma sunulan Copilot Pro’nun 20 dolarlık ücreti bulunduğunu, ancak dileyen kullanıcıların Copilot’un ücretsiz versiyonunu kullanmaya devam edebileceklerini söyledi.

GPT-4 VE GPT-4 TURBO

Copilot Pro ile birlikte kullanıcılar GPT-4 ve GPT-4 Turbo yapay zeka modelini kullanabiliyor.

Yapay zeka botu ofis uygulamaları için de tam destek verse de henüz Türkçe dilinde kullanılamıyor.

Ayrıca kullanıcılar DALL-E 3 ile benzersiz görüntüleri daha da hızlı oluşturabilecek.

Microsoft, Mayıs ayında düzenlenecek geliştirici konferansına kadar bazı Windows 11 özellikleri de dahil olmak üzere Copilot’a daha fazla güncelleme yapmaya hazırlanıyor.

Yapay Zeka Suyu Tüketiyor!

 

Yapay zekayı soğutmada kullanılan su, çevre açısından endişe veriyor!

Yapay zeka modellerinin geliştirilmesi ve çalıştırılması esnasında ekipmanların aşırı ısınmasını önlemek amacıyla soğutma sistemlerinde kullanılan suyun miktarı araştırıldı. Artan yapay zeka uygulamalarıyla 2027 yılında 4.2-6.6 milyar metreküp su tüketilebileceği tahmin ediliyor.

Son araştırmaların GPT-3 ve BLOOM gibi modellerin ciddi miktarda su ve enerji tüketimine yol açabileceğini gösterdiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “İçilebilir ve kullanılabilir suya erişmedeki zorluk insanlığın paylaştığı en acil sorunlardan biri olduğu için de bu durum oldukça endişe verici.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, yapay zeka uygulamalarının kullandığı su kaynakları ve çevre konusunu değerlendirdi.

“Uygulamalarının, çevresel açıdan pek çok avantajı bulunuyor”

Yapay zeka uygulamalarının, çevresel açıdan pek çok avantajı bulunduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Yapay zeka uygulamalarıyla, enerji tüketimi analiz edilebiliyor ve potansiyel tasarruf alanları belirlenerek, enerjinin en iyi şekilde kullanılması sağlanabiliyor. Su kaynakları açısından ise su tüketimini belirleyen algoritmalar ile suya olan ihtiyaç en aza indirilerek; kısıtlı olan kullanılabilir su kaynakları korunabiliyor ve akıllı sulama sistemleriyle ürün çeşidine özel sulama sistemleri geliştirilebiliyor.” dedi.

“GPT-3 ve BLOOM gibi modellerin ciddi miktarda su ve enerji tüketimine yol açabileceği belirtiliyor”

Diğer yandan yapay zeka ile ilgili son araştırmalar incelendiğinde, GPT-3 ve BLOOM gibi çeşitli modellerin ciddi miktarda su tüketimi ve enerji tüketimine yol açabileceğinin belirtildiğini kaydeden Dr. Karakaş, şöyle devam etti:

“Kaliforniya Üniversitesinde yapılan çalışmada, artan yapay zeka uygulamalarıyla 2027 yılında 4.2-6.6 milyar metreküp su tüketilebileceği tahmin ediliyor. Hızla artan nüfus ve tükenen doğal su kaynakları sebebiyle içilebilir, kullanılabilir suya erişmedeki zorluk insanlığın paylaştığı en acil sorunlardan biri olduğu için de bu durum oldukça endişe verici. Çeşitli yapay zeka modellerinin geliştirilmesi ve çalıştırılması esnasında ekipmanların aşırı ısınmasını önlemek amacıyla soğutma sistemlerinde kullanılan suyun miktarının net olarak belirtilmesi çevresel açısından önemli olacaktır. Bir ürün veya hizmet üretmek için kullanılan tatlı su miktarını gösteren su ayak iziyle birlikte karbon ayak izinin de çevresel açıdan sürdürülebilir yapay zeka modelleri oluşturmak için ortaya konması gerekiyor.”

“İçilebilir ve kullanılabilir nitelikteki su kaynağı sınırlı”

İçilebilir ve kullanılabilir nitelikteki su kaynağının sınırlı ve dünya genelinde eşit olmayan bir şekilde dağıldığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Tarımsal veya kentsel amaçlarla birlikte, yapay zeka uygulamaları için de yeraltı veya yüzeysel su kaynaklarından çekilen sular, kullanılabilir su kaynağını azaltabiliyor. Yeraltından ve yüzeysel su kaynaklarından sular çekildikten sonra, su kalitesinde meydana gelen değişim sonraki kullanımlar için su stresi seviyelerine katkıda bulunuyor. Küresel su kaynakları hem miktar hem de kalite açısından yetersiz kalarak, su kıtlığı riski ile karşı karşıya kalınabiliyor.” dedi.

“Su kıtlığının halihazırda 4 milyar insanı etkiliyor”

Şiddetli su kıtlığının halihazırda 4 milyar insanı, küresel nüfusun yaklaşık üçte ikisini, her yıl en az bir ay boyunca etkileyebildiğini de anlatan Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Küresel su sorununa entegre ve kapsayıcı yaklaşımlar getirilmediği takdirde, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun neredeyse yarısının ciddi su sıkıntısı çekebileceği ve 2040 yılına kadar dünya genelinde yaklaşık her dört çocuktan birinin ciddi su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayacağı yapılan çalışmalarda vurgulanıyor. Ayrıca, yapay zeka uygulamalarının eğitildiği ve çalıştırıldığı yer ve zaman da su tüketimi açısından önemli olabiliyor.” diye bilgi verdi.

“Yeterince farkındalık oluşmadı”

Yapay zeka uygulamaları tarafından kullanılan su kaynaklarıyla ilgili yeterince farkındalık oluşmadığını da dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, “Uygulamaların geliştirilip, çalıştırılması esnasında tüketilen su miktarları net olarak ortaya konmadığından, suyun sürdürülebilirliğini sağlamak çok zor olabilir. Su ayak izinin belirtilmemesi, gelecekte çevresel açıdan sürdürülebilir yapay zeka uygulamaları önünde potansiyel engel de oluşturabilir. Sürdürülebilir yapay zeka uygulamaları açısından su ayak izi ve karbon ayak izinin birlikte değerlendirilmesi önemli.” dedi.

“Yapay zeka uygulamalarının çevresel açıdan oluşturabileceği riskler ortaya konmalı”

Yapay zeka uygulamalarının, çevre bilimi, sağlık, eğitim ve araştırma, bilimsel yayıncılık, dijital asistanlar, ulaşım ve lojistik, finans ve çeviri gibi alanlarda kullanılabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, sözlerini şöyle tamamladı.

“Hayatımızın pek çok alanında kullanılan yapay zeka uygulamalarının çevresel açıdan oluşturabileceği riskler ortaya konmalı. Yapay zeka programları karmaşık olduğundan diğer bilgi işlem sistemlerinden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Yapay zeka araçlarının tam olarak ne kadar enerji harcadığını tespit etmek ise son derece zor.

“Küresel ısınmanın etkileri daha ciddi hissedilebilir”

2022 yılında yapılan bir çalışmada, BLOOM modelinin eğitilmesi sonucunda 24.7 ton karbondioksit emisyonu; ekipman üretimi ve modelin çalıştırılması sonucunda ise, 50.5 ton karbondioksit emisyonu yaydığı tahmin edilmiş. Karbondioksit sera gazı emisyonları içerisinde en büyük paya sahip olduğu görülüyor. Artan sanayileşme ve nüfus artışıyla birlikte, yapay zeka uygulamalarının da karbondioksit emisyonlarını yükseltmesiyle atmosferdeki sıcaklığın artarak, küresel ısınmanın etkileri daha ciddi hissedilebilir.

Sağlıklı Oruç İçin 10 Öneri

İftar yemeklerinde besinleri hızlıca tüketiyor, ana yemeğin ardından genellikle şerbetli tatlılara yöneliyoruz. Hamurlu yemekleri de soframızdan eksik etmiyoruz. Ramazan’da yaptığımız bir başka önemli hata ise yemek sonrasında hareket etmek yerine koltuğa uzanmak oluyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, uzun süren açlık ve hatalı beslenme alışkanlıkları nedeniyle Ramazan’da mide sorunlarında artış görüldüğüne dikkat çekerek, “Uzun süre aç kaldıktan sonra iftarda fazla miktarda ve hızlı yemek yenmesi nedeniyle midenin boşalma zamanının uzaması ve midenin asit miktarının artması; hazımsızlık, reflü, gastrit ile ülser gibi mide sorunlarını tetiklemektedir” diyor. Mide sağlığı için iftar ile sahur arasında tek öğün yerine az ve sık beslenilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Oya Yönal, “Acılı baharatlı yemekler, asitli içecekler, yağlı yiyecekler, kızartmalar ve hamur işleri gibi sindirimi zor yiyeceklerden uzak durmak da çok önemlidir. İhmal edilmemesi gereken bir başka önemli konu ise iftar ile sahur arasında günlük su ihtiyacını karşılamaktır” diyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, Ramazan’da mide sorunu yaşamamak için dikkat edilmesi gereken kuralları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Çorbadan sonra 15 dakika ara verin

İftarınızı çorba ve salata gibi hafif yemekler ile açmanız, ana yemeğe geçmek için 15 dakika beklemeyi alışkanlık edinmeniz çok önemli. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, hazımsızlık, gastrit ve reflü gibi sorunları önlemek için midemizi dinlendirmemiz gerektiğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Dolayısıyla çorba veya salatadan sonra hemen ana yemeğe geçilmemesi gerekir. Ayrıca iftarda aşırı yağlı, acılı ve kızartılmış besinler yerine; hazmı kolay sebze ve protein ağırlıklı besinler tercih edilmelidir. Aşırı şerbetli, yağlı tatlılardan da kaçınmalı; sütlaç, güllaç ve muhallebi gibi sütlü tatlılar veya meyve tatlıları tüketilmelidir”

Besinleri 3 öğünde tüketin

İftarda boş mideyi birden doldurmak mide rahatsızlıklarına sebep olduğu için iftardan sahura kadar öğün sayısını artırıp, aralıklı beslenmeye özen gösterin. Öğünlerinizi sahurda ve iftarda iki ana öğün ve ara öğün şeklinde düzenleyebilirsiniz. Böylece gün içinde almanız gereken besinleri 3 öğüne bölmüş, dolayısıyla tek bir öğüne yüklememiş olursunuz.

Porsiyonlarınızı küçültün

Uzun süreli açlık nedeniyle yemekleri hızlıca ve bir anda tüketmek midede şişkinlik, reflü şikayetleri ve kilo alımına yol açabiliyor. Prof. Dr. Oya Yönal, bu nedenle az az küçük porsiyonlar şeklinde beslenmeniz gerektiğini belirterek, “Tabağa tüm besinleri doldurmak yerine, her besini tükettikten sonra diğer yemeğe geçmek alışkanlık edinilmelidir” diyor.

Besinleri iyice çiğnemeden yemeyin

Uzun süreli açlık sonrasında mide hareketleri yavaşladığı için besinleri iyice çiğneyerek aralıklı beslenmek midede şişkinlik ve hazımsızlık şikayetlerini azaltıyor.

Bu besinlerden uzak durun!

Reflü sorununuz varsa acılı ve baharatlı yemekler, asitli içecekler, yağlı yiyecekler ile kızartmalar gibi sindirimi zor yiyecekler ve kahve ile sigaradan uzak durmanız gerekiyor. Ayrıca yatar pozisyondayken yiyeceklerin mideden yemek borusuna geri gelmesi kolaylaştığı için yemekten sonra hemen yatmak özellikle reflü şikayetlerini artırıyor. Bu nedenle yemek ile yatma saati arasında 2-3 saat bırakmayı ihmal etmeyin.

Sahurda ağır yemeklerden kaçının

Sahurda ağır yemeklerden kaçınmaya dikkat edin. Süt, yumurta ve peynir gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan mideyi rahatsız etmeyecek bir öğün tercih etmelisiniz.

Bol bol su için

Uzun süreli açlıkta vücutta sıvı kayıpları oluyor ve fazla su tüketilmediğinde kabızlık gelişebiliyor. Ramazan’da günlük ihtiyacınız olan 2-2.5 litre su içmeyi asla ihmal etmeyin.

Yemeklerin pişirme yöntemine dikkat edin

Mide sağlığınızı korumak için önem vermeniz gereken bir başka önemli nokta ise yemeklerin pişirme yöntemine dikkat etmeniz olmalı. Mide sağlığınız için ızgara, haşlama veya fırında yapılan yemekleri tercih etmeli, kavrulmuş ve kızartılmış besinlerden ise kaçınmalısınız.

Bağırsakları harekete geçirin

Uzun süre sıvı alamamak, lifli gıdalarla beslenmemek, fast food türü yiyecekler ile hamur işi besinler tüketmek ve hareketsizlik kabızlık şikayetlerini artırıyor. Çorba ve salata ağırlıklı beslenmek, lifli yiyecekler tüketmek, öğünler arasında hurma, kayısı, erik ve komposto gibi bağırsak hareketlerini hızlandıracak gıdalara yönelmek ise kabızlık şikayetlerinin azalmasını sağlıyor.

İftardan sonra yürüyüş yapın

Sindirime yardımcı olmak için iftardan sonra televizyon veya bilgisayar karşısına geçmek yerine kısa mesafeli yürüyüşler yapmayı alışkanlık edinin.

 

 

Yaşlıları hedef Alan 10 Dolandırıcılık Yöntemi

 

 

Emekliyseniz ve dolandırıcılara kaptırdığınız birikimlerin yerine koyabileceğiniz bir gelir kaynağınız yoksa siber dolandırıcılıkların etkisi yıkıcı olabilir. Dijital güvenlik şirketi ESET yaşlıları hedef alan dolandırıcılık yöntemlerini sıraladı. Hem yaşlıların hem de yaşlı akrabalara sahip olanların dikkat etmesi gereken noktalara dikkat çekti.

 

Yaşlanmak hayatın bir gerçeği. Siber suçlular hızla yaşlanan toplumlarda nasıl zengin avlar elde edilebileceklerinin yollarını araştırıyorlar. Yaşlı vatandaşları giderek daha fazla hedef alıyorlar çünkü bu hedeflerin çalacak daha fazla parası olduğunu ve bir dolandırıcılığın erken uyarı işaretlerini tespit etmek için potansiyel olarak daha az dijital bilince sahip olduklarını düşünüyorlar. 2022 yılında, 88.262 olay sonucunda 60 yaş üstü kişiler tarafından FBI’a 3,1 milyar dolarlık siber suç zararı bildirilmiş. Bu rakam bir önceki yıla göre yüzde 82’lik bir artışı temsil etse de rapor edilmemiş çok daha fazla vaka var.

  1. Kimlik Avı

Modern internetin belası olan bir tehdit: Oltalama. Kimlik avı e-postası, telefon ya da sosyal medya mesajı istenmeyen bir şekilde gelir. Dolandırıcı, meşru bir kuruluşun kimliğine bürünerek sizden hesap girişleri gibi bilgileri sağlamanızı veya bir bağlantıya tıklamanızı veya bir eki açmanızı talep eder. Birincisi hesaplarınızı ele geçirmelerini sağlayabilirken ikincisi daha fazla veri çalmak veya bilgisayarınızı kilitlemek için tasarlanmış bir kötü amaçlı yazılım indirmeye neden olabilir.

  1. Romantik dolandırıcılıklar

FBI, aşk dolandırıcılığının 2022 yılında dolandırıcılara 734 milyar dolar kazandırdığını söylüyor. Dolandırıcılar arkadaşlık sitelerinde sahte profiller oluşturuyor, yalnız kalplerle arkadaş oluyor ve mümkün olduğunca çok para koparmak amacıyla bir yakınlık kuruyor. Tipik hikayeleri, tıbbi faturalar ya da sevgililerini görmek adına seyahat etmek için paraya ihtiyaçları olduğudur.

  1. Bakım/sağlık hizmetleri

Dolandırıcı, sağlık sigortası dolandırıcılığı yapmak için başkalarına satılabilecek kişisel ve tıbbi bilgileri elde etmek amacıyla bir “Tıbbi Bakım” temsilcisini taklit eder. Bunu e-posta yoluyla, telefonla hatta yüz yüze yapabilirler.

  1. Teknik Destek

En eski telefon tabanlı dolandırıcılıklardan birinde dolandırıcı, bir teknoloji şirketi veya telekomünikasyon sağlayıcısı gibi yasal bir kuruluşun kimliğine bürünerek size bilgisayarınızda bir sorun olduğunu söyler. Bu aniden ortaya çıkabilir veya bilgisayarınızda zararsız ama endişe verici bir açılır pencere belirdikten sonra bir “yardım hattını” aramanız istenebilir. Dolandırıcı, makineye erişim sağlamanız için sizi kandırabilir. Sizden para kazanmanın bir yolunu bulmaya çalışacaklardır. Bunu makinenin gereksiz “korunması” veya “yükseltilmesi” gerekiyor diyerek veya makineden finansal bilgileri çalarak yapabilir.

  1. Çevrimiçi alışveriş dolandırıcılığı

Dolandırıcılar meşru görünümlü çevrimiçi mağazalar oluşturur. Ardından kimlik avı e-postaları veya istenmeyen metinler veya sosyal medya mesajları yoluyla kullanıcıları bu mağazaları ziyaret etmeye çeker. Ürünler genellikle inanılmaz tekliflerle işaretlenir. Ancak ürünler sahte, çalıntı ya da mevcut değildir ve asıl amaç kart bilgilerinizi çalmaktır.

  1. Robocall

Robocall’lar, çok sayıda alıcıyı aynı anda rahatsız etmek için otomatik teknolojiye dayanır. Önceden kaydedilmiş bir mesaj, ücretsiz veya yüksek oranda indirimli ürünler sunmak için kullanılabilir. Ya da alıcıyı korkutarak yanıt vermesini sağlamak için, örneğin yaklaşan bir davanın konusu olduklarını söylemek için kullanılabilir. Yanıt verirseniz, dolandırıcılar kişisel ve finansal bilgilerinizi elde etmeye çalışacaktır.

  1. Hükümet taklidi

Bu vakada dolandırıcı, Gelir İdaresi, Medikal Sağlık Hizmetleri veya başka bir devlet kurumundan arıyormuş gibi davranarak ödenmemiş vergi veya diğer ödemeleri talep eder. Ödemenin yapılmamasının tutuklanmaya veya diğer cezalara yol açabileceği konusunda agresif bir şekilde uyarırlar.

  1. Piyango dolandırıcılığı

Bir dolandırıcı durup dururken sizi arayarak piyango kazandığınızı ve kazancınızı geri almak için tek yapmanız gerekenin küçük bir işlem ücreti veya vergiyi önden göndermek olduğunu iddia eder. Elbette ortada bir ödül yoktur ve paranız ortadan kaybolacaktır.

  1. Büyük ebeveyn dolandırıcılığı

Bir dolandırıcı, tehlikede olan bir akrabanızmış gibi davranarak sizi habersizce arar. Genellikle “Merhaba büyükanne, bunun kim olduğunu biliyor musun?” gibi bir şey söyleyerek başlarlar ve ardından onlara yardım etmek için nakit para göndermeye sizi ikna etmek için tasarlanmış acılı bir hikayeyle devam ederler. Genellikle para transferi veya bir nakit uygulaması aracılığıyla ödeme talep ederler. Sizden her şeyi gizli tutmanızı isteyebilirler. Bu temanın bazı varyasyonlarında dolandırıcı, torununuza yardım etmeye çalışan bir polis memuru, doktor veya avukat gibi davranır. Deepfakes olarak bilinen yapay zeka yazılımındaki gelişmeler, torununuzun sesini daha doğru bir şekilde taklit etmelerini ve “sanal adam kaçırma dolandırıcılığı” olarak adlandırılan şeyi gerçekleştirmelerini bile sağlayabilir.

  1. Yatırım dolandırıcılığı

Siber suçluların 2022’de 3,3 milyar dolardan fazla kazanarak en yüksek gelir elde ettiği bu kategori, genellikle kripto para yatırımları yoluyla düşük risk ve garantili getiri vaat eden hızlı zengin olma planlarını ifade etmektedir. Gerçekte, tüm plan kum üzerine inşa edilmiştir.

 

Nasıl güvende kalınır

Eğer bir teklif gerçek olamayacak kadar iyiyse, genellikle gerçek değildir.
İstenmeyen her türlü iletişime şüpheyle yaklaşın. Yanıt vermek istiyorsanız, asla bir mesaja doğrudan yanıt vermeyin. Bunun yerine, gönderen kurumu Google’da arayın ve onaylamak için ayrıca arayın veya e-posta gönderin.
Sakin olun, kişisel bilgilerinizi vermeyin.
Sahte olabileceği için Arayan Kimliği’ne güvenmeyin.
Birinin oturum açma bilgilerinizi çalma tehdidini azaltmak için hesaplarınızda çok faktörlü kimlik doğrulama kullanın.
Asla banka havalesi, ödeme uygulamaları, hediye kartları veya kripto para yoluyla para göndermeyin çünkü dolandırıcılık durumunda geri talep etmenin bir yolu yoktur.
E-postalardaki, metinlerdeki, sosyal medya mesajlarındaki bağlantılara tıklamayın veya ekleri açmayın.

‘KEMAL SUNAL MÜZESİ’ AÇILDI

 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Kemal Sunal Müzesi’ni, merhum Sunal’ın evinin yanı başında, Sunal ailesi ile birlikte açtı. İmamoğlu, “Çok güzel şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Bu milletin hakkını, hak ettiğini vermeye çalışıyoruz. Yapacağımız ve yaptığımız işlerle ilgili de hiçbir zaman süslü işler, süslü laflar kurarak sizi aldatmadık, aldatmayacağız. İnşallah onları size yaşatmaya devam ederek, yolumuza ‘tam yol ileri’ diyerek yürümek değil, koşmak istiyoruz. Bu şehrin artık israf edilecek ne bir lirası ne bir günü ne bir insanı ne bir zamanı, hiçbir şeyi yok. İnşallah bolca tasarruf, hatta üstüne koyarak insanlarımızın yaratıcı güçlerini, özellikle çocuklarımıza, gençlerimize dönüp borçlarını hızlı bir şekilde ödeyeceğimiz bir 5 yıl daha sizlerden talep ederek, Kemal Sunal’ın bize bıraktığı o güzel anıların önünde saygıyla eğiliyorum” dedi.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), yıllardır Türkiye’yi güldüren usta oyuncu merhum Kemal Sunal’ın adını, bir müzeyle yaşattı. 60. Yıl Göztepe Parkı içerisinde konumlandırılan “Kemal Sunal Müzesi” için düzenlenen tören; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, CHP Kadıköy Belediye Başkan adayı Mesut Kösedağ, merhum Sunal’ın eşi Gül Sunal, çocukları Ali Sunal, Ezo Sunal ile kardeşleri Cemil, Cengiz Sunal, sinema dünyanın ünlü isimleri ve kalabalık bir vatandaş topluluğunun katılımlarıyla gerçekleştirildi. Açılış töreninde, sırasıyla; Gül Sunal, İmamoğlu ve müzenin oluşumuna katkı sunan şair-yazar Sunay Akın birer konuşma yaptı.

 

“O kadar faydalı bir açılış yapıyoruz ki, bütün açılışlarımızı bir kenara itti” diyen İmamoğlu, “Hepimizin yüzünü gülümseten, aynı zamanda düşündüren çok kıymetli bir sanatçımızın, yıllarca izleyip, hayranlıkla takip ettiğimiz bir sanatçımızın ismiyle, yaşamıyla yaşayacak olan, anılarıyla yaşayacak olan muhteşem bir müzeyi, kıymetli ailesiyle birlikte açıyor olmanın gururunu yaşıyorum” şeklinde konuştu. Kış mevsiminin ardından bahar aylarına girdiğimizi hatırlatan İmamoğlu, “Doğal olarak doğa canlanıyor şu anda. Şehir, böyle bir hareketleniyor. İnşallah yağmurun bereketi ve Allah’ın izniyle de mis gibi bir baharın kapıda olduğunu hissediyorum. Elbette İstanbul’un her hali güzel ama baharda, hele hele Ramazan’da bir başka güzeldir bu” dedi. Türk insanının gülmeyi seven bir millet olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

 

“Burada çok değerli bir işi yaptık. Bu fikri bana ilk kez açıp, heyecanla karşılamama vesile olan Sunay Akın’a hepinizin huzurunda teşekkür etmek istiyorum. Bana dedi ki böyle böyle bir şey var. Tabii heyecanla karşıladım. Sonra bir araya geldik. Sonra ilginç bir şey oldu aslında. Bu konular konuşuldu, edildi ve sonra buluştuk. Sağ olsun, yemek diye gittik, ama Gül Abla sadece kahveyle bizi uğurladı. (Gül Sunal: Dondurma yedirdim.) Hatırlamıyorum. Yemekten bahsediyoruz, dondurmayla bizi yollayacak. Neyse, aylar önce ben buraya gelmiştim ve buradaki yapıları gezmiştim. Ben, Park Bahçeler Daire Başkanımıza dedim ki, ‘Bu ne lüks kardeşim? Yani bayağı büyük bir yapı ve çok makam var. Yani böylesi anlar, böylesi bir ortamlar kolay bulunmuyor. ‘Biz buraları kültüre, sanata dair nasıl döndürebiliriz, neler yapabiliriz’ diye konuştuğumuzda bir şeyler düşünmüştük, taşınmıştık. Tam bu iş açıldı, Sunay Abi’yi ziyarete gittik. Konuşurken ben de burada böyle bir binadan bahsettim. Meğerse öyle bir parkı ve öyle bir binayı tariflemişim ki, rahmetli Kemal Kemal Sunal’ın aslında evini tarif etmişim kader ya. Annem der, ‘Allah seni hep iyi insanlarla karşılaştırsın.’ Demek Kemal Sunal da iyi adam, ben de iyi adam; birbirimizi böyle bulmuşuz ve adreslemişiz yani. Muhteşem bir şey. Başka bir yer de tarifleyebilirdim o anda. Sonra sağ olsun hem Sunay Abi hem arkadaşlarımız burayı gezip, olumlu bakınca, kıymetli ailemiz de bu işe ‘evet’ deyince, burada, yanı başınızda, komşunuz olarak Kemal Sunal inşallah ebediyen sizinle yaşayacak.”

“YOLUMUZA ‘TAM YOL İLERİ’ DİYEREK YÜRÜMEK DEĞİL, KOŞMAK İSTİYORUZ”

“Çok güzel şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Bu milletin hakkını vermeye çalışıyoruz. Bu milletin hak ettiğini vermeye çalışıyoruz. Ve yapacağımız işlerle ilgili hiçbir zaman süslü işler, süslü laflar kurarak sizi aldatmadık. Yaptığımız işlerle ilgili de süslü laflarla sizi sizi aldatmadık, aldatmayacağız. İnşallah onları size yaşatmaya devam ederek, yolumuza ‘tam yol ileri’ diyerek yürümek değil, koşmak istiyoruz. Bu şehrin artık israf edilecek ne bir lirası ne bir günü ne bir insanı ne bir zamanı, hiçbir şeyi yok. İnşallah bolca tasarruf, hatta üstüne koyarak insanlarımızın yaratıcı güçlerini, özellikle çocuklarımıza, gençlerimize dönüp borçlarını hızlı bir şekilde ödeyeceğimiz bir 5 yıl daha sizlerden talep ederek, Kemal Sunal’ın bize bıraktığı o güzel anıların önünde saygıyla eğiliyorum. Ve her zaman sizlere, siz kıymetli hemşehrilerimize layık birer yönetici olma konusunda özenli davranacağımıza, Cumhuriyetin, demokrasinin, özgürlüğün ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda hep yürüyeceğimize söz veriyoruz. Müzemiz, bu prensiplerle ilçemize hayırlı ve uğurlu olsun. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum.”

GÜL SUNAL: “BU MÜZEYİ KEMAL SUNAL DÜŞÜNDÜ”

Merhum Sunal’ın eşi Gül Sunal da duygularını şu sözlerle dile getirdi:

“Ne diyeceğimi bilemiyorum. Hiçbir konuşma hazırlamadım tabii ki. Sadece Kemal’i alkışlamak istiyorum. Bu güzel duyguyu, gururu bize yaşattığı için her zaman minnettarım. Tabii ki bu müzeyi biz hep düşündük. Daha doğrusu Kemal düşündü. ‘Bu eşyalar ne olacak’ dediğim zaman, ‘Belki bir gün bir müze olur’ diyordu. O müzeyi şimdi Ekrem Başkanım gerçekleştirdi. Ve asla hakkını ödeyemeyeceğim Sunay Akın; neredesin? Bunu akıl edip de böyle bir yerde sizlerle buluşturduğu için, ona bambaşka minnet duyguları besliyorum. Kemal’in bu gördüğünüz 10’da 1’i kadar eşyası. Oyunculuğa başladığı ilk günden itibaren, sakalını, bıyığını, yüzüne sürdüğü patı, kaşının kalemini… Şöhret olmayı hayal bile edemezken, biriktirdiği arşivi bu. Onun için çok değerli. Şöyle düşünelim burayı: Kemal Sunal Müzesi’nden çok, bir insanın yaptığı işe, hayatına sanatına, ailesine, vatanına nasıl değer verdiğini gördüğümüz bir sergi olacak bu. Bir insan kendine bu kadar değer veriyorsa, yaptığı her şeyi özenle saklıyorsa ve kendi önemini, kendi belirliyorsa -ki öyle olmuş- o zaman biz de Kemal’i çok önemsiyoruz ve burada onun için buluştuk. Tekrar çok teşekkür ediyorum.”

ÜNLÜ DOLMUŞTA, ÜNLÜ ŞARKI EŞLİĞİNDE AÇILIŞ

Konuşmaların ardından; İmamoğlu çifti, Sunal ailesi ve beraberlerindeki heyetle birlikte Kemal Sunal Müzesi’ni gezdi. Gezinin en ilginç anı, merhum Sunal’ın “Atla Gel Şaban” filmindeki unutulmaz dolmuşa, İmamoğlu ve Ali Sunal’ın birlikte binmesi oldu. Bu sırada filmle özdeşleşen “Şiki Şiki Baba” şarkısının çalması, gülüşmelere neden oldu.

İBB, önceleri Anadolu Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü binası olarak kullanılan yapıyı yenileyerek, “Kemal Sunal Müzesi”ne dönüştürdü. Bina, zemin kat ve 1 normal kattan oluşuyor. Müzede, 2000 yılında vefat eden usta sanatçının film afişlerinden kişisel eşyalarına, giydiği kostümlerden özel hatıralarına kadar birçok anısı sergileniyor.