5053873217 [email protected]

 

Bu artış ve fast-food denilen yeme alışkanlığı sonucu ilk kez 1980’li yıllarda ABD’de obezitenin arttığı gözlendi. Küresel anlamda bir sıkıntı olduğu ise ancak 1990’lı yılların başında düşük ve orta gelirli halkta artan hipertansiyon, diyabet ve obezite sıklığı ile farkına varıldı. En düşük gelirli kırsal ve kentsel yöreler olan Sub-Sahara Afrikası ve Güney Asya’dan başlayıp en zengin kesimlere kadar hızlı bir şekilde artan aşırı kilolu ve obezite hali günümüzün gerçeğini oluşturmaktadır.

  • İnsülin direncinin gelişmesini önlemek için ne gibi önlemler alınmalı? (Çocukluktan itibaren alınabilecek tedbirler nelerdir?)

Küresel anlamdaki obezite epidemisi yine küresel anlamda besin alışkanlığındaki değişim ve hareket etmede azalma daha çok hareketsiz yaşamayla birliktelik gösteriyor. Günümüzde Türkiye için artan obezitenin başlıca nedeni çocuklarda beslenme alışkanlıklarının giderek sağlıksıza kayması ve hareketsizliktir. Buna aşırı tüketilen yüksek kalorili yiyecekler ve bu yiyeceklerde artan oranda kullanılan doymuş yağ ve NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) birlikteliği neden olmaktadır. Hareketsizlik de çocukları kötü etkilemektedir. İtalya ve İngiltere kökenli 271 obez çocuğun beslenme alışkanlıkları bakımından incelendiği bir çalışmada çocuklara NBŞ (mısır şurubu kökenli fruktoz) içeren yiyecek ve içecek tüketim alışkanlıklıkarı soruldu. Artan NBŞ tüketimi bulundu. Roma’daki bir çocuk hastanesinden yapılan ve obez çocukların beslenme alışkanlıklarını gösteren çalışmanın çarpıcı sonuçları vardır. Bu çalışmaya katılan çocukların;

%53 kadarı kahvaltı yapmıyordu,
%40’ı sebze ve meyve tüketiyordu,
%90 kadarı her gün en az 1 kutu ya da şişe şekerli gazlı içecek vb. tüketiyordu. Bu olay haftanın pek çok günü tekrar ediyordu.
%95 kadarı her gün en az bir kez pizza, kraker, kurabiye veya içerisine şeker katılmış yiyeceklerden birini mutlaka tüketiyordu.

OBEZİTEYLE MÜCADELE İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Beslenmede temel eğitimin önemine ve bu eğitimin de ailede başlaması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, “Daha sonra da okulda beslenme eğitimi devam etmelidir. Devlet de sağlık politikaları içerisine sağlıklı ve sağlıksız gıda ayrımını yaparak vatandaşa yardımcı olmalıdır. Örneğin Amerika ve Avrupa ülkelerinde trafik ışıkları yöntemi uygulanmaktadır. Market reyonlarında satılan ürünler içeriğine göre etiketlenmiştir. Örneğin yeşil etiketli olan (meyve ve sebze gibi) ‘senin için faydalı, yararlı, istediğin gibi tüket, endişe etme’ anlamı taşır. Oysa bir ürünün üzerinde kırmızı etiket varsa bu ürün sağlığın için zararlı olabilir. ‘Kullanmaman senin faydana olur, alacaksan da az tüket’ anlamı taşır. Siz de buna göre alışverişinizi yaparsınız. Bu ve benzeri görevleri ifa etmek devletlerin görevidir” değerlendirmesinde bulundu.